Diyalog Gazetesi

Zor yılları anlattı

KIBRIS

Barış Harekâtı’nın ikinci aşamasında Türk askerine rehberlik edenlerden biri olan Karabina, “Çıkarma olmasa bizi öldüreceklerdi” dedi

Rahme ÇİFTÇİOĞLU
Ülkenin ünlü döşeme ustası Halit Karabina, Barış Harekâtı’nın ikinci aşamasında Türk askerine rehberlik edenler arasındaydı. 
Karabina gibi Türk Mukavemet Teşkilatı’nda (TMT) yetişmiş kişiler bölgelerinde takip edilecek güzergahlarla ilgili askere bilgi verdi. 
Halit Karabina, babası Ahmet Karabina’nın da öncü birliklere kılavuzluk ettiğini söyledi.
90 yaşına ve bazı sağlık sorunlarına rağmen gündemi takip eden, bahçesinde meyve ve sebze yetiştiren Halit Karabina, “Halimi, hatırımı soran da var sormayan da var. Kimseden şikayetim yok…” dedi
Doktor Küçük ve Denktaş ile fotoğraflarını gurur duyarak gösteren Karabina, Türkiye’ye bağlılığına vurguladığı konuşmasında, KKTC’nin tanınacağına yürekten inandığını da belirterek ekledi: “Burası Türk toprağıdır. Zamanında Rum papaza da dedim; ‘Bir Türk kalsa, Türkiye burayı vermez, hesabınızı ona göre yapın’…”

“Babamı Grivas’a benzetip yakaladılar”
Karabina, 1958’den 1974’e kadar geçen sürede yaşadıklarını Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.
1933’te Cihangir’de (Abohor) doğan Halit Karabina, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan ailesine yardım etti, okulu bitiremedi. Babasıyla odun toplayıp Ermu Sokağı’nda satmaya gittiğini de hatırlayan Karabina, “Babam hadiselerde dağda kısıldı. Bıyıkları uzundu diye Grivas’a benzettiler, yakalayıp ayaklarını bağladılar…” dedi.
1956’da evlendiğini eşi Şerife Karabina’nın köyü Minareliköy’e yerleştiklerini, olaylar sırasında birden çok defa köylerini terk etmek zorunda kaldıklarını ifade eden Karabina, TMT’ye nasıl girdiğini de şöyle anlattı:
“1958’in sonunda köye geldiler, bizi seçtiler. Karanlık odaya girdik, perdenin arkasından konuştular... Bayrağın, Kuran-ı Kerim’in üstüne yemin verdik. Bir buçuk aylığına eğitim için Türkiye’ye de gittik…”

Bir uçak macerası
1965’te uçak yapma girişiminde bulunduklarını, bunu daha çok Rumlara gözdağı vermek için istediklerini söyleyen Halit Karabina, o olayı şöyle anlattı:
“Kararlaştırdılar bir uçak yapacaklar… 5-6 kişi vardılar, hepsinin kafası işlerdi… Kapısını kapadılar, kanat koydular… Malzemeleri ben taşıdım. Rahmetlik Ali Rıza, Volkswagen arabanın motorunu çıkardı... Motor ufak, kanat ağır geldi galiba… 50 santimetre kadar kalktı yerden, düştü… sonra… ”
Döşemeci dükkanını kapadığı dönemde ticaretle uğraştığını, Değirmenlik’ten zeytin alıp sattığını, askere de yiyecek taşıdığını anlatan Karabina, şunları da paylaştı:
“Varille zeytin doldu. Mücahitlere, askerlere götürürdüm, bakkallara satardım. Değirmenlik zeytin memleketi zaten... Kimsede van yoktu. Asker etsiz kaldı, kasabı aradık bulamadık, dükkan da kapalı. Camı kırıp girdik içeri et aldık, tarttık da…3 ay sonra gidip parayı verdim Rum kasaba.

“Çıkarma olmasa bizi öldüreceklerdi”
Zeytinlerin parasını vermek için Değirmenlik’e gittiğimde Rum dedi ‘Pazar günü hepinizi öldürecekler’. Gittim komutana söyledim, her yere haber ulaştı…”
20 Temmuz günü Lefkoşa’da olduğunu söyleyen Halit Karabina, TMT’de verdiği gizlilik yeminine de işaret ederek “O gün vazife başındaydım. Hepsini söylemeye lüzum yok…” dedi ve Türk askerinin adaya gelmesini dört gözle beklediklerini söyleyerek, şunları ekledi:
“Gözümüzü karattıydık ama silah yok kurşun yok. 5 silahla ne yapabilirdik? Ben gündüz gözüyle de silah taşıdım. En ağır silahları vana yükledim, koltuk koydum, sünger koydum kapadım. Barikata gittim. Arabanın yüzünü Lefkoşa’ya döndürdüm. Ansızdan bir şey olursa kaçabileyim. Geldiler yokladılar. Sonumu, ölümü hiç düşünmedim. Olacak olan olur, kendimi feda ettim…”

Göçmen olan ailesinin Cihangir’den Gönendere’ye yürüyerek 3 günde gidebildiğini de anlatan Karabina, “Eşim şeker hastasıydı. İnsülin lazım. Bankalar para da vermezdi çok, gittim çektim biraz para, tüm insülinleri topladım eczanelerden, ekmek, kahve, şeker. Harp devam eder. Ne demek Barış Gücü köye çanta götürecek. Bir yolunu buldum, yolladım ilaçlarla eşyaları… Sormuşlar, Halit Karabina’nın ailesi kimdir… İnsülinleri dağıtmışlar diğer şeker hastalarına da…”

“Serdarlı’daki kurtuluşa bizzat tanık oldum”
14 Ağustos’ta gerçekleşen ikinci harekata katılan, Bora Özel Gücü Komutanı Tuğgeneral Hakkı Borataş’ın yanında olan Halit Karabina, o günleri şöyle anlattı:
“Sabah 10.00’a doğru Hamitköy’den (Mandrezden) çıktık, okulun (Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi) yanına geldik sağdan, soldan ateş açarlar, gidemiyoruz. ‘Alo’ dedik, 10-12 dakika sonra uçaklar gelip bombaladı, yolumuz açtı. Orada benzin istasyonu var şimdi, iki top attılar, birini tutturdular, 15 askerimiz şehit oldu.. Devam ettik yolumuza. Serdarlı’daki kurtuluşa bizzat tanık oldum. Babam bizden önce girmişti köye. Gece Serdarlı’da kaldılar, sabah namazı Mağusa’ya taraf yola çıkacaklardı. Komutanlar bırakmadı beni, ‘Sen 15 yıldır her görevi yaptın, ailene git’ dedi. Köye döndüm. Baktım Rumlar evleri yaktılar, soyup soğana çevirdiler…”
Halit Karabina, Türkiye’ye bağlılığını vurguladığı konuşmasında, KKTC’nin tanınacağına yürekten inandığını da belirterek, “Burası Türk toprağıdır. Zamanında Rum papaza da söyledim, ‘Bir Türk kalsa, Türkiye burayı vermez, hesabınızı ona göre yapın’ dedim…” şeklinde konuştu.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.