KKTC’de halkımızı ezici çoğunluğunun, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olduğu bilinmektedir. Bu gerçek nedeniyle bazı kişi ve kuruluşular, siyasi ve ideolojik görüşlerini benimsettirmek amacıyla, Atatürkçü olduklarını ileri sürmektedirler. Kuşkusuz Atatürkçülük kimsenin tekelinde değildir. Ancak Atatürkçü olduğunu ileri sürenlerin eylem ve açıklamaları, onun görüşleri doğrultusunda olmalı.
Türk milliyetçiliğinin ırkçılık ve faşistlik olduğunu ileri sürerek kötüleyen, öte yandan bağnaz dindar ve milliyetçi olduğu bilinen Rum’la her koşulda birleşmeyi tek çözüm seçeneği olarak dayatanların, ‘Ne mutlu Türküm diyen’ Atatürk ilkelerini benimsediğini ileri sürmesi inandırıcı olur mu?
Kıbrıs Türk halkının egemenliğine karşı olmak, ulusal davamız yerine bizi düşman kabul eden kesimin safında olmak, onların dayattıkları çözüm seçeneğini savunmak Atatürkçülüğe ters değil mi?
Güneye giden Meğalo İdea’cı Yunanistan Başkan ve başbakanına nezaket ziyareti yapmak, Uluslararası etkinliklerde Rum yönetiminin görüşlerini desteklemek Atatürkçülükle çelişmez mi?
1950’de ENOSİS ‘referandumu yapan ve 1968’de Rum Meclisinde alınan ENOSİS kararında anayı olan AKEL ile Kıbrıs meselesinin çözümünde işbirliği yapmak, Atatürkçülükle bağdaştırılabilir mi?
Bizi doğal düşman kabul eden Rum ve destekçileri kabul etmediği için, ayrı egemenliğe sahip olmamamızı savunmak, Atatürkçülükle bağdaştırılabilir miyiz?
Ulu önderimizin ifade ettiği gibi:’ Egemenlik verilmez alınır. Özgürlüğün de eşitliğin de dayanak noktası ulusal egemenliktir. Özgürlüğü elinden alınan bir ulus; ne denli zengin ve bolluk içinde olursa olsun, uygar insanların gözünde bir uşaktan daha iyi davranışa layık değildir.’
Atamızın Nutuk’ta belirttiği gibi, anavatanın kurtuluş mücadelesi döneminde de şimdi KKTC ‘de olduğu gibi emperyalistlerin dayattığı çözüm seçeneklerinin kabulünü savunanlar vardı;
‘Bazı seçkin ve aydın denen kişiler; bağımsızlık istemenin hamaset hayalperestlik ve maceraperestlik olduğunu ,bunun yerine ‘dünyalı olmak ve dünya dilinden konuşmak’ yani Fransa, İngiltere,İtalya ve ABD gibi emperyalist devletlerin istekleri doğrultusunda hareket edilmesini ve onların gücendirilmemesini savunuyordu.’(Bak Nutuk)
Ancak Ulu önderimiz Atatürk, ulusal egemenliğe dayalı kayıtsız şartsız, bağımsız bir Türk devleti kurmayı tercih etti. Teslimiyeti onursuzluk görerek, çok zor koşullara rağmen emperyalist ülkelerine boyun eğmedi.
Atatürk bu düşüncesini ‘Nutuk’ta şöyle açıklamıştır:
‘Yabancı bir devletin koruyup, kollayıcılığını kabul etmek, insanlık özelliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların isteyerek başına yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. O halde ya özgürlük ya ölüm! İşte kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacak.’
Bağımsızlık istenmemesini, dünya dilinden konuşulmasını yani emperyalist devletleri memnun edecek şekilde hareket edilmesini , savunanlara şöyle karşılık vermişti:
‘İstikbali için ölümü göze alan bir ulus, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakarlığı yapmakla teselli olur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi elleriyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz, bir ulusa bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur.’
KKTC’de de halen, kendi kendimizi yönetme hakkımızdan vazgeçmemizi ve ENOSİS’e sıçrama tahtası olarak kullanılacağı aşikar olan federal çözüm ile Rum çoğunluğun hegemonyası altına girmemizi savunanlar, Ulu önderimiz Atatürk’ün ‘Nutuk’unu okumalı.
Çok olumsuz koşullarda bile teslimiyeti kabul etmemesinden ve dünyanın en güçlü devletlerine karşı mücadele ederek, başarıya ulaşmasından ders almalı.
Osmanlı idaresinden sonra Kıbrıs Türk halkı çok acı ve sıkıntılar çekti, göçe zorlandı. 1974’de Rumların katliam başlatması üzerine, Anavatanın askeri müdahalesi sonucu bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşturuldu.
Bir ulus için; kendi devletine sahip olması, yöneticilerini kendi hür iradesi ile göreve getirip görevden alması, güvenlik endişesi içinde olmaması, özgür olması, başka ulusların hegemonyası altında olmaması, ulaşabileceği en onurlu ve en değerli mertebedir.