Kıbrıs’ın her iki kesiminde ciddi ekonomik sorunlar vardır…
Fakat kuzeydeki sorunlar, güneye oranla çok daha fazladır…
Sağlık sistemimiz iyi değildir…
Hala bir pandemi hastanesi yoktur…
Uzman doktor ihtiyacı her zamankinden daha fazladır…
Salgın sonrasında üç ay süreyle iş yapamayan binlerce insan devletten destek alamadı…
İş yerlerinin açılması sonrasında ise çarşı canlanmadı…
Bugüne kadar hazır para ile idare eden insanların, bir hafta sonra kendisini nasıl bir hayatın beklediğini bilemiyor…
Böylesi bir durumda her insan psikolojik sıkıntılar yaşamaya başlar…
Ailesine eskisi gibi hoşgörülü davranamaz…
Gerilim ve şiddet artmaya başlar…
Ülkede huzur bozulur, güven sarsıcı adli olaylar tırmanışa geçer…
Yüz kişinin huzursuz olduğu bir ortamda 10 kişinin mutlu olması onları da mutlu edemez…
Çare üretmeli
Böylesi bir ortamda başta hükümet olmak üzere tüm siyasi partilerin ve ekonomik örgütlerin ‘çare üretmesi’ gerekir…
Kapıların açılması ve turizm faaliyetlerinin başlaması bir adımdır…
Ne var ki; kara sınır kapılarının bugünkü şekliyle açılması, Türk çarşısına hiçbir şey kazandırmayacak…
Rum Yönetimi’nin her iki topluma da 72 saatte bir PCR testi şartı getirmesi, ikili ilişkilere olduğu kadar ekonomik ilişkilere yönelik ağır bir darbedir…
Rum Yönetimi, kuzeye para akıtılmasını önlemek amacıyla böylesi bir önlem alırken, diğer yandan Taksim’in kalıcılaşmasına hizmet ediyor…
Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum lideri Anastasiadis’i bu konuda ciddi bir şekilde uyarmalıdır…
Ayrıca Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği yetkililerini de harekete geçirmelidir…
KKTC hükümetinin sadece bir defalık PCR testi istemesine karşın, kuzeyde haftalardır pozitif vaka olmadığını bile bile Rum Yönetimi’nin her 72 saatte bir PCR testi istemesi AB’nin ‘serbest dolaşım hakkı’ gibi temel prensibine de aykırıdır…
Bir diğer önemli konu ise turizm faaliyetlerinin başlamasıdır…
Evet; sağlığımızı koruyacağız…
Ama, Güney Kıbrıs 30 ülke vatandaşından PCR dahi istemezken, bizde bazı çevrelerin ‘öcü korkusu’ yaymasına da aldırmayacağız…
Hasta olan hiç kimse tatile çıkmaz…
İyi halde seyahate çıkan kişinin, gittiği ülkede hasta olması halinde ise onu tedavi etmek devletin görevidir…
Hükümet bu nokta üzerinde ciddiyetle durmalı ve önlemlerini almalıdır…
Turizm faaliyetlerinin daha da geciktirilmesi halinde bilelim ve bir yere not edelim ki; çok hızlı bir batış süreci yaşayacak, kamu maaşlarını da ödeyemez duruma geleceğiz…
İşte bu ‘öcü korkusu’ değildir…
Önümüzde duran bir gerçektir…
Uyanmak için de fazla zamanımız yoktur…
yeni turizm müsteşarının yabancı dili var mı? Turizmden anlıyor mu hayır sadece soy ismine bakarak atama olmazzzzz.