Pelin YÜKSELAY
Kuzey Kıbrıs’taki LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Transgender) bireyler, yeni hükümetin eğitim, sağlık, fakat en fazla da Çalışma Bakanından önemli adımlar atmasını bekliyor. Diyalog’a konuşan LGBT bireyler sözcüsü Enver Ethemer, “Çalışma Bakanı Zeki Çeler ’den özellikle iş yaşamında toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, cinsel, sözlü, duygusal taciz, zorbalık, cinsel yönelime ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığın giderilmesi için girişimler başlatmasını istiyoruz” dedi.
Trans bireylerin iş yaşamına katılımı, iş yaşamında yaşadıkları sorunların üzerine gidilmesi gerektiğini belirten Ethemer, çalışma yaşamında özellikle cinsel yönelim tanımlamasının ve bununla ilgili düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi. Ethemer “Bu çok önemli ve kilit bir adımdı” şeklinde konuştu.
Enver Ethemer, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:
******************
Soru: Öncelikli sorunlarınız nedir?
Yanıt: Sistemsel olarak mikro düzeyden başlayan ve makro düzeye kadar ilerleyen (yani ailede başlayarak daha sonra orgun eğitimde ve diğer kurumsal yapılar içerisinde egemen olan kültürel, sosyal ve diğer pratikler) hetero-normatif yapının içerisinde sürekli olarak “diğerinin” yaratılmasının kolektif olarak doğurduğu sorunlardır. Bu noktada şöyle diyebiliriz sistem içerisinde sistematik olarak sürekli “öteki” yaratılıyor. Sistem kişiler arasında hiyerarşik bir tanımlama yapıyor. Norm olarak kabul edilen “aile” veya “hetero-normatif” ilişki dışındaki kişileri sürekli ötekileştirerek tanımıyor. Bu da sonucunda kadın içinde, LGBTI birey içinde ve diğer “ötekiler” içinde sorunlu bir sistem. Uygulama olarak bakıldığında en temel sorunlar eşitlik bağlamında ortaya çıkmaktadır. Örneğin iş yaşamı, örgün eğitim kurumları (ilk-orta-lise) içerisinde yaşanan sorunlar, birlikteliğin tanınmaması ve bunun sonucunda ortaya çıkan sosyal hak sorunları (emeklilik, hak devri, kişilerin ortak hesap açması vs. vs.) gibi. Bunun yanında trans bireylerin yaşamış olduğu daha çok boyutlu sorunlar var. Eşit olarak sağlık sisteminden yararlanamama, iş yaşamına olan erişimin eşit olmaması, ruh sağlığı konusunda devletin yetersiz kalması gibi minimal olan bazı hakların tanınmaması gibi sorunlar dizisinden bahsedilebilir.
LGBTI özelinde en önemli sorunlardan birisi de toplum içerisinde görünür olamamaktır. Görünür olamam sorunu da kamusal alanda bu tur alanların yaratılmayışından kaynaklanmaktadır. Homofobiyi ve transfobiyi besleyen ayrıca her türlü fobiyi besleyen bir sitem içerisinde LGBTI birey olmak, görünür olmak, kimliğimiz sosyal-kamusal inşası büyük bir sorun haline gelmektedir. Yani kimliğinize yabancılaşmak, onu ikincil plana itip “egemen olan kimlik” üzerinden kurgulamak ya da daha bilinen tabiriyle “gizliyim” diyerek bu kimliğinizi yokmuş gibi “sahne arkasında” herkesten uzakta yaşıyor gibi yapmak. LGBTI görünür olması için en önemli adım devletler tarafından atılmaktadır. Bu açılımlar yavaş yavaş LGBTI haklarını ve LGBTI bireylerin görünürlüklerini artırarak, onları eşit bireyler olarak tanıyarak sosyal-toplumsal-kamusal alanda da varlıklarını yerleştirmelerine ve pekiştirmelerine önayak olur.
