banner564

Avrupa nerede?

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa Konularından Sorumlu Müsteşarı Victoria Nuland’ın Kıbrıs’a gerçekleştirdiği kısa süreli ziyaret, müzakerelerin yeniden başlaması için tarafları biraz daha yakınlaştırdı...

   Ancak dün itibarıyla ortaya tam bir uzlaşı çıkmadı...

   Neden?..

   Gayet açık bir şekilde görüleceği gibi taraflar ‘kelimeler’ üzerinde oynuyor da ondan...

   Özellikle de ‘egemenlik’ konusunda ortaya atılan İngilizce terimler, hukukçulara danışılıyor ve en ufak bir kuşku karşısında taraflardan biri, diğerine yeni bir öneri sunuyor...

   İnce bir iplik üzerinde yürümeye benzeyen bir durum söz konusu...

   Ve ‘ortak metin’ konusunda bile bunca zaman anlaşamayan tarafların, müzakere masasında nasıl uzlaşacağını düşünüp, yeni bir değerlendirme yapmak gerekiyor...

 

Ülke bölünmüş mü kalacak?

 

   Özellikle de Avrupa Birliği’nin, Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki sorumlulukları çok büyüktür...

   Amerika’dan daha fazla bir sorumluluğu vardır...

   Bölünmüş bir adayı üye yapan AB, bunun ileride yaratacağı daha büyük komplikasyonları bertaraf etmek istiyorsa ‘eşit ve adil’ bir çözüme katkı koymalıdır...

   Sadece Kıbrıslı Türkleri cezalandırmak veya sadece Türkiye üzerinde baskı kullanmakla olmuyor...

   Kıbrıslı Rumları da çözüme zorlayıcı fikirler geliştirmelidir...

   Özellikle ırkçılık şampiyonu Rum siyasi partilerini uyarmalı ve teşhir etmelidir...

   Başta DİKO ve EDEK...

   Ve onları takip eden sözde Çevreciler ve Ekologlar...

   Bir dönem keskin solculardan olan, bakanlık koltuğunu kaptıktan sonra Papadıopulos’un avukatı kesilen Lillikas...

   Bunların tümü, Kıbrıs sorununun çözümünü dinamitleyen kesimler...

   Ve AB üyesi olan bir ülkede bilinen eskimiş, çağdışı, faşiszme dayalı siyasetlerini değiştirmeyen partiler...

   Onlara verilecek en önemli mesaj şudur:

   “Siz  bu kafa ile Avrupalı olamazsınız...”

 

Biz çözüm istiyoruz

 

    Kıbrıslı Türkler dün olduğu gibi bugün de çözümden yanadır...

    Ezici bir çoğunluk, yeniden göçmen olma pahasına güzel adamızın bütünleşmesini, insanların bu topraklar üzerinde hür ve özgür bir şekilde yaşamasını istiyor...

   Ancak hemen herkeste bir korku vardır...

   Ne mi?..

   Yeni bir terör saldırısı...

   EOKA gitti yerine ELAM geldi...

   Bunlar her fırsatta Türklerin aleyhinde eylem yapıyor, tehdit savuruyorlar...

   Yeni bir saldırı karşısında Kıbrıslı Türkleri kim koruyacak?..

   İşin bu noktasında AB güvencesinden söz edilebilir...

   Ne var ki; bu güvence Kıbrıslı Türkler açısından tatmin edici değildir...

   Sözün kısası, garantörlüklerin 1960 anlaşmasında olduğu gibi devamını öngören bir çözüm konusunda Rum tarafı ikna edilmelidir...

 

Makarios bile kabul etmişti

 

   Bunu; 1963 saldırılarının Başkomutanı Başpiskopos Makarios, 1977 doruk anlaşmasında kabul etmişti...

   Kıbrıs sorununda en önemli isimlerden biri olan merhum Glafkos Klerides de...

   Öyleyse; Avrupalı Anastaiadis’i ikna etmek zor olmamalı...

   Kilise, faşist DİKO ve EDEK karşı çıksa bile, DİSİ-AKEL çoğunluğunun desteği ile kalıcı bir anlaşmaya zorlanmalıdır...

   Bu son fırsat da yitirilirse, o zaman BM yeni bir prosedür belirlemeli ve tarafları ‘ayrılığı konuşmaya’ davet etmelidir...

   İşte o zaman AB’nin tüm temel prensipleri yerle bir edilmiş olacak...

   Bizden uyarması...

 

  

YORUM EKLE

banner471

banner474