Bazı kişilerin, maalesef en küçük fırsatı bahane ederek, yerli yersiz, Anavatana, yöneticilerine ve KKTC’deki temsilcilerine dil uzatmayı alışkanlık haline getirdiği görülüyor.
Anavatana ve yöneticilerine karşı sürdürülen düşmanca, dayanaksız, haksız suçlamalar, aşağılamalar, ayıp sayılabilecek yakıştırmalar ve hakaret derecesine varan açıklamaların, Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu tarafından onaylanmadığı aksine nefretle karşılandığı biliniyor.
Hele bazı yayın kuruluşlarının sistematik olarak anavatan düşmanlığı yapmasının halkımızın ezici çoğunluğunun tepkisine yol açtığı da inkar edilemez. Bu nedenle içinde bulunduğumuz kritik dönemde basın da sorumlu davranmalı, anavatan düşmanlığına öncülük etmek yerine, geliştirici ve öğretici rol oynamalı, manipüle edici kışkırtıcı ve yanlış yönlendirici, kitlelere tek yanlı ve taraflı bilgi aktarımı gibi olumsuz yayınlar yapmaktan kaçınmalıdır.
Ayrıca bazı siyasi ve sorumlu makamlarda bulunan kişilerin de, anavatan yetkililerini üzücü söylem ve suçlama yapması, halkımızın uzun vadeli çıkarlarına hizmet etmemektedir.
Sayıları az olmasına rağmen, bu kişilerin anavatana karşı her geçen gün dozunu artırdıkları düşmanca hakaretlerin Türk halkının imajına gölge düşürdüğü aşikardır.
Türkiye’nin bizim için yaşamsal önem taşıdığı, desteği olmadan varlığımızı sürdüremeyeceğimiz, haklarımızı koruyamayacağımız ve aramızın açılması durumunda da Rum tarafı ile yabancıların ne cumhurbaşkanımızı, ne devletimizi muhatap almayacağı ve sıfırla çarpılacağımız inkar edilemeyen bir gerçektir.
Anavatan düşmanlığı ile siyaset, sözde demokrasi mücadelesi, gazetecilik, sendikacılık yaptığını zanneden fakat davamıza zarar verenlerin, artık ellerini vicdanlarına koymaları ve halkımızın geleceği ile oynamaktan vazgeçmeleri gerekir.
Demokratik hukuk devletinde vatandaşların, siyasilerin ve Sivil Toplum Örgütleri yetkililerinin düşüncelerini özgürce açıklamaları engellenemez. Ancak, bu konuda sınırların ve yetkilerin üzerine çıkılmamasına ve ülkenin genel çıkarlarının korunmasına özen gösterilmeli.
Planlı ve bilinçli olarak sırf Anavatan ile aramızdaki bağların koparılması, yalnızlaştırılmamız ve geleceğimizin zarar görmesine yol açabilecek düşmanca açıklamalar, hakaretler ve faaliyetler demokratik özgürlük ve hak kabul edilemez.
Halen ülkemizde sürdürülen Anavatan karşıtlığının alt yapısının; geçmişten günümüze Güneydeki yönetimin yoğun propagandası, dış güçlerin sistemli çalışmaları ve çeşitli nedenlerden dolayı bunlara yardım eden içimizdeki işbirlikçiler tarafından hazırlandığı biliniyor.
Bu faaliyetlerin amacının da; Anavatanla aramızı açmak, bizi koruyup desteklemekten vazgeçirmek ve Filistin Arap’ı gibi korumasız kalmamızı sağlamak, böylece Rum’ların dayattığı teslim anlaşmasını kabul etmek zorunda bırakmak olduğu da gizlenemez.
Ülkemizdeki bu üzücü olaylar karşısında, Amerikan diplomatlarının raporlarını açıklayan WikiLeaks kurucusu Julian Assenge’nin, uyduruk gerekçelerle tutuklanması ve susturulmasına çalışılmasından, demokrasiyi yanlış yorumlayan KKTC’deki bazı politikacı ve entel liboşların gerekli dersi alması gerektiği görüşündeyim.
Yakın geçmişte Wikileaks yöneticilerine karşı yapılanlara ses çıkarmayan Avrupa Birliğinin KKTC’de suç sayılabilecek yayınlar yapanlara arka çıkması, ibret vericidir.
Hiçbir şey adadaki varlığımızın sürdürülebilmesinden daha önemli olamayacağına göre, yetkililer şark kurnazlığını bir yana bırakarak, Anavatan düşmanlığı yapanlara ve yetkililerine hakaret edenlere daha fazla hoşgörü göstermemeli.