LGBTI bireylerin birçoğu bu tur destek mekanizmaları olmadıkça, linç kültürü ile karşı karşıya oldukça, dışlanma ve ayrımcılık, damgalama ve sözlü-duygusal taciz ile karşı karşıya kaldıkça maalesef bu sorunların devamlılığı gelecektir. Bu sorunlar ya geciktirme, ya inkar ya da öteleme gibi ruhsal-sistemsel- rasyonel mekanizmalar sayesinde yüzleşmeden yokmuş gibi davranılarak daha da hasır altı edildikçe giderek büyüyecektir. Devlet ve toplum olarak sorunların var olduğunu bilerek yokmuş gibi davranmak ve konuların çözümünü erteleyerek gerçek olanla yüzleşmekten kaçmak gibi bir alışkanlığımız olduğunu göz ardı edemeyiz. Buna en güzel ve belirgin örnek “kadına karşı şiddet” konusudur. Facebook sayfalarında “Kıbrıslılar böyle bir şey yapmaz” gibi söylemleri ve yorumları sürekli görüyoruz. Bu bir inkar mekanizmasının ve var olan şeyin acı gerçeği ile yüzleşme kaygısının yarattığı bir gerçekçilikten kopuş ve geciktirme pratiğidir. Bunun gibi bazı şeyleri başka “etnik gruplara” projeksiyon yaparak “bunlar sanki yokmuş” gibi davranmak toplumsal belleğimizde tekrarlanan bir savunma mekanizması pratiği olmuştur. LGBTI bireyler konusunda da bu böyle tekerrür etmektedir.
Şimdiye kadar özellikle sol partiler ve sol hükümetlerin hiçbirisi LGBTI hakları konusunda açıkça bu isimleri telaffuz ederek haklarımızdan veya devletin bu bireyler için yapmak istediklerinden hiç bahsetmemiştir. Bu da LGBTI bireylerin ve bu konuda çalışan sivil toplum örgütlerinin veya LGBTI hak paydaşlarının elini zayıflatmaktadır. Bu konuda sol siyaset maalesef sınıfta kalmıştır. Unutulmamalıdır ki ne kadar “takdir ”gören politikalar üretsek de en tabanda adaleti ve eşitliği sağlamadığımız sürece bu tür politikaların gerçekçiliği sürekli olmayacaktır.
İstatistik veri yok
Soru: KKTC’de yaklaşık LGBT’li sayısı kaçtır?
Yanıt: Bu konuda herhangi istatistiki bir çalışma yok. Zaten bilinmeyen, görünür olmayan bir şey konusunda bu kadar vardır demek biraz spekülatif. Ancak bunu işte yüzde bu kadar vardır demek de bence tehlikeli olabilir sizi tanımayan bir sistemde. Size karşı duran, varlığınızı görmeyen bir sistemden bahsediyoruz. Bu tür matematiksel-istatistiki bir verinin verilmesi daha geniş değişimler, politikalar ve sosyal dönüşümler içerisinde daha doğru olabileceğini düşünüyorum. Örneğin ise girerken cinsel yönelimiz, cinsiyet kimliğiniz vs vs gibi şeyler sorulur. Bunların istatistiklerini öğrenmek bazı coğrafyalarda önemli. Çünkü bu yönde yeni politikalar geliştirmek için kullanılabiliyor.
Soru: Güney’e geçip, oradaya yaşayan LGBT sayısında artış olduğu söyleniyor? Doğru mu? Kaçma nedenleri nedir?
Yanıt: Yine birinci maddede bahsettiğim nedenlerden dolayı böyle bir seçenek yapanlar var. Ancak böyle bir duyum gelmedi. Güney’de belki hukuksal haklar daha iyi olabilir ancak toplumsal ve sosyal olarak homofobi-transfobi, yabancı düşmanlığı ve bunun gibi gerçekçilikler olduğunu biliyoruz. Özellikle Kilisenin bu konuda kamuoyunda “anti-LGBTI” bir dili olduğunu çok iyi biliyoruz. Tabii ki kişiler-coğrafyadan bağımsız olarak- özgür yaşamak isterler. Bedenleri üzerinde ve ruhsal-duygusal bütünlükleri üzerinde yapılan her türlü baskıcı, ötekileştirişi, damgalayıcı ve önyargıların beslediği yargılar uzun sürede hayati yaşanılmaz kılabiliyor. Düşünün ki siz hep “kendinize bir yabancı olarak” ve “gizlenerek” ayrıca “tanınmadan” arada bir yaşam sürüyorsunuz. Bu kimlik reddi ne kadar sürebilir ki? Ne kadar hayata bağlayabilir ki sizi? Ya da ne kadar üzerinize kocaman bir kapak kapatarak “kapalı dolaplar içerisinde” kendi gerçek kimliğinizi dondurabilirsiniz ki? Bir süre sonra kaçmak istersiniz. Bilinmeyen, tanınmadığınız ve o baskıyı hissetmediğiniz yerlere. Bir sınır kapısı bile olsa aradaki mesafe oradan geçerek o “baskıcı bakışlardan, duruşlardan ve seslerden” uzaklaşmak istersiniz. Bentham’ın dediği gibi o “dikizleyici bakışlardan” ya da Althusserin dediği gibi “omuzun üzerinde size seslenen o görünmez sesten” uzaklaşıp bir an olsun yapmak istemediklerinizi yapmadığınız bir toprak parçasında kendini daha özgür hissedebilirsiniz. Bilinç dışında bir kaçış gibi. Foucoult’un otoritesinden kaçış. Bilinç dışında skopofili( yani dikiz hazından) kaçış. Sürekli birilerinin olmak istediği ve kendin olamadığın bir yalancı aynalaşmadan uzaklaşmak gibi.
