Tabiatın kuralları vardır…
Yağmur yağdığında, suyun akıp gideceği derelere ihtiyaç vardır…
Siz 100 yıllık dereleri toprakla kapatır üzerine bina yaparsanız, kuvvetli yağışlardan sonra sel felaketi yaşarsınız…
Akıp, gidecek yol bulamayan yağmur suyu evinizi, iş yerinizi basar…
Bir başka örnek…
Evinizin oluklarını kış öncesinde temizlemezseniz ne olur?..
Yağmur yağdığında tıkalı oluklardan su akıp gidemez…
Böylece su gidecek başka yol arar ve bulur…
Evinizin içine girer, sizi perişan eder…
Gelelim mülkiyet meselesine…
Oturduğunuz evin parasını ödemiş ve ‘sağlam tapu’ almışsanız, evin duvarlarını istediğiniz şekilde boyayabilir, tuvaletten, mutfak dolabına kadar her şeyi istediğiniz zaman değiştirebilirsiniz…
Kirada oturuyorsanız, mal sahibinin izni olmadan evin herhangi bir köşesine çizgi çekemezsiniz…
Bizler, 1974 sonrasında ne yaptık?..
Rumların terk ettiği evlere yerleştik…
Buna mecburduk…
Ama sonrasında boş arazilerin üzerinde inşaat yaparak satmaya başladık…
Tüm müzakere süreçlerinde ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyonu’ savunduk…
İki bölgeden birinin bize ait olmasını istedik…
Toprak sizin değilse, onun sahibi olabilir misiniz?..
Elbette ‘uluslararası hukuk açısından’ olamazsınız…
“Aldık, oldu da bitti maşallah” da diyemezsiniz…
“Ama bizim de kuzeydeki mülklerimiz onlara kaldı” deseniz bile, bunun yeterli bir savunma olamayacağını kabullenmeliyiz…
İşin doğrusu güneyde kalan miktarın karşılığını kuzeyden almak, geri kalan kısmı için de tazminatını ödemektir…
Bunun için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizlere ‘altın tepsi içinde’ bir fırsat sundu…
Taşınmaz Mal Komisyonu’nun oluşturulmasını ve kuzeydeki mülkünü satmak isteyen Rumların buraya başvurmasını kabul etti…
Ağır baskılara karşın 7 binden fazla Rum, kuzeydeki mülkünü satmak için komisyona başvurdu…
Ne var ki; bunların çok büyük bir kısmı ‘parasızlık yüzünden’ sonuçlandırılamadı…
Peki ne olacak?..
Parasızlığa çare yok muydu?..
Elbette vardı…
Rum mülklerinin satışı esnasında yüzde 25 ek vergi alınması, yüzde 75’ini de Türkiye’nin karşılaması teklif edildi…
Bu konuda yasa tasarısı da hazırlandı…
Ama ne sağ, ne de sol partiler bu yasanın üzerine düşmedi…
Böylece komisyon etkisiz duruma getirildi…
Şimdi ‘Cesars’ konutlarından sorumlu tutulan Simon Aykut, emlak pazarlamacısı Alman ve Hollandalı kadınların tutuklanmasıyla birlikte hemen herkes “acaba ne olacak?” sorusuna yanıt arıyordur…
Nelerin olacağını göreceğiz…
Müzakerelerin yeniden başlaması durumunda mülkiyet sorununun karşılıklı uzlaşıyla çözülmesi temennimizdir…
Bunu başarabilirsek ne mutlu bizlere…
Hasan Nuri 1 Gün Önce
Bizleri Yönetenlarin Rum Mallarıma Verdiğimiz Koçanların Arkasındayız demeleri ile Yağmalayıp sattığımız Rum Malları için niye Üzülelim ki ? Rum Mallarını satan Sayın Aykut ile diğerleri neden Cumhurbaşkanımızın KKTC dışına Çıkmayın uyarılarına uymamışlardır acaba ! Rum Mallarını yağmalayıp Satanlar için KKTC dışına çıkıp da Tutuklanmak ve Cezaevine girmek var iken Cumhurbaşkanımızı dinleyip de neden KKTCye kapanıp Kalmıyorlar acaba ? Bugüne kadar Yönetemediğimiz KKTCde gerçekten Betonlar Ülkesi KKTCnin dere yataklarını düşünebilenimiz mi var yani ? Geliri yerle bir olan KKTCyi getirdiğimiz noktada Kaç Yıl daha Türkiye’nin yardımlarını milyarlarını dibi delik Kova misali Hebe edeceğiz acaba bilen var mı ! Rum Mallarını Yağmalayıp Satanlarımız ile Verdiğimiz Koçanların arkasındayım deyip de Malına Geleni Atağından vururum diyenlerimiz Çözüm ile Başlara inecek Topuz yerine neden For ever TRNC istemesinler ki ?