Cem FAKİR Kıbrıs gazisi, ünlü savaş muhabiri Ergin Konuksever, Türk ordusuyla adaya çıkarma yapmış, tankların üstünde adım adım harekâtı görüntülemiş ve bu çetin görevde yaralanıp, gazi olmuş bir gazeteci…
Barış Harekâtı’nın Türk ordusunun şanlı şöhretli bir harekâtı olduğunu ve herkesin Türk askerini bağrına bastığını gururla anımsayan Konuksever, Kıbrıs’a yapılan müdahalenin bir cesaret işi olduğunu ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in bu cesareti gösterip, Kıbrıs fatihi olduğunu vurguluyor…
1970’lerde öğrenci olaylarında yakaladığı karelerle, özellikle Deniz Gezmiş’in ünlü parkalı fotoğrafını çekmesiyle hafızalarda yer eden Konuksever, Arap-İsrail savaşı, İran-Irak savaşı ve yakın tarihte Irak-ABD savaşları gibi sıcak savaşlarda görev yapsa da Kıbrıs’ın onun için önemi çok büyük…
Savaş sırasında yaralanıp, Rum doktor sayesinde ölümden dönen Konuksever, Kıbrıs ve doktorla bağlarını hiç koparmamış, zaman zaman ailece görüşmüş. Konuksever, doktorun Kuzey Kıbrıs’ta kalan malının tazminatını almasına bile yardımcı olmuş…
“Çıkarma olacağını duyunca Mersin’e gittim” İstanbul’da yaşayan gazeteci Cem Fakir’in TAK adına yaptığı röportajda 20 Temmuz 1974’e ilişkin soruları yanıtlayan Konuksever, Kıbrıs’ta bir savaş çıkacağı kesinleşir gibi olur olmaz soluğu Mersin’de aldığını ve çıkarma sabahı Albay Neşet İkiz'in bulunduğu çıkarma gemisine binerek adaya doğru yola çıktığını anlattı.
“Gemilerde herkes sabırsızdı ve adaya çıkmayı bekliyordu. Askerlerin morali iyiydi. Hatta imam vardı. Çıkarma başlamadan dualar okunup, topluca namaz da kılınmıştı.”
Adaya ayak basar basmaz Rumların saldırılarıyla karşı karşıya kalmışlar. “Bizimkiler de onlara karşılık verdi. Orada birkaç erimiz şehit düştü. Hemen o yamacın altına gömüldüler. Biz oraya geldiğimizde Karaoğlanoğlu da şehit düşmüştü.”
Konuksever, adaya çıktıktan kısa bir süre sonra mücahitler ve paraşütçülerle buluştuklarını anımsıyor. “İlk günler gayet iyi geçti. Herkes heyecanlıydı. Verilen şehitler büyük bir moral bozukluğu yaratmamıştı.”
“Mağusa’ya ilk biz girdik” Ergin Konuksever, 20 Temmuz sabahı çıktığı Kıbrıs’ta Barış Harekâtı’nın ikinci aşamasının ilk günü bir tank savaşında yer aldı.
“O gün Üsteğmen Ersel Kayan ile birlikte bir tank savaşına katıldım. Onun tankındaydım. Heyecana kapılınca konvoydan kopup, Mağusa’ya girdik. Daha sonra öğrendim, Mağusa’ya ilk biz girmişiz. Çok ileri gittiğimizi fark edince geri döndük.”
O gün, tank savaşında çok güzel fotoğraflar çeken Konuksever’in, filmlerini akşamüzeri kalkacak helikopterle Adana’ya, oradan da İstanbul’a yollanmalarını sağlaması gerekiyordu. “Helikopterin kalkmasına az bir süre kala, meslektaşım Adem Yavuz ile birlikte Hamitköy civarında bizi götürecek araç arıyorduk. Muhtarın arabasıyla hamile bir kadını doğuma götüreceğini duyunca biz de o arabaya bindik ve yola çıktık.”
“Yaylım ateşi altında kaldık” Sabahleyin tankla gezerken henüz Türk askeri tarafından alınmadığını öğrendiği bir bölgeden geçmek üzereyken şoförü güvenlik konusunda uyarmış ancak sözünü dinletememiş.
