Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "AK Parti'nin temel felsefesi, var oluş sebebi baktığımızda IŞİD'in panzehiridir. Bu, iki farklı yöntem, iki farklı zihin dünyası, iki farklı yaklaşımdır. Biri demokratik yöntemdir, bir tanesi de silahlı mücadele, terör, şiddet vesaire üzerinden bir şeyler yapmaktır. Bunun arkasındaki kültürel arka plan, felsefesi, yaklaşımı, zihniyet dünyası, bunlar iki ayrı alemdir. AK Parti, bunun tam karşı kutbunda durmaktadır ve buna karşı, bunun panzehiri de budur" dedi.
CNN Türk'te katıldığı "Baştan Sona" adlı programda, gazeteci Akif Beki'nin sorularını yanıtlayan Akdoğan, "PYD'ye terör örgütü diyorsunuz, bir yandan da Salih Müslim Türkiye'ye davet ediliyor, Ankara'ya gelip temaslarda bulunuyor. Bu çelişki değil mi?" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Bunlar, farklı kademelerde yapılar, Kandil, PKK onun birtakım türevleri... HDP ile PKK aynı mı? Değil. Biri, siyasi hukuki zeminde faaliyet gösteriyor, birtakım ilişkileri var. Zaman zaman bu ilişkileri biz de eleştiri konusu yaptık ama neticede HDP'lileri muhatap alıyoruz, görüşüyoruz, yasal zeminde faaliyette bulunan bir yapı. PYD ile YPG arasında böyle bir şey var. PYD siyaseten bize hasım olursa, biz de ona hasım oluruz ama diğer onun silahlı unsurlar vesaire bunlar ayrı ayrı yapılar. Görüşmeleri kim, hangi zeminde yapıyor? İstihbarat örgütleri yapıyorsa, istihbarat örgütü zaten herkesle görüşür. Adayla da görüşüyor değil mi? Ben çelişki olduğunu düşünmüyorum."
" Hataları telafi etme makamı Türkiye değildir"
"IŞİD üzerinden PKK'nın bir silahlı güç olarak kendini meşrulaştırması, 'PKK da bizim müttefikimizdir' deme noktasına Türkiye, ABD ya da NATO gelebilir mi?" sorusuna Akdoğan, şöyle yanıt verdi:
"Kim gelir bilmiyorum ama Türkiye gelmez ve bunu da hiç kimse getiremez. Konjonktürel gelişmelerle, birtakım hadiselerle bu meselenin bir anda renk değiştirecek hali yok. 30 yıllık tarihi de kimsenin silip atabilecek hali yok. Bu yüzden böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye'nin PKK'ya bakışı bellidir. Bu çerçevede sorunu çözüme bağlama çabası var. Bu sorun çözülürse, o zaman yeni bir durumdan bahsedebiliriz. Çözüm süreci nihai amacına ulaşır, bir silahsızlanma söz konusu olur, örgüt bir şekilde dağdan iner vesaire, ondan sonra yeni bir bağlam ortaya çıkabilir. Ama bugünkü bu şartlarda Türkiye'nin pozisyonunu değiştirmesi, oraya farklı bir gözle bakması, yeniden tanımlaması, birileri bir şey diyor diye daha kötüsü var bu, ehven-i şerdir, böyle bir yaklaşıma gelmesi söz konusu değildir. Kim gelirse gelsin, Türkiye bu noktaya gelmez. Eğer zamanında Esed konusunda Türkiye'nin dedikleri yapılsaydı, bugün o boşluk orada oluşmayacaktı ve o örgütler oralarda cirit atmayacaktı.”