Hazırlayanlar: Av. Orhan Arsal ve Av. Şengül Göksu
Soru: KKTC de yaşanan sosyal ve siyasi sorunların kaynağının hatalı bir seçim sistemi olduğunu söylüyorsunuz. Bu abartılı bir görüş değil mi? Cevap: Akademik çalışmaları gözden geçirdiğimiz zaman KKTC de uygulanan Barajlı D'Hondt sisteminin uygulandığı ülkelere demokrasi götürdüğünü ancak bunun yanı sıra düzensizliğe ve kaosa da neden olabileceğini görürüz. KKTC de gerçekleşenler de aynen böyle olmuştur.
Bu sistemde siyasi partilerin üyeleri büyük ölçüde sabitleşerek değişmez hale gelmektedir. Diğer bir ifade ile partiler kemikleşmektedir. Parti bürokratları veya parti militanları devlet yönetiminde etkili olmaya başlamakta ve her olayı kendi parti çıkarları açısından değerlendirmektedirler. Sonuçta ülkede yandaş kayırmacılığı veya Nepotizm denilen bir sistem oluşmaktadır.
Bir iki örnek verelim. KKTC de Sanayi Holding, Eti Teşebbüsleri, Kıbrıs Türk Hava Yolları, gibi büyük kuruluşlar iflas etmiştir. Niçin iflas ettiklerini sorguladığımız zaman ekonomistler, ehil olmayan kişilerin yönetimi ve gereğinden fazla personel çalıştırmanın buna neden olduğunu söylerler. Bir partinin kendi yandaşlarına iş bulması ve görev vermesi D’Hondt sistemini yarattığı bir zorunluluktur. Çünkü bu sistemde partiler yandaşlarını memnun etmek zorundadırlar. Bu nedenle devlete ait birçok işyerini ehil olmayan kişiler yönetmekte, fazla personel alınmakta ve birçok iş yeri ekonomik olmaktan çıkmaktadır.
Bunun yanı sıra ciddi bir sorun daha ortaya çıkmaktadır. Yandaşlarının sorunlarını çözmekle meşgul olan siyasiler ve parti bürokratları ülkenin tümünü ve geleceğini ilgilendiren önemli sorunlarla ilgilenmeye fazla vakit bulamazlar. Bu durum ülke sorunlarının ihmal edilmesi ve çözümsüz kalması sonucunu doğurur.
Soru: Müşavir sorunu ile ilgili ne diyeceksiniz?
Cevap: KKTC de Müşavir sorunu da D'Hondt sisteminin yarattığı bir sorundur. D'Hondt sistemi değişmeden bu sorunun ortadan kalkmayacağını söyleyebiliriz.
Sistemin gereği olarak iktidara gelen her parti, kendi militanlarını ödüllendirmek zorundadır. Onlar da müdür, müsteşar ve üst kademe yöneticisi olmak isterler. Bu durum devlet yönetiminde uygulanması gereken en önemli ilke olan “liyakate göre kamu görevlisi atama” ilkesinin ihlal edilmesine neden olur.
Her seçimden sonra yeni atamalar yapılır. Bu yapılınca o tarihte görevde olan diğer partiye mensup üst kademe yöneticileri görevden ayrılmak zorunda kalır. Onlar için KKTC yönetimi şahane bir çözüm bulmuştur. Onlar Müşavir adı altında evlerine gitmekte ve hiçbir iş yapmadan gelecek seçimi beklemektedirler. Bu sürede normal çalışıyormuş gibi aylıklarını almakta ve tüm haklarından yararlanmaktadırlar.
Böylece KKTC de iş yapmadan evde bekleyen ve kamu görevlisi olanaklarından yararlanan bir müşavir ordusu oluşmuştur. Ülkeye en verimli olabilecek yaşta olan bu kişilere devlet maaşlarını ödemekte ve boşta oturup iş yapmama cezası vermektedir. Böyle bir bolluğun dünyanın başka hiç bir yerinde görülmediğini söyleyebiliriz.
Müşavir sorunu kamu vicdanını rahatsız etmektedir. Bu nedenle soruna yönelik eleştiriler yapılmaktadır. Eleştirileri dikkate alan muhalefet partileri son seçimden önce bu soruna çözüm bulacakları vaadinde bulundular. Bunun için 3. lü Kararname ile kamu görevlisi atama lüksünden vazgeçmeleri gerekiyordu. Kısa sürede bunu yapamayacaklarını anladılar. Çünkü 3. lü Kararname ile atama yöntemi onların parti çıkarlarına da çok uygundu. Bu nedenle onlar da aynı yöntemle yandaşlarını üst kademe yöneticisi olarak atamaya başladılar. Seçim sistemi onları böyle hareket etmek zorunda bıraktı.
Müşavir sorununu çözme vaadinde bulunan partiler yandaşlarını atarken sorunu çözmek için farklı bir girişimde bulundular. Görevlerine son verilen üst kademe yöneticilerinin tekrar eski dairelerine dönerek çalışmalarına devam etmelerini sağlayacak bir düzenleme getirdiler. Böylece müşavir ordusunun boşta oturarak maaş almasını önleyebileceklerini düşündüler. Ancak bu çözüme karşı medyada ciddi eleştiriler oldu. Bu durumun eskisinden de daha kötü sorunlara neden olacağı, KKTC bürokrasisinin tamamen bozulacağı öne sürüldü.
