banner564

“Aşırı sağın” yükselişi herkes için tehlikelidir!

Almanya seçimleri oldukça öğretici oldu sanırım. Türk basını ısrarla, “aşırı sağın” yükselişini öne çıkarıyor. Merkezin iki güçlü partisinden biri olan Hristiyan Demokratik Birlik’in başbakanlığı Sosyal Demokrat Parti’den devralacağı az-çok belliydi. Aşırı sağ diye nitelenen AfD’nin başbakanlığı devralacak kadar güçlenememesi ise görmezden geliniyor.
Evet, Avrupa ülkelerinde bile daha fazla içine kapanmayı öneren göçmen karşıtı partiler güçleniyor. Avrupalılar, kendi siyasi değerlerine göre bu hareketleri “sağ” ve hatta “aşırı sağ” olarak tanımlıyorlar. 
Bu güçlenmenin temel nedenini hepimiz de biliyoruz. Ciddi ekonomik sorunlar ve hatta savaşlar yaşayan Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden insanlar, canlarını tehlikeye atarak Avrupa ülkelerine erişmeye çalışıyorlar. Kimisi erişiyor, kimisi denizlerde can veriyor. Erişenleri kamplara toplasanız bile sorunlar bitmiyor. Bu insanların ihtiyaçlarını karşılamak ciddi harcamaları gerektirdiği gibi zaman içinde bunları topluma kazandırmak da gerekiyor. Bu sorunlarla boğuşmak istemeyenler, göçmenlerin ülkelerinden uzak tutulması için önlem almayı vadeden göçmen karşıtı partilere oy veriyorlar; bu partiler de güçlenmiş oluyorlar.
Aslında olayın kökeninde, Avrupa’yı çevreleyen ülkelerdeki sorunlar yatıyor. Ekonomik geri kalmışlık yetmezmiş gibi, yolsuzluklarla kamu kaynakları tüketiliyor ve geleceğe dair umutlar da yok ediliyor. Esas başarısızlık Avrupa’da değil, çevre ülkelerindedir. Bu ülkelerin çoğu kültürel olarak da gerilemiştir. Dini inançlar her zaman önemliydi ama şimdilerde dini inançları için ölmeye hazır yüz milyonlarca insan bu ülkelerde yaşıyor. Hiçbir sorun akıl yolu ile değerlendirilemiyor. Akıl rafa kalkınca, sorunlar yavaş da olsa çözümlenemiyor; artıyor!
Tam bir kısır döngü! Bu kısır döngünün etkisinden korunmak isteyen insanlar, sınırlarını geçilmez hale getirmeyi vadeden, başka ülkelerde yaşananlara aldırmadan kendi sınırları içinde yaşayan insanlara daha iyi koşullar sunabileceğini iddia eden partilere yöneliyorlar.
Bu yaklaşımda olan partiler haliyle ırkçı veya şimdiye kadar alışageldiğimizden daha milliyetçi söylemler geliştiriyorlar ve “aşırı sağcı” diye damgalanmayı hak ediyorlar.
Bunlar yükseliyor ama bunların yükselişini bir sevinç vesilesi yapmak veya bu yükselişi kendi ırkçı düşüncelerimizin doğrulanması olarak kabul ederek bunu siyasi bir ranta dönüştürmek gayretine girmek en basit deyimi ile aymazlıktır. Hem kendini bilmezliktir hem de gelecekte ne olabileceğini görememektir. 
Karşılıklı olarak yükselecek olan aşırı sağcılık, elbette daha kanlı ve sonu gelmez savaşlara neden olacaktır. Şimdi yaşanmakta olan savaşların bazıları zaten bu grupta sayılmalıdır. Birbirlerinin varlıklarını ortadan kaldırmayı hedefleyen “düşman kardeşlerin” savaşı, çıkarların dengelenmesi ile sonuçlanamaz; tükenene kadar devam eder.
Böylesine potansiyel bir tehlikenin gelişmesini sevinerek izlemek için kişinin, insan sevgisini de yitirmiş olması gerektiği çok ama çok açıktır. 


Avrupa’da Aşırı Sağın yükselişini kendilerinin doğrulanması olarak görenler aslında bu yükselişin nedeni olduklarını da ortaya koymuş oluyorlar 

YORUM EKLE

banner608

banner473