Başbakan Davutoğlu, NTV-Star ortak yayınına katılarak soruları yanıtladı.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin bir televizyon kanalındaki “Söz vermek önemli değil aksiyona bakarız, şimdi rehineler serbest bırakıldı, kanıt artık pudingin içinde” şeklindeki sözlerine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Davutoğlu, Kerry ve ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’in Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlerde ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da ABD Başkanı Obama ile yaptığı görüşmede bu konuların gündeme geldiğini dile getirdi.
Konunun, sadece IŞİD bağlamında değil bölgedeki genel durum ile ilgili değerlendirme şeklinde gündeme geldiğini anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Ama son dönemde gerçekten uluslararası basında da Türkiye’ye de bazen yansıyacak şekilde öyle bir hava oluşturuluyor ki sanki Türkiye bir şekilde sınavda olan bir tarafta bir şey ispat etmek zorunda. Herkesin bilmesi gereken bu, ben bunu Sayın Kerry’ye de Dışişleri Bakanlığı dönemimde de söyledim, şimdi bütün uluslararası kamuoyuna da buradan söylüyorum: Türkiye bir şey ispat etmek zorunda değil. Türkiye kendi inandığı doğrular etrafında kararlı tutum alabileceğini her zaman göstermiştir. İttifaklık ilişkisi gerektirdiğinde müttefikler bazen bazı hassasiyetlerimize yeterli özen göstermediği dönemlerde dahi bu özeni ne kadar göstermiş olduğuna bizzat onlar şahittir ama buradan hareketle bütün meseleyi rehinelerle ilişkilendirip, 'rehineler olduğuna göre bakalım ne yapılacak' gibi bir şey Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz. Ne yapacağımıza biz karar veririz ve bu kararı da biz şimdi vermedik.
“Keşke duvarların dili olsa”
Üç sene önce bütün dünyaya ‘Eğer Esad’ın bu zulmü durmazsa, bu mazlum insanlara sahip çıkan olmazsa terörizm artar, radikalizm artar’ diye, keşke duvarların dili olsa da o toplantılarda kor grup, çekirdek grup toplantılarında o Birleşmiş Milletler zeminlerinde telefon görüşmelerimizi şimdi yayınlasak, müttefikleri harekete geçirmek için uluslararası toplumu harekete geçirmek için birileri bir şeyi ispat edecekse bu mazlumlar karşısında Birleşmiş Milletler kendisi ispat etsin, 350 bin insan öldü, 4 milyon insan mülteci, birileri bir şey ispat edecekse önce uluslararası toplum varlığını ispat etsin. Kimyasal silah kullanıldı, cezalandırıldı mı? Scud füzeleriyle insanlar öldürüldü, varil bombalarıyla öldürüldü, bir tek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı çıkarılabildi mi?”
“Rehineler birinci önceliğimizdi”
Rehinelerin kendilerinin birinci önceliği olduğunu ve bunu her zaman söylediklerini ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rehinelerle ilgili önceliğimiz bir anlamda yerine geldi veya aşıldı dedikten sonra bizim esas meselemiz bölgede huzur ve istikrarı sağlayacak iyi bir yaklaşımın benimsenmesidir. Burada da mesele IŞİD’le veya genel olarak şiddetle terör örgütleriyle mücadele esas olmakla birlikte bu mücadelenin sonrasını da görmeyi istemek veya bunun hangi parametreler üzerinde yürüyeceği konusunda bir ortak zemin bulmak talebimizde haklıdır. Yani eğer IŞİD’i tasfiye etmek suretiyle ki tahliye edilmelidir bütün bu örgütler bu anlamda bölgede herkes için tehlike teşkil eder, buna Suriye rejiminin önünü açacak şekilde bir şey olursa bugün o isimli olan örgüt yarın başka isimle çıkar”.