Ülkemizin son bir buçuk yıldır yaşadığı pandemi, sadece yaşayanların psikolojisini değil ekonomilerini de yerle bir etti.
Ada ülkesi olmanın avantajlarını mutlaka bugüne kadar doğru veya yanlış olarak kullandık. Bugün ise en önemli gelir kaynaklarımızdan biri olan turizm enstrümanımızı doğru değerlendirebiliyor muyuz diye kendi kendime soruyorum.
Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu’nun 10 Mayıs tarihli Diyalog gazetesinde yer alan röportajını dikkatle birden fazla defa okudum. Yazının içeriğindeki kaos beni yalnızca üzmedi, bir turizmci ve sağlık sektörüne gönül vermiş bir kişi olarak aynı zamanda yaraladı. Bir çok defa yazılarımda yazmış, programlarda yıllardır söylemişimdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en önemli iki ekonomi kaynağından biri turizmdir.
Nihayet üç- dört hafta evvel daha önce örneğini hiç görmediğim ve literatürde de karşılaşmadığım bir sistem olan bileklikli kapalı turizm başladı. Bugüne kadar yaklaşık olarak
ülkemize 3 binden fazla misafir geldi; konakladı ve gitti. Bunlar içerisinde sadece üç tane pozitif vakaya rastlandı. Bunların ikisi aynı gün özel ambulans uçağı temin edilerek adayı terk etti. Oranladığımız zaman binde bir gibi bir rakam bulmak için kahin olmaya gerek yok.
Güney Kıbrıs’ta pandemi süreci ve turizm
Şimdi dönelim Güney komşumuza. Yazımı yazdığım Salı günü günlük vaka sayısı üç yüzün üzerindeydi. Fakat plajlar, kuaförler, güzellik merkezleri, şans oyunları salonları, mağazalar, lokantalar ve kafeler kısıtlama olmaksızın çalışmaya başladı. Sokağa çıkma yasağı ise saat 23.00 ile 05.00 arasında bırakıldı ama denetim konusundaki hassasiyet çok ciddi anlamda uygulanıyor. Çeşitli kaynaklarda neredeyse onlar değil yüzlerce resme baktım hiç maskesiz insan yok. Toplu halde gezenler de gördüm diyemem.
Şimdi isterseniz Güney Kıbrıs’taki turizme dönelim. Çift aşı ile turist, polisten geçtikten sonra ‘’neden geldin buraya’’ diye bir de falaka yemeden (!!) oteline gidebiliyor. Yasalara uymak kaydı ile tatilini yapabiliyor. Altını kırmızı kalem ile çiziyorum. Eğer kurallara uymaz ise de alacağı ceza çok ağır.
Ekonomik durum
Ekonominin son durumuna gelince hakikaten içler acısı. Esnaf çok zor günlerden geçiyor. Hep söylemişimdir. Bu ülke bir turizm ve eğitim ülkesi, ticari sektörler ise büyük oranda ürettikleri malları, sattıkları eşyaları gelecek turistlerin ve öğrencilerin profillerine göre düzenlemişlerdir. Zaten bugün sanayinin büyük bir kısmı da bu iki sektöre yönelik olarak üretim yapmakta ve bu şekilde ticari hayatlarına devam edebilmektedirler.
Geçtiğimiz hafta Ziya Rızkı Caddesinden Liman Oteli’ne gitmek için Canbulat Sokak’ta yürüdüm. Neredeyse dükkanların çoğu kapanmıştı. Kapanmayanların ise içerisinde hiç kimse yoktu, vitrinleri tozlanmıştı. Tek gördüğüm cep telefonu tamirci ve satıcılarının içinde ve önünde Nijeryalıların olduğu idi. Hazır bu konuya değinmişken; merak ediyorum öğrenci olarak gelen bu kişiler neden sokakta maskesiz ve grup halinde dolaşıyorlar. Cevabını da vereyim; eğer günlük gazetelerin polis haberleri sayfalarına bakarsanız sebebini bulursunuz.
Aşı ve PCR konusu
Sağlık Bakanlığı’nın PCR konusunda son zamanda başarılı süratli çalışmasını takdir etmemek elde değil. Eminim ki Sayın Üstel çok yakında daha etkin habersiz ve tesadüfi testler de yapmayı düşünmektedir. Fakat aşı konusunda dışa bağımlılığımız dolayısı ile yaşadığımız sıkıntı büyüktür.
Burada küçük bir not düşmek istiyorum. Toplumu aşılarken, ülkemize gelen misafir ile yakın temasları olan meslek sahiplerini de bir an evvel aşılayalım. Bu konuda anavatanımızın kullandığı metodu kendimize uyarlayabiliriz. Sonuç olarak zorlu bir dönemden geçiyoruz. Bizi yöneten hükümetin ve yön veren Bilim Kurulunun birkaç odaklı çalışmasının doğru olacağı inancındayım. Bu konuda başta Sağlık Bakanımız Dt. Ünal Üstel olmak üzere tüm yetkililere kolaylıklar diliyorum. (Editör: Songül BİLGE)
Turizm Bakanı Ataoğlu’nu dinlerken…
Turizm Bakanı Ataoğlu’nu dinlerken…
Diyalog Gazetesi Diyalog Gazetesi
KIBRIS
Reha ARAR - Yorum
Paylaş: