Kuzey Kıbrıs’ta devletin el attığı hemen her şeyin battığını biliyoruz...
Belediyelerin başarısız olduğunu da biliyoruz...
Buna karşın, Türkiye’den gelecek suyu, kendimize göre yöntemler icat ederek, bizdeki belediyelerin yönetmesini istiyoruz...
Belediyelerin büyük bir kısmı, çalışanların maaşlarını ödeyemez durumda...
Belediyeler, çalışanların sosyal sigorta primlerini yatıramıyor...
Piyasaya birikmiş borçlar zamanında ödenemiyor...
Buna karşın seçim zamanlarında olmayan paraları harcıyorlar...
Susuzluk çeken ve kirli sularla yaşamak zorunda bırakılan insanlara, bu saatten sonra “kötü yolda devam” mesajı vermek ne kadar doğru?..
Yani biz Kıbrıslılar, gelişmiş Avrupa ülkelerindeki insanlardan çok daha zeki, çok daha yaratıcı mıyız?..
Neden bu ‘geri zekalı’ (!) Avrupalılar; suyu, elektriği, telefonu özel şirketlere devretmişler?..
Bunun araştırmasını neden yapmıyoruz?..
Anamur suyunun, yaklaşık 40 gün sonra adaya ulaşması beklendiği halde, KKTC hükümetinin hala ‘özerk yönetim’ arayışları içinde olması hepimizi üzüyor...
Ayrıca endişelerimizi artırıyor...
Türkiye 1,2 milyar TL dolayındaki proje masraflarını karşılayarak bizlere müthiş bir nimet sunuyor...
Ayrıca bu konuda özel olarak eğitilmiş mühendislerin yer alacağı bir yönetim şekli öneriyor...
Bizim taraf ise “kesinlikle olmaz... Suyu belediyelerin de içinde olacağı bir özerk yönetime vereceğiz” diyor...
Türkiye haklı olarak KKTC’nin bu konudaki ısrarına karşı çıkıyor...
Gelinen noktada, bu kadar büyük bir projenin başarısızlıkla sonuçlanması mümkün müdür?..
Uzlaşı sağlanamadığı takdirde “evet” mümkündür...
Gönlümüz tarafların uzlaşmasından yanadır...
Bunca zaman yaşanan deneyimlerden sonra, suyu kim getiriyorsa, yönetimini de o’nun önereceği uzmanlara bırakmakla hiçbir şey kaybetmeyiz...
Tam tersi kazanırız...