Çok uzun zamandır insan kaynakları üzerine çok sevdiğim bir alan olmasına rağmen sayfamda yazı yazmadığımı fark ettim. İnsan kaynağı gerçekten turizm sektörünün en önemli olmaz ise olmazı. Marksın gelişime tutuğu ekonomik tarihsel yaklaşım teorisi, Rostow’un arz talep döngüsel teorilerini içeren gelişme ve büyüme ve başkalarına (ülke, ekonomi) bağımlı gelişim teorilerini derinine de inceleyip analiz etmeye de çok gerek yok açıkçası. Benim teorime göre de durum çok basit. Bir ülkede ulaşım ve yatırım ağlarının gelişimini etkileyen en önemli sektör dünyanın en büyük sektörü sayılan servis sektörü ve onun en gelişmiş mekanizması olan turizm sektörüdür. Turizm sektörü dünyadaki kendi bünyesi içerisinde doğrudan ve dolaylı olarak etkilediği yaklaşık elli (50) alt sektör ile insan kaynağına en fazla dokunan sektör. Böyle olması hasebi ile de doğal olarak kaliteli insan gücü ve hatta mevsimsel insan gücüne en fazla ihtiyaç duyulan müthiş bir dinamizm.
Çağımızın jenerasyonları da değiştikçe, beklenti ve sektöre yönelik bakışlar da değişiklik gösterebiliyor. Bizim üniversite okuduğumuz yıllarda öğrencilerin turizm ve otelcilik sektörüne karşı geliştirdikleri bakış ve şimdiki öğrencilerin tutum ve davranışları da değişiklik o oranda farklılık gösterebiliyor. Üniversitede öğrenciler ile birlikte olduğunuz zaman bu radikal değişiklikleri de yerinde görebiliyorsunuz. Bu vesile ile daha birkaç ay önce yaptırdığım ve sonuçlarını yeni elde ettiğim bu anket, bizlerin turizm ve otelcilik okuyan gelecek nesillerimizin sektöre bakışlarını ölçmeye yarayan sonuçları paylaşma fırsatı da verdi. Şimdi bu yazının ve anketin sonuçlarına bakalım.
Modern çağımızın turizm anlayışı ve Kuzey Kıbrıs
Modern çağımızın turizm anlayışında açıkça da Kuzey Kıbrıs`ta da olduğu gibi tüm dünyanın iç ve dış dinamiklerin doğrudan etkilediği unsurları görmek açıkça mümkün. Örneğin, kişiden kişiye değişkenlik gösteren en önemli fark, turizm öğrencilerinin kariyer beklentileri sonucunda iş başı yapar iken kendilerinin seçimlerini doğrudan etkileyen işe ilk giriş departman yerleri ve alanları da oluyor. Otelcilik sektörüne adım atan öğrencilerin 238 öğrenci üzerine yapılan ankette ilk başlangıç departmanları onlara sunulan ve kendilerinin de kolay olması vesilesi ile yiyecek içecek departmanı olarak ölçülüyor. (37.2 %). Bunun en önemli sebebi ise öğrencilerin daha fazla fiziksel güce ve kabiliyete dayalı bu departmanın diğer departmanlara göre (ön büro, satış pazarlama, insan kaynakları, finans, muhasebe, alım satım vs.) daha az bilgi birikimi ve tecrübe zorunluluğu istememesi olarak belirtiliyor. Sadece bu değil tabii ki tercih sebebi. Öğrencilerin yarı zamanlı üniversitede okuyorken bu departmanda çalışmaları da zaman içerisinde işin genel hatlarını öğrenmelerine vesile olduğu için bu bölümde daha fazla kendilerini yeterli görüyorlar.
Yıllardır sektörde bilinen bir gerçeklik olan bizlerin de managerial (yönetimsel) kadroların bile ilk başlangıç noktaları yine yiyecek içecek F&B departmanı oluşturuyor. 74 kişilik orta ve üst düzey yönetici kadrolarının 33 kişisi (44.6 %) bu departmanda başlamış. İkinci sırayı ise 21.6 % oranı ile ön büro departmanı oluşturuyor. Ancak çok önemli bir saptama daha, ankete katılan öğrencilerin çoğu idari ve diğer yönetimsel pozisyonlarda çalışmayı ön büroda çalışmaktan daha fazla istekli olduklarını bizlere gösteriyor. (36,5 %). Bu aşamada çok önemli bir ayrıntıyı da sizler ile paylaşmak istiyorum. Toplam 238 öğrenciden sadece 5 kişisi housekeeping (kat hizmetlerinde) çalışmaya rıza gösteriyor. Bu sonuç da genel anlamda turizm ve konaklama sektörünün çok büyük bir açığı ve üzerinde düşünülmesi ve çözüm bulunulması gerekliliği olan çok önemli bir detay. Turizm ve otelcilik okuyan öğrencilerimizin büyük bir kısmı kendilerini ilk başlangıç noktası sayılan işe girişlerinin uzunca bir süre departman sorumlusu veya müdür tarafından değiştirilmedikleri ve bunun da motivasyon anlamında sektördeki bakışlarının yavaşça değişmeye başladığını görmekteyiz. 44 çalışandan 29.7 %’si mevcut iş koşullarında en az beş ve sekiz sene arası aynı pozisyonda çalıştıkları ve maaşlarının çok arttığını bizlere gösterdi. (34 %). Yani ilk giriş ücreti 2000 TL olan bir kişinin maaşı beş yılın sonunda 3500 TL olarak ölçüldü. Bu da bence sektör olarak hepimizin üzerinde önemle durmamızı gerektiren bir diğer ayrıntı. Bu aşamada sektörel beklentileri ve motivasyonları gerek iş koşulları (uzun çalışma saatleri, ücret maaş, atanma ve yükseltme kriterleri vs.) ve gerekse kendilerinden kaynaklı unsurlardan dolayı (motive olamamak, iş ortamında başarısızlık) yerine getirilmeyen turizm ve konaklama mezunu öğrenciler üç yılın sonunda artık direnemeyip başka uzmanlık alanlarına ve iş ortamlarına kayabiliyorlar.