Yeni düzenlemeye göre bir süre görev yapmış bir müdürün daha sonra eski dairesine dönerek, daha düşük düzeyde, yeni müdürün altında iş yaptığını düşünelim. Böyle bir kişinin yapacağı işin yeni müdürün işlerini bozmaktan ibaret olacağı öne sürüldü. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bu durumun ülkemizi yeni maceralara sürükleme ve son derece sakıncalı olma olasılığı vardır.
O zaman dikkatimizi seçim sistemine yoğunlaştırmak zorunda kalırız. Acaba müşavir sorunu da diğer bazı sorunlar gibi uyguladığımız D’Hondt sisteminin doğal sonucu değil mi? Bazı seçim sistemlerinde böyle sorunlara hiç rastlanmadığını biliyoruz. Bu doğru ise bize uygun böyle bir seçim sistemini arayıp bulmamız ve ülkemize getirmemiz gerekmiyor mu?
Soru: Son günlerde çok tartışılan Emirnameler konusunda ne diyeceksiniz?
Cevap: Bu konuda da aynı görüşümü tekrarlayacağım. Hatalı bir seçim sisteminin zamanla demokrasiyi yandaş kayırmacılığına dönüştürdüğünü ve bunun çevreyi bozduğunu düşünüyorum. Bilindiği gibi geçmişte yapılaşma konusu yasayla düzenleniyordu. Emirnameler uygulanmaya başladıktan sonra Girne’nin ne hale geldiğini görüyoruz.
Bu konuda medyada sert tartışmalar yapılmaktadır. Eskiden yasayla düzenlenen bu alanda niçin emirnamelere gerek duyulduğunu anlamak kolay değildir. Bir iddiaya göre bir emirname yapıldığı zaman el altından bilgi sızdırılmakta ve yandaşlar eski emirnameye göre el çabukluğu ile inşaat izni alıp büyük avantaj sağlamaktadırlar. Konuşmacılardan birinin iddiasına göre Hükümet dürüst davranıp yandaşlarının çıkarlarını dikkate almayan bir yasayla bu sorunu çözme yönüne gidemez. Çünkü bunu yaparsa yandaşları Hükümetten desteklerini çekecekler ve Hükümet istifa etmek zorunda kalacaktır.
Bu iddialar bozulmanın nedeninin seçim sistemi olduğunu doğruluyor. Seçim sistemi değişmeden çevre konusunda gerçek bir düzelme olmayacaktır. Yandaş çıkarları göz önünde bulundurularak alınan önlemler hatalı olacak ve bu hataları düzeltmek için başka hatalar yapılacaktır.
Soru: KKTC de yaşanan sorunları yaşatmayacak bir seçim sistemi nasıl bulunabilir? Dünyada uygulanan en iyi seçim sistemi hangisidir?
Cevap: Dünyanın en iyi seçim sistemini bulmak için tüm dünyayı taramamız gerektiğini gördük. Eğer bu zorsa, hiç değilse birçok soydaşımızın yaşadığı ve oy verdiği, demokrasinin beşiği diye bilinen İngiltere’deki seçim sistemi üzerinde durmamız gerekir. Buna “Dar bölge çoğunluk sistemi” denir. İngiltere’de yıllarca uygulanmış bu sistemin yarattığı sorunları öğrenmeye çalıştığımız zaman halkın fazla şikâyetçi olmadığını görürüz. Türkiye deki bazı düşünürler de bu sistemden övgüyle söz etmektedirler.
Dar bölge çoğunluk sistemi uygulandığı zaman KKTC de nasıl bir durum olacağını düşünelim. KKTC, 50 seçim bölgesine ayrılacak ve her bölgede seçmen bir tek kişiyi seçerek Meclise gönderecektir. Seçmen o kişiye oy verirken partisini de dikkate alacaktır. Ancak öncelik tanıdığı ve güvendiği kişiyi seçmede olacaktır. Milletvekili seçimi belediye başkanı seçimine benzeyecektir.
Böylece halkın tanıdığı ve güvendiği kişilerden oluşan bir yasama meclisi oluşacaktır. Halk kendi bölgesinin milletvekilini tanıyacak ve ona görüşleri ile isteklerini anlatabilecektir. Milletvekilleri derdini anlatan bölge halkına “Siz sadece beni seçmiş değilsiniz. Benim bu konuyla ilgim yok, diğer kişilere derdinizi anlatınız” diyemeyecektir.
Dar bölge çoğunluk sisteminin yaratacağı sosyal ve siyasi yaşamın oldukça farklı olacağı açıktır. Parti bürokratlarının etkisi otomatik olarak azalacaktır. Seçilenler seçmenlerin işini yapan veya onlara çıkar sağlayan bir konumda değil, ülkenin ihtiyaç duyduğu yasaları yapan bir konumda olacaklardır.
Böyle bir değişiklikten sonra memur atamalarında partiye hizmet etmenin değil, liyakatin kıstas alınması mümkündür. Böylece partilerin 3. lü Kararname ile üst kademe yöneticisi atamaları bir gereksinim olmaktan çıkacak ve müşavir ordusuna son verilebilecektir. Bu durumda KKTC’de bugün yaşadığımız sorunların süratle ortadan kalkmaya başlayacağını söyleyebiliriz.
Devam edecek