CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş DİSK'in 15. Olağan Genel Kurulu'na katıldı.
Kılıçdaroğlu, genel kurulda yaptığı konuşmasının başında genel kurulda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu'nun protesto edilmesini değerlendirerek, şunları söyledi:
“Davet ettiniz geldik. Elbette ki Türkiye'nin sorunlarını burada tartışacağız. Ama Sayın Genel Başkan az önce konuşurken, keşke Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı burada olsaydı ben de onun önünde bunları ifade edebilseydim. Siyasete girerken hep şunu söyledim, 'doğruları söylemeye devam edeceğim. Ne denirse densin doğruların arkasında duracağım. Mademki konuklarımızı buraya davet ettik, o konukları dinlemekte hepimizin görevidir. Keşke tepkiyi göstermeseydiniz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı en azından kıdem tazminatı konusunda ne düşünüyor, neleri söyleyecek, hep beraber dinlemiş olurduk. Belki de sizi mutlu edecekti, belki sizi üzecekti. Belki Sayın Genel Başkanın doğrudan doğruya ona söylediklerini işçinin neler beklediğini söylediklerinde o da duymuş olacaktı. Bu fırsatı kaçırmış olduk. Keşke bu fırsat kaçmamış olsaydı.”
"Ama silahın konuştuğu yerde sorunlar çözülmez"
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bir konuda açık ve net olacağız. Bütün siyasi partiler terör konusunda açık ve net, teröre karşı olduklarını söyleyecekler. Terörü kendi ülkemizde istemiyoruz, terör istenmez. Terörün amacı yılgınlık yaratmaktır, masum insanları öldürmektir. Son 6 ayda 270'in üzerinde şehidimiz geldi. 19 yıldır bir yılda bu kadar insan ölmedi. O nedenle hepimiz terör konusunda açık ve net olmalıyız. Çok net tavır takınması lazım. Bir insanlık suçudur terör. Biz birlikte oturup konuşabiliriz, kendi sorunlarımızı kendimiz çözebiliriz. Ama silahın konuştuğu yerde sorunlar çözülmez. Hepmizin bunun bilincinde olması lazım. Biz hiçbir zaman Doğu'daki, Güneydoğu'daki yurttaşlarımız ikinci sınıf yurttaş görmedik. Oraya en çok milletvekili gönderen biziz, en çok yardım gönderen biziz. Biz sadece o bölgeye değil, biz Ezidilere de yardım gönderdik, Türkmenlere de, hem Suriye hem de Yayla Dağı'na gönderdik."