Turizm ve otelcilik mezunu öğrencilerin beş yıl sonunda kariyer hedefleri
Aslında üniversite mezunu öğrencilerimizin okulu bitirdikten sonraki beş yıllık kariyer hedefleri oldukça mantıklı ve gerçekçi bana göre. Bu anlamda 97 kişisi ( 41.6 % ) kendilerini beş yıla kadar orta düzey bir pozisyonda (departman müdürü), on yıl ve on beş yıl aralığında ise herhangi bir tesisin en üst noktasında hayal edebiliyorlar. 238 kişide 133 kişi yani (56,2 % ). Bu arakam Avrupa`daki otel mezunlarının beklentileri ile oransal olarak hemen hemen aynı olsa da Avrupalılar herhangi bir tesisin en üst noktaya gelmek için bizim öğrencilerimizden biraz daha aceleci gibi. (On yıl sonunda).
Kariyer planlamaları ve bunun sonucunda yükselme kriterleri tesisten tesise de değişiklik gösterebiliyor açıkçası. Örneğin üç yıldızlı bir otelde çalışmaya başlayıp otelin bütün departmanları hakkında cross training yapıp tesis hakkında genel bilgi sahibi olmak; beş yıldızlı bir otele göre daha kısa bir zaman alabiliyor. Burada önemli bir ayrıntı daha var, gastronomi ve mutfak sanatlarında okuyan öğrenciler sadece tek bir departmana endeksli olduklarından dolayı (mutfak ve restoran) yükselmeleri ve kendilerini o doğrultuda geliştirmeleri daha kolay olabiliyor. Bir diğer ayrıntı da kendilerine seyahat acenteciliği ve tur operatörlüğü uzmanlığında gören kişilerde. Bu tip öğrenci profili kendi işini kurmaya daha fazla adapte oluyor. Tur satışları, günlük yaşanan turlar ve elde edilen dinamizm ve sektörel tecrübe, turizm mezunlarını herhangi bir acente açmaya daha kısa sürede motive olduklarını gösteriyor. Bu oran seyahat acentesi açmak oranı 58 % ile ilk üç yılın sonunda hedeflenirken, kendi restoran veya kafesini açma eğilimi gastronomi öğrencileri ve mezunlarınca beş yılın sonunda 46.7 % ile değişkenlik gösteriyor. Otelcilik okuyan öğrencilerin kendi tesislerini (genellikle butik otel yatırımı olarak) değerlendiriliyor bu oran 34.9 % ile on beş yılın sonunda karşımıza çıkıyor.
Önemli bir ayrıntıyı daha paylaşmak istiyorum. Ülkemizde turizm okuyan yabancı öğrencilerin 38.4 % mezun olduktan sonra ülkelerine dönmüyor. Sebebi ise ya ülkelerinde turizm sektörünün çok gelişmiş olmaması veya maaşların ülkemize oranla daha düşük olması. Üniversite mezunu olmak belli bir etiket sahibi olunmasına da vesile oluyor düşük profilli yurt dışından personel istihdam etmek yerine en azından bu kişiler beş yıla yakın bir süreyi Kuzey Kıbrıs`ta geçirdiklerinden dolayı tercih sebebi olmaları çok doğal olmalı. Burada esas planlama yerli yani Kıbrıslı istihdamında. Bu oran turizm mezunlarında gastronomi mezunlarına göre biraz daha az. (Genel ortalama içinde 25-30 % otelcilik mezunları oranına kıyasla gastronomi mezunlarında 55-60 %). Bu oran çok ciddi ipuçları bizlere veriyor. Covid-19 ile çökme noktasına gelen sektörün geleceği gerçekten merak konusu.
Turizm ve otelcilik öğrencilerinin kariyer beklenti çalışması
Turizm ve otelcilik öğrencilerinin kariyer beklenti çalışması
Diyalog Gazetesi Diyalog Gazetesi
KIBRIS
İsmet Esenyel - yorum
Paylaş: