Diyalog; bu ülkenin, güney de dahil olmak üzere en ciddi, en araştırmacı yayın organıdır...
Kimsenin değinmediği veya dokunmak istemediği konuları, derinliğine giderek araştırmak ve gerçekleri ortaya çıkarmak bizim görevimizdir... Özellikle de insan sağlığı söz konusu olunca durmak, beklemek, ya da birilerinin işaretine göre tavır almak gazetecilik anlayışımıza terstir...
Üzerinde en fazla durduğumuz konulardan biri de kalp ve kanser hastalıklarında yaşanan artışlardır…
Bir defa ‘cennet’ olduğunu iddia ettiğimiz bu ülkede hava kirliliği kabul edilebilir limitlerin üzerindedir...
Tarımsal ilaçları denetim altına alabilmek için çırpınan herhangi bir makam sahibi yoktur…
Haspolat deresine vidanjörle boşaltılan atık suların, Gazimağusa’ya kadar ulaştığını hepimiz biliyoruz...
Yeraltı kaynaklarının kirlenmesi nedeniyle tarımsal üretim ciddi tehdit altındadır...
Yediğimiz hemen tüm sebze ve meyvelerde kirlilik vardır...
Buna ilaveten bilinçsizce kullanılan kanserojen tarım ilaçları ve hormonlar, insan sağlığını tehdit edicidir...
Yurt dışından ithal edilen sebze ve meyvelerle ilgili denetimlerin de yetersiz olduğu yönünde iddialar vardır…
Devlet Tahlil Laboratuvarı, yanan binası tamir edilmediği için eksik malzeme veya teknolojik olanaklarla Veteriner Dairesinde hizmet veriyor...
Uzmanlar; bizdeki analizlerin ‘tüm zararlıları’ tespit edemeyeceğini belirterek, ithal edilecek ürünlerde sertifika aranmasının önemine dikkat çekiyor...
Peki bunları kim denetleyecek?..
İlaç ve kontrolsüz hormon kullanımının ne tür sonuçlar verdiğini anlamak açısından bir örnek vermekte fayda vardır… Markete gidip bir bağ kereviz alıyorsunuz…
Özellikle Ekim sonu, Kasım ayından başlayarak Nisan sonuna kadar bu kerevizlerin insan kafası kadar büyük olduğunu görüyorsunuz…
Bir de evin bahçesinde yetiştirilene veya organik olana bakıyorsunuz…
İkisi arasından çok büyük fark olduğunu görünce durumun ne kadar tehlikeli olduğunu anlayabiliyorsunuz…
Birisi hayvan gübresiyle yetiştiriliyor ve kâr amacı güdülmediği için kimyasal kullanılmıyor...
Diğeri kâr amaçlı üretildiği için, ilaç kullanımı ön plana çıkıyor...
Neticede insanlarımız da ‘inek başı kadar’ kerevizi severek tüketmiyor mu?..
Bazıları “Ne yapalım yani, onu yemeyelim, bunu yemeyelim, aç mı kalacağız?” diyerek, yanlış bir hareketi savunabiliyor veya kendine göre mazeret üretebiliyor... Meselenin “Onu yeme, bunu yeme” gibi basit bir tartışmaya dönüştürülmesi çok yanlıştır...
Hormonlu ilaçlarla gıda üretimi devam ettiği sürece...
Ve kömür üzerinde kebap tüketme alışkanlıklarımız asgariye indirilmedikçe...
Daha da sıkıntılı günler bizleri bekliyor demektir...
Ayrıca kanalizasyon sularının altında kalan on binlerce dönümlük arazinin nasıl kurtarılacağını ve sağlıklı üretimin hangi bölgelerde, hangi topraklar üzerinde yapılacağını birilerinin bizlere göstermesi gerekiyor...
Bizler bunu beceremeyiz...
Avrupa’dan acil yardım istenmelidir...
Çünkü bu toplumu kanser belası yok ediyor...
Tamer Karadeniz 1 Ay Önce
GAMABEL de Turkiye kökenli işçileri yeyip bitirir ama.. Ganser gibi..
Magusalı 1 Ay Önce
DDT isimli şimdi yasaklı ilacı yollarca kullandık. Evdeki sinek ve haşerelere sıvısını püskürttük. Bol bol soluduk. Patatese de asmalara da tozunu elimiz ile attık. Sinekciler mazot ile karıştırıp derelere bol bol attı. Şimdi bu nesil onun sonucunu mu çekiyor. Bir uzmana sormalı.
Hasan Nuri 1 Ay Önce
Sayın Akar, Bugüne kadar KKTCyi yönetenler İnsan Hayatını ve İnsan Sağlığını Şayet düşünmüş olsalar idi yıllardır Bakımsız denetimsiz dökülen Karanlık yollarımızda Canlarımızı verirmiydik yani ! En kirli yakıtı kullanıp Filtresiz Santrallerden çıkan zehirle Ülkemize Kanser ve Solunum Hastalıkları saçarmıydık hiç ! İlaçsız Doktorsuz ve dökülen Hastahanelerimizde Hastalarımızı zamansız yitirmiydik ! Yediğimiz denetimsiz Hormonlu ve zehirli Et ve Gıdalardan Her geçen gün Sağlığımızdan mı olurduk ! Çevremiz ve Denizlerimizin Kirlenmesine göz yumup Genç veya Yaşlı Sağlıksız Yaşam koşulları mı yaratırdık ! Bu Ülke İnsanlarımızı Zamansız Kaybetmemizin gerçek Sorumlusu ise her yönü ile Filtresiz KKTCyi Yönetenler değil de kimdir yani ? Yabancıların LIVING IN TRNC İS BAD FOR YOUR HEALTH ( KKTC’de yaşamak sağlığa zararlıdır) sloganı neden kimsemizi rahatsız etmiyor acaba !