Kıbrıs’ta mülkiyet sorunu, garantiler kadar önemlidir... Özellikle İsrailli işadamı Simon Aykut’un, Rum mahkemesince tutuklanması sonrasında bu sorunu daha ciddi bir şekilde ele almak ve yeni fikirler geliştirmek kaçınılmazdır…
Uluslararası hukuk çerçevesinde hiç kimsenin mülküne zorla el konulamayacağını biliyoruz...
Ama burası birçok savaş gördü...
Bizleri 1963 ile 1974 yılları arasında köylerimizden kovdular...
Bombalar ve kurşunlarla mülklerimizi kullanılamaz hale getirdiler...
Yok pahasına elimizden aldılar...
1974 sonrasında oluşan şartlar nedeniyle Kıbrıslı Türkler güneydeki evlerini bırakıp kuzeye geçmek zorunda kaldı...
Kuzeydeki Rumlar da ‘can güvenliğini’ düşünerek güneye gitti...
Kuzeyde toplanan Kıbrıslı Türkler mecburen Rum mülklerini kullandı...
Güneydeki Türk mülklerinin ‘yasal devletin emriyle’ yok pahasına istimlak edildiğini gören Türk yönetimi de ‘tapu’ olayını gündeme getirdi...
Ondan sonra bazı Rum mülkleri 5-10 kez el değiştirdi...
Kısaca bu sorun karmaşık bir hal aldı...
Ama tekrar edelim; Kıbrıs’ın bu duruma gelmesinin ana sorumlusu 1960’ta kurulan bağımsız devleti 3 yıl gibi kısa bir süre sonra silah zoruyla yıkanlardır...
Ayrıca 15 Temmuz’da darbeyi gerçekleştiren Yunan Cuntası’dır...
Rum liderliği bu gerçekleri bildiği halde, sorumluluğun sadece Türkiye’ye yüklenmesi tek kelimeyle sahteliktir...
Taraflar uzlaşmalı
Mülkiyet sorununa ‘3 değişik seçenekle’ çözüm bulunması şarttır... ‘Takas’, ‘Tazminat’ ve ‘İade’ çerçevesinde uzlaşı sağlanması halinde kuzeydeki Rum mülklerinin Türklere, güneydeki Türk mülklerinin de Rumlara devredilmesi öngörülüyor... Aradan 50 yıl geçtikten sonra yapılması gereken budur…
Türk tarafı 2004 Annan Planı’na kadar tüm çözüm planlarında Güzelyurt dahil, çok sayıda köyün Rumlara iadesini kabul etti...
Böylesi bir durumda 80 bin kadar Kıbrıslı Rum kendi mülküne dönebilecekti...
Ama bunu kabul etmediler...
“Ya hep, ya hiç” siyasetiyle çözüme engel oldular... İşte Kıbrıslı Türklerin “evet” oyu, mülkiyet konusunda önemli bir değişimi de gündeme getirdi… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, KKTC’de Mal Tazmin Komisyonu’nun kararlarını ‘iç hukuk’ olarak kabul etti… Önemli olan bu hakkı ‘elimizden almalarına fırsat yaratmadan’ kullanabilmektir…
Bunun başlıca yolu ise yüklü miktarda kaynak yaratmaktır…
KKTC devletinin bir yasa çıkarıp, Rum mülklerinin satışından bir miktar ek vergi alması ve havuzda oluşacak paraya Türkiye’nin de katkı koymasıyla kuzeydeki mülkünü satmak isteyen Rumların başvuruları sonuçlandırılabilir…
Aynı şekilde güneydeki Türk mülklerinin de Rumların ‘yasal kullanıcısı’ duruma gelmesi, hayati bir sorunun ortadan kalkması açısından önemlidir…
Bunu başarabilmeliyiz…
Hasan Nuri 5 Ay Önce
Sayın Akar , KKTCdeki Mülkiyet sorununun önemini Kuzey Kıbrıs’ta Sizden Başka kabullenen yok ki ! Bu Kadar önemli ve Kıbrıslı Türkler açısından Garantörler kader mühim olan KKTC’deki Rum Mallarını halen niye Koçanlayıp Gelene Gidene SATIYORUZ ! Bugün Uluslararası Hukuktan Dışlanmış KKTC’de Koçanlayıp Sattığımız Rum Mallarının Bedelini Yarınki günlerimizde kimimiz verebilecek acaba ! Bugün Devlet onayı ile SATTIĞIMIZ Rum malları için Başımıza inecek Topuzdan Gerçek sorumluları Yarınlarda Bulabilmemiz mümkün olabilecek mi acaba ?? Maazeret arayıp Parmağımızın arkasına Saklanmayalım “ Başkasının Malını Gerçek Sahibinin İzni Olmadan Koçanlayıp Sattığımız Rum Mallarının Bedelini Bugünkü Dünyanızda Çok Ağır Ödeyeceğimiz Kaçınılmazdır . GÜNAYDIN KKTC !
Mağusalı 5 Ay Önce
Rumlar ortodaks Hristiyan. Biz ise Türk ve müslüman. Antlaşma ihtimali var mı. .?
Magusalı 5 Ay Önce
Ben tek bir karış Yavruvatan toprağının üçüncü ülke vatandaşlarına satılmasını veya kiralanmasını veya ortaklık kurulmasına karşıyım.
Hasan Nuri 5 Ay Önce
Sayın Mağusalı , Altımdaki bir avuç Toprağı Ben de kimseye ne veririm ve ne de Satarım ‘ Altımdaki Gerçek Koçanlı Toprağın Gerçek Koçanlı Sahibi Ben Oldukça !!
Öz 5 Ay Önce
Büyük umutlarla yaptığım evimi, babadan kalma Türk koçanlı tarlamı değerini bulduğum an satarım. Böyle giderse ülkemi yaşamak için değil, belki sadece 3-5 günlük tatil için düşünebileceğim.