Sorunuza gelecek olursak ben böyle bir şey olduğunu kişisel olarak duymadığımı belirtmek isterim. Ama zaten artık günümüzde o kadar mobil olmuş ki her şey- Güney-Kuzey de bizim kafamızda yaratmış olduğumuz birer sınır ve engel. Artık belki de bu keskin sınırların olmaması gerektiğini ve milliyetçi politikalardan çok daha uzaklaşmamız gerektiğinin bir de sinyali. Çünkü tersini de duyduğumuz oluyor. Yani güneyden kişilerin bu taraftaki barları tercih ettiğini. Orda görünmekten korkan kişilerin.
Soru: Yeni hükümetten beklentiler nelerdir?
Yanıt: Bu dönemde, özellikle LGBTI politikaları üzerinde, çok önemli adımların atılmasını beklemiyoruz. Ancak daha önce Envision Diversity Derneğinin Ombudsman’a götürmüş olduğu cinsellik ve insan hakları ve cinsel sağlık üzerine Eğitim Bakanlığı ile bir çalışmanın başlatılmasını istiyoruz. Bu önemli bir adım. Buna ek olarak LGBTI bireylerin hakları ve bunun gibi konularda farkındalık kampanyalarının düzenlenmesi talebinde olacağız. Özellikle iş yerlerinde yaşanan taciz ve zorbalık gibi konularda adım atılması taleplerimizi yenileyeceğiz.
Yeni düzenlemeler yapılmalı
Soru: Özellikle LGBT’lerin iş yaşamında sorun yaşadıkları biliniyor. Bu açıdan yeni çalışma bakanından beklentiler nelerdir?
Yanıt: Bu konuda Çalışma Bakanı Sayın Zeki Çeler’in olumlu adımlar atmasını bekliyoruz. Özellikle iş yaşamında toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, cinsel taciz, sözlü taciz, duygusal taciz, zorbalık, cinsel yönelime dayalı ayrımcılık ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığın giderilmesi için girişimlerin başlatılmasını istiyoruz. Özellikle trans bireyler konusunda sosyal yardım ve diğer alanlarda sağlık ve çalışma bakanlığının kolaylaştırıcı önlemler alması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda trans bireylerin iş yaşamına katılımı, iş yaşamında yaşadıkları sorunların üzerine biraz daha gidilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Çalışma yaşamında özellikle cinsel yönelim tanımlamasının yapılması gerektiğini ve diğer yandan da bununla ilgili düzenlemelerin getirilmesi gerektiğini inanıyorum. Bu en azından çok önemli ve kilit bir adımdır. Kişilerin sadece kendilerini kadın-erkek ikili cinsiyeti içerisinde tanımlamadığı, ya da evli-bekar hukuki-medeni duruma göre tanımlamadığı bir sistemin gelmesi gerekir. Bu her cinsiyet için gereklidir. Sosyal haklar ve özlük hakları konusunda önemli adımlar atılmalıdır. Ancak bu sadece çalışma yaşamı ile olmaz. Daha geniş bütünleşik politikaların bir bölümü olarak daha faydalı olur. Örneğin “evlilik eşitliği” gibi bir konu kişilerin özlük ve sosyal haklarında daha geniş açılımlara olanak tanıyacaktır. Ancak bununla ilgili olarak insan hakları içtihatları ve diğer mahkeme ve hukuki içtihatların da geliştirilmesi lazım. İsteklerimizi yazılı olarak kendisine ileteceğiz.