“Adem ile birlikte yanımda bulunan diğer meslektaşım Cengiz’e (Kapkın), ‘direksiyona sen geç, bu herifi arabadan atacam’ dedim. Cengiz yapma etme, kavga çıkarma diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. ‘Olur mu, bak bizi ölüme götürüyor’ dedikten sonra 500 metre ya gittik, ya gitmedik, bir yaylım ateşi altında kaldık.” Sopayla Türk bayrağının asılı olduğu aracın ön camı patlatılınca Konuksever hemen aracın içine yattı. “Yatarken bir baktım şoförün ağzından bir mermi girdi. Şoför benim üzerime yığıldı.”
“Arabadan çıkar çıkmaz vuruldum” Araba durunca fotoğraf makinesini camdan sallayarak, “journalist” diye bağırmış bağırmasına ancak arabadan iner inmez yaylım ateşine maruz kalmış ve kolundan vurulmuş.
“Tam arabadan indim bir yaylım ateşi başladı... Sonra öğrendik ki karşıda da Türk mevzileri vardı. Meğer Türk mevzisinden beni tanımışlar ve o tarafa geçebileyim diye ateşle beni korumaya çalışmışlar.”
İlk müdahaleyi bir Rum genç yapar Saldırı sonrasında bir Rum tarafından bir binaya götürülen Konuksever’e ilk müdahaleyi de bu genç yapar.
“Sarışın bir Rum çocuğuydu. O çocuk beni oturttu ve ‘kimsin sen?’ diye sordu. ‘Gazeteciyim’ deyince, ‘Ben de gazeteciyim ama maalesef şimdi düşmanız’ dedi. Tabii kolumdan kan fışkırıyor. Gitti bir havlu getirdi. Yanımdakilerden birine ‘yarasına bastırın’ dedi.”
Hamile kadını da alıp hastaneye götürmüşler ancak sonradan kadının çocuğunu kaybettiğini öğrenmişler.
Uzun süre bekletilen Konuksever’in kan kaybından dermanı kesilmeye başlamıştı ki az sonra zırhlı bir araba gelip onu ve Adem Yavuz’u almış, hastaneye götürmüş..
Sedyeyle hastaneye girerken uğradığı saldırıda Konuksever’i Hipokrat Yemini’ni vurgulayan bir doktor kurtarmış.
Esir kardeşe mektup 30 yıl sonra ulaştı Kızılhaç görevlileriyle Türk kesimine dönecekken gazeteci Ergin Konuksever’e, elinde mektup olan bir Rum asker yaklaşıp “Benim kardeşim Türklerin elinde esir. Merak ediyordur bunu ona verir misiniz?” demiş. Ancak o mektup 30 yıl sonra yerine ulaşabilmiş.
“Gidersem veririm dedim. Mektubu bana verdi. Bu arada ben Türk kesimine geldiğim zaman Rum esirleri aradım. ‘Onlar çoktan gitti, biz onları iade ettik’ dediler. O mektup bende kalmıştı. Yıllar sonra bir Kıbrıslı Rum kadın gazeteci buraya gelip benimle röportaj yaptığında ‘Bak dedim, bende 30 senedir saklanan mektup var. Bunu kardeşime ver demişti ama ben veremedim. Al sana vereyim, Kıbrıs’ta gidince bulursan o oğlana ver’ dedim.
O gazeteci bulup vermiş mektubu 30 sene sonra.... O Rum kadın gazeteci bir de kitap yazdı. Hata kitabının girişinde Türkçe olarak ‘Bu kitabı sizin sayenizde yazdım. Siz olmasanız hiç yazamazdım’ diyor.”
“Bu işi Ecevit yaptı”
Konuksever’in, Ecevit ve Kıbrıs sevgisi ise şu cümlelerinde dikkat çekiyor:
“Kıbrıs fatihi oydu. O kararı Ecevit almıştı. Şimdi başkaları çıkıp o kararın içinde ben de vardım, ben de vardım diyor. Ama kimse yoktu, Ecevit yaptı bu işi. Cesaret etti ve bu işi başardı. Kıbrıs’a 2 sene sonra falan tekrar gittim. Savaşmaya giden ve oraya yerleşen arkadaşlar vardı. Görev yapanlar vardı hala. Onları ziyaret ettim, eski günleri andık. Kıbrıs benim için önemli.”
Barış Harekatı’ndan önce Arap-İsrail savaşlarını yerinde izleyen Konuksever, savaştan da, çatışmalardan da hiç çekinip kaçmadığını vurguluyor.