banner564

Aşı ve AB Pasaportu

Pandeminin etkisini kırmanın en önemli aracı aşı. Bunun için tüm dünyada yaygın bir çaba var. Ancak bu çabanın adalet ve sunum konusunda sorunu çok. Fakat bunda da ilerleme olacağı açık.
Ama önyargılarla dolu kaygıları insanlar arasında yaymaya çalışan odaklar var. Bir haber okudum. Endonezya’da bir yetkili,  AstraZeneca aşısının üretiminde, domuzla ilgi olduğuna dair bir iddia ile bununla aşılanmanın, “haram” olduğuna dair bir söylemde bulunmuş. Bunun üzerine Astra’nın yetkilileri açıklama yaparak bunu yalanlamaya uğraşıyor. Pandemiden büyük kayba uğrayan ülkelerden olan Endonezya’da halkın dini inançlarını kaşıyarak, yapılan bu ifadeler kabul edilemez.
Ancak bunun bir başka versiyonu da AB kaynaklı bazı haberlerde var. AB Pandemi ile ilgili serbest seyahati, aşı pasaportu ile sağlamayı gündemine aldı. Ancak bu aşı pasaportunun, kendilerinin onayladığı aşılar üzerinden olacağı haberleri de buna paralel olarak yayılmaya başlandı. Bunun üzerine bizim gibi yaygın olarak Sinovac aşısı olan yerlerde bir endişe başladı. Pandemiye karşı aşı olgusunun önemli olduğu bu anda; bence bu mantığın, Endoneya’da aşıya karşı insanların dini inançları üzerinden, endişe gelişmesine katkı koyan olayla; “aşı pasaportunda”, belli markaları dışlayarak üretilen bu mantığın farkı yok. Biri dini inanç, diğeri siyasi, ekonomik çıkar istismarı.
Bu “aşı pasaportu” haberi, bana, rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözünü hatırlattı. Türkiye’de “5 cente muhtacız” söylemleri eşliğinde, ekonomik kriz içinde, benzin ve mazot kıtlığı oluşmuştu. Akaryakıt kıtlığı nedeni ile benzin istasyonları önünde uzun kuyruklar oluşuyor ve tedirginlik artıyordu. O dönemde Başbakan olan rahmetli Süleyman Demirel’e basın mensupları bu eleştirilerle birlikte sorular sormuşlardı. Sayın Demirel’in cevabı çok ilginçti. “Benzin varda biz mi içtik?” Cevap top gibi patlamış, espri ile bir birlikte bu sorunun aşılması için gayretler gelişmişti.
İşte AB kaynaklı bu aşı pasaportu haberleri, Sayın Demirel’in benzin yokluğunda ifade ettiği sözü aklıma getirdi. Bundan esinlenerek şöyle dedim kendi kendime. “Ne AB yetkilileri, ya da bunu düşünenler; aşı varda biz mi olmadık?” Dünya Sağlık Örgütü’nün AstraZeneca aşısının endişelerle bazı AB üyesi ülkelerce uygulanmasının durdurulması üzerine hemen yaptığı, “aşılamayı durdurmayın”  çağrıları, ülkelerin sağlık otoriterleri tarafından onaylanmış aşının, ne denli önemli olduğunu gösterdi.
 Rahmetli Demirel’in ifadesinden esinlenerek, “aşı bulduk da biz mi yapmadık” diyerek, bulduğumuz ve en yaygın ulaştığımız aşı olan, Sinovacı kullanıyoruz.  Bu nedenle sakın ola, “AB aşı pasaportuna bunu dahil etmeyecek” endişesi ile yaygın olarak ulaşabildiğimiz bu aşıya dönük soğumayalım.  Elbette ki Sinovac aşısını bize ileten Türkiye’nin desteğine teşekkür ederiz. Ancak AB ile bağı da BioNTech, Oxford- AstraZeneca ve diğer aşılardan daha fazla elde etmek için eksiltmeyelim. Keşke Rusya’nın geliştirdiği Sputnik V aşısı için de imkanlar aransa.
Önemli olan toplumun en yaygın olarak aşılanmasıdır. Böylece turizmi, eğitimi ve Güneyle geçişleri hızla kontrollü ve aşı pasaportu uygulaması ile geliştirelim. Bir zamanlar 1963 ile mahsur kaldığımız gettolarda akşamcılar; alıştıkları, sevdikleri, içki markalarına kolaylıkla ulaşamıyorlardı. Bu nedenle meyhaneciye şöyle sesleniyorlardı. “Dök da isterse lamba suyu olsun.” 
Kısacası, aşı markası ayrımı; ya da dini inanç veya komple teorileri ile aşı karşıtı düşüncelere karşı şunu ifade edeyim. Aşı ol ve ülkelerin sağlık otoriterlerinin onayını alan aşılardan hangi marka olursa olsun bulduğunla aşılan. Gerek Türkiye’den gerekse AB’den gelen aşıların yanına, az dahi olsa bizim hükümetin, kendi kaynağımız ile ilave edeceği bir katkı olmasına dönük bir gayret de olamaz mı? Çorbada bizim de az biraz tuzumuz olursa, lezzet, daha leziz olur.  

YORUM EKLE

banner471

banner474