Yaşam boyu eğitim köşemde birkaç haftadır yer verdiğim konularda, NLP (neuro-linguistic programming), kimlik algısı, gelişim ve özgürlük kavramları üzerine yaptığım çalışmalarımı siz değerli okuyucularımla paylaştım.
Dilin kimlik algısı üzerine yaptığım çeşitli araştırmalarımda, gerek dil kullanımının önemine gerekse “self-fulfilling” kendini tanımlamada diğer bireylerin beklentilerinin davranışlarımızı nasıl etkileyebileceğini ve dış kabuğumuzu nasıl şekillendirdiği üzerine vurgu yapmıştık.
Hem sözel iletişim hem de sözsüz iletişimlerle karşı tarafa verdiğimiz olumlu ve olumsuz telkinlerden, dili etkili kullanmanın gücünden ve toplumun ve toplum kültürünün bu doğrultuda şekillendiğinden bahsettik.
Bireyin gelişim sürecinde kendi beklentilerini keşfetmesi ve yolunu bu yönde çizmesi ve gerekli desteği de “baskı” dan uzak “teşvik edici” bir anlayışla aileden görmesinin, kendini gerçekleştirmede ve kendi yaşamının direksiyonunda olmasına sağlayacağı katkıdan bahsettik.
Kısa bir özetlemeyle konuları toparlamak ve dilin kimlik alıgısı ve kimliği şekillenmesi, hatta toplumun şekillenmesi üzerindeki etkilerine değinmek istiyorum.
George Orwell’in 1984 kitabından verdiğim örnekte halkı ele geçirmeye çalışan ve kendi kültünü yaratmaya çalışan Büyük Birader Partisi’nin sözlüklerden “free”kelimesini çıkartığını ve böylelikle halkın “özgürlük” kavramını düşünememesini sağladığını referans olarak kullanmıştım.
Zihnimizin ve düşüncelerimizin dilimizi etkilediği ve ayni şekilde dilimizinde zihnimizi ve düşüncelerimizi etkilediğini söyleyebilirsek, düşündüklerimizin ve zihnimizin dilimizle kısıtlı olduğunu da söyleyebiliriz. Bu söylem de bizi kimliğimizin şekillenmesinde dilin önemli bir rol oynadığı sonucuna götürebilir. Düşüncelerimiz dilimizle kısıtlıdır. Anlayışımız ve benlik kavramımız ise düşüncelerimizle sınırlıdır. Gerek toplumsal normları gerekse toplumsal yapıyı anlamakta ve öğrenmekte toplumun dili önemli bir rol oynamaktadır.
İki farklı “dil” algısından bahsedebiliriz. Biri “language” yani lisan olarak kısıtlı olan dilimiz diğeri ise bireysel dilimiz. Bireysel dilimizi de yine ikiye ayırabiliriz; dağarcığımızda olan kelime sayısı ve ifadelerimizde veya günlük yaşantımızda kullandığımız dilimiz.
Bir toplum ve toplum değerleri şekillenirken “dil” en önemli etkenlerdendir. Birçok İngilizce kelimenin Türkçe karşılığının olmamasının nedeni de toplumsal ve kültürel farklılıklardandır. Geçmişte daha farklı kelimelerle ifade edilen ve toplum tarafından “kötü” olarak algılanılan birçok davranış günümüzde “modern” kelimelerle yer değiştirmiş ve toplum algısı da bu şekilde değişmiştir.
Bireysel dilimize gelince ise popüler yaşama daha çok psikolojide olumlu kelimeler seçerek olumlu düşünce yapısı geliştirme olarak yansımıştır. Fakat kelime dağarcığımız ve kullanımımız sadece psikoloji alanındaki çalışmaların olumlu kelimelerle olumlu yaşam biçimi geliştirme öngörüsünden çok daha ötede kimlik ve kimlik algısını oluşturmadaki etkisi de bir çalışma alanıdır.
Farkındalık yaratmak ve kişinin farkındalığnı geliştirmesi yaşam boyu eğitim süreciyle hedeflenen “kendini gerçekleştirme”nin birinci adımıdır.
Ard arda yayınladığım yazı dizimde “farkındalık” yaratarak kimlik oluşumundaki çeşitli faktörlere dikkat çekmek istedim.
“Nasıl?” sorularına cevap arayacağımız keyifli pazartesi yazılarında tekrardan buluşmak üzere.