Çiğdem AYDIN
Girne Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün devam eden kürtaj duruşmasında, sanık Fahri Karagözlü yeminsiz ifade verdi kendini savundu.
Karagözlü, mesleki sorumluluklarını heyet huzuruna aktardı ve kürtaj sorumluluğunu anlattı. Karagözlü, “Bizim görevimiz anne karnındaki bebeklerin sağlık teşhisini koymaktır. Anne karnındaki bebekte bir hastalık veya anomali varsa istikbali için anne ve baba ile konuşuruz ve işlemler ona göre gerçekleşir” dedi.
Sanık Karagözlü, poliste bulunan şüpheli dosyalara değinerek, dosyaların birinde 28 haftalık bir bebeğin anne karnında öldüğünü, annenin ise kürtaj işleminden sonra ölü fetüse sahip çıkmadığını söyledi.
Kürtaj olan annenin ise olayın duyulmasını istemediğini iddia eden Karagözlü, bu hastanın polisin elindeki dosyalarda isminin mevcut olduğunu dile getirdi.
Bulunan fetüslerin ve 34 haftalık bebeğin ise anomali tespit edildiğini ifade eden Karagözlü, yapılan işlemlerin gayrı yasal yapılmadığını savundu.
“34 haftalık bebek ölü idi…”
Fahri Karagözlü, iddia makamının kendisine yönlendirilen suçlamalardan biri olan 34 haftalık bebek konusuna dikkati çekti. 34 haftalık bebeğin anne karnında ölü olduğunu iddia eden Karagözlü, “Bebek anne karnında ölmüştü. Bana bu şekilde geldiler, yaptığım kontrollerde bebeğin kalp atışlarını göremedim. Hastaya durumu açıkladıktan sonra, aynı gün ameliyata aldım ve bebeği anne karnından ölü olarak çıkardım. Züleyha hemşirenin burada yaptığı iddiaları kesinlikle kabul etmiyorum. Doğmuş canlı bir bebeğe iğne yapacak bir hekim düşünemiyorum, bebeğin ameliyatına ise Anestezi Uzmanı Oktay Ayzer girdi, bunu hatırlıyorum” sözleri ile devam etti.
“Karın ağrısı ile geldi hamile çıktı…”
Karagözlü, aleyhine getirilen başka bir suçlamanın ise kürtaj olan ve tespit edilerek tutuklanan M.A.’nın kürtaj olayına dikkati çekti. Karagözlü, “M.A.’nın karın ağrısı şikâyeti ile geldiği gün yaptığım muayenesinde, hamile olduğunu gördüm. Hastamın annesi ise kızının bekâr olduğunu ve hamileliğinin duyulmasını istemediğini belirtti. M.A. ve annesi 3 gün sonra yine şiddetli karın ağrısı ile geldi. Yaptığım sağlık muayenesinde kist olduğunu gördüm ve ameliyat olması gerektiğini açıkladım. Ben Tabipler Birliğine karşı suç işledim, hastamın dosyasına ‘kürtaj’ yazmadım bir tek ‘kist’ yazarak suç işlediğimi kabul ediyorum” dedi.
“Fetüslerin gömülmesini uygun olarak düşündüm…”
Karagözlü, “Belediyeler tıbbı atık konteynırlarını birçok özel hastaneye olduğu gibi Ada Hospitale’de tahsis edilmedi. Sağlık Bakanlığına ait tıbbi atık kamyonu hiçbir zaman gelip bu çöpleri toplamadı. Biriken çöpler hijyen açısından sağlığı tehdit ettiği için ve fetüsleri çöpe atamayacağımız için çözüm üretmek zorundaydım. Fetüslerin gömülmesinin uygun olacağını düşünerek, hastane çalışanı A.D.’ye bu işi yapması için görevlendirdim ve kabul etti.
Hastane personelinden A.D.’nin ilk zamanlar gömme işini yapmadığını, fetüsleri çöpe attığını duydum ve yine uyardım” dedi.
“Kazı resimlerini de açıkladı…”
Fahri Karagözlü, polisin soruşturma aşamasında cep telefonunda bulduğu internet üzerinden gelen kazı görüntülerine de savunmasını yaptı. Karagözlü, “A.D. yaptığı kazıları benim emin olmam için attı. Gömme işi benim bulduğum pratik bir yoldu. Tıbbi atıkların çöpe atılması yerine gömülmesi daha uygundu. Ölü bebek kaydı yapılmadı doğrudur, çünkü kürtaj olanlar isimlerinin bu şekilde kayda geçmesini istemiyordu. Bu bildirim olayı sadece bizim hastanemize özgü bir durum olmadığını biliyorum, bugün hiçbir özel hastane yapılan kürtajlarla ilgili kayıt vermiyor” dedi.
“Ben suçsuz olduğuma inanıyorum…”
Karagözlü dikkat çeken yeminsiz ifadesinde, katliam işlemiş gibi gösterildiklerini ve durumdan son derece rahatsız olduklarını dile getirdi. Hastalarına hiçbir zaman zarar verecek bir girişimde bulunmadığını ifadede eden Karagözlü, “Ben suçsuz olduğuma inanıyorum. Yüce adalete güveniyorum” sözleri ile kendi savunmasını yaptı.
Profesör tanık dinletti…
Tanık olarak İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz'ı dinletti. Coşkun Yorulmaz, özellikle 34 haftalık bebeğin adli tıp tarafından verilen raporu üzerine hazırladığı kanaat raporunu mahkemeye emare sundu. Ardından da kanaat raporunu okudu. 34 haftalık bebeğin ölü olarak kabul edildiğini, ölü doğum yapıldığına kanaat getiren Yorulmaz, ufak bir nefes almadığı, akciğerlerde en ufak bir hava bulunamadığı ve ölü doğum kriterlerine eşit olduğunu aktardı.
Coşkun Yorulmaz, şahadetinde sunduğu kaynaklar sonucu, bu bebeğe propofol maddesini, anneye sezaryenden daha önce tedavi amaçlı kullanıldığının düşünülmekte olduğunu ve bebeğe pasif bir şekilde geçtiği kanaatine vardığını kaydetti.
“Bebek canlı doğmadı…”
Yorulmaz, bebeğin canlı doğmadığını, verilen potasyumun anne karnında ciddi solunum sıkıntısı yaşatacağını ancak iç organlarına saplanan potasyumun ölüme sebebiyet verecek düzeyde olmadığına dikkat çekti. Yorulmaz, sonuç olarak göbek kordonuna enjekte edilerek öldürülme olmadığına kanaat getirildiğini ifade etti.
Coşkun Yorulmaz, ardından raporuyla ilgili görsel detayları ekranda anlattı, 34 haftalık bebeğin fotoğrafı ilk kez bu görüntülerde mahkemede gösterildi. Yorulmaz, "bebeğin akciğer kenarları keskin ve eğer büyüklüğü kalbi kapatmıyorsa ve pembe yüzeyi yoksa bu bebeğin ölü doğum olduğunu gösterir. Akciğer ağırlığı canlı bebek olarak doğduğunu göstermez. Bu vaka da yüzde 90 ölü doğum var" dedi. Yorulmaz, bebekle ilgili incelediği bulgularda hava sıcaklığı ve ortamın, bebeğin sarılı olduğu tıbbi malzemeleri göz önünde bulundurulduğunda bebeğin ortalama 4 hafta önce gömüldüğüne vurgu yaptı.
Sanık ve tanığın dinlenmesinin ardından duruşma salı gününe ertelendi.