Çiğdem AYDIN
CTP Milletvekili Ferdi Sabit Soyer CransMontana’da Rum ve Yunan talepleri nedeniyle kopan Kıbrıs müzakere süreci sonrası neler yapılması gerektiğini değerlendirdi. Diyalog muhabirinin sorularını yanıtlayan Soyer, Kuzey Kıbrıs’ın sırtını Türkiye’ye dayayarak oradan gelen hazır para ile varlığını sürdürmemesi gerektiğini belirtti. Soyer, ülkenin ciddi bir ekonomik planlamaya ihtiyacı olduğuna dikkati çekti.
Soyer, “Ekonomide bir bundo ilerlemedik,bundobundo geriye gidiyoruz. Kimse Kıbrıs sorunu veya müzakerelerin ardına saklanmasın. Ekonomik, sosyal, demokratik anlamda kendi düzenlememizi yapmalıyız. Ülkede yaşanan bugünkü olumsuzluklar Kıbrıs sorunu veya müzakereleri ile ilgili değil ‘Sarayönü Politikaları’ ile alakalıdır” dedi.CTP Milletvekili Ferdi Sabit Soyer’in açıklamalarından öne çıkan detaylar şöyle:
“Çatışma kültüründen uzak durmalıyız”
Bizler çatışma kültürünün getirdiği üsluplardan uzak durmalıyız. Bu bakımdan BM’den bugüne kadarki müzakere süreci ile ilgili ve bu sürecin nasıl geliştiğine dair bir raporlamasını talep etmemiz gerekiyor. Burada bizim de ekşimiğimiz olabilir.Onu da yazsın, karşı tarafın da eksikliğini yazsın. 2004 Nisan referandumundan sonra dönemin BMGenel Sekreteri Kofi Annan bir rapor hazırlamıştı. Bu raporda Kıbrıs Türk tarafının yapıcı istekli sorunun çözümüne dair girişimci taraf olduğunu ifade etmiş, aynı zamanda bu aşamadan sonra Kıbrıs Türkleri üzerinde uygulanan uluslararası tecridin ve ambargoların gereksizliği orta yere çıkmıştır ve bu kaldırılmalıdır demişti. BM bu raporu hazırlamalıdır.
“Kendimize aynaya bakar gibi bakmalıyız”
Kendimize aynaya bakar gibi bakmalıyız. Bundan sonra Kıbrıs sorunu nedeni veya müzakere süreci ile mi ilgilidir trafikte düzenlemeleri yapmamak ve ölümcül kazalar, yani bu Kıbrıs sorunu yüzünden mi? ‘Artık biz kendi içimize dönelim de Kıbrıs sorunu yüzünden kendi düzenlemelerimizi öteledik’ diyenler artık tahammül sınırlarını aştı.
“Evrensel sıkıntıları nasıl aşacağımızı konuşalım”
Bütün bunlar,çözümsüzlük nedeniyle uluslararası normlardan, evrensel hukuk kurallarından, demokratik hukuk devleti ilkelerinden bilinçli sapmanın sonucunda oluşan Sarayönü kriterlerinin sonucudur. Şu anda Kıbrıs sorunu çözülmediyse evrensel sıkıntıları ve bizim ekonomik, sosyal, demokratik gelişimimize belli manialar koyan bu evrensel kısıtlamaları nasıl aşacağımızı konuşacağız.
“Milli gelir 16 bin dolardan 12 bin dolara düştü”
Ne isterse olsun, şu anda bizim kişi başına düşen milli gelirimiz 2008’de 16 bin dolara çıktı ama o günden bugüne kadar 14-15 bin, şimdi de tahminin 12 bin dolara düşmüştür. Peki ama Güney Kıbrıs’ın kişi başına düşen milli geliri bütün ekonomik krizlerine rağmen 25 bin dolar dolayındadır. Peki senin ekonomik büyüklüğün ve kapasiten bununla ilgili alternatif olarak ortaya koyacağını bu iddianı ilelebet sürdürebilecek bir noktaya mı taşıyor? Hayır, öyle bir durumda değiliz. Peki biz nereye güveniyoruz? Türkiye bize verecek parayı merak etmeyin biz bunu idame ettiririz. Bugüne kadar verdi mi? Verdi. Ama aynı zamanda Büyükelçi döndü ve Facebook’unda ‘Siz burada rezil bir düzen kurdunuz’ ifadesini kibarca yazdı.Bu eleştiri haklı ama üzüntüsünü de yaşıyorum, bu zemin ne yazık ki doğmuştur.
“Varlığımızı sürdürmemiz mümkün değil”
Türkiye’den aktarılan bir kaynakla varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildir.Hem varlığınızı sürdüreceksiniz, hem kendi kimliğinizi, hem kendi onurunuzu kendi toplumsal dinamiğinizi kendi istediğiniz gibi sürdürebileceğinizi zannedeceksiniz. Hayır, böyle bir şey olmaz. O zaman o meşhur söz gibi olur,‘parayı veren düdüğü çalar’.Bu bakımdan da bunun çıkmaz iş olmadığını hep birlikte zaten bugüne kadar yaşadık.Demokratik hukuk devleti ilkeleri, demokrasi ve ekonomik gelişmeyi bu tarzda kendi içimizde sağlıklı olarak ele alacak bir atmosferi ele almamız gerekiyor.
“İç siyasete malzeme yapılmamalı”
Daha önceleri de masa yok muydu? Biz ekonomiyi büyütmek, gayri safi milli hasılayı yükseltmek, kişi başına düşen milli geliri yükseltme siyasetini takip etmek gerekirken bu iç borcu biz nasıl gidereceğiz konusunu hiç ellemeyeceğiz. Son maaşlar ödenirken 50 milyon TL daha borçlanıldı. Hükümet bu işi iç borçlarla götürüyor.Şimdi kimse kusura bakmasın ama ne olacak şimdi hangi noktaya varacağız bunlar tartışılmalı. Herkesin tepki duyduğu kamudaki bozuklukları, benzeri bozukları çok büyük ölçüde tartışıyoruz ama ekonomiyi nasıl büyüteceğimizi,iç borcu nasıl azaltacağımızı ve kendi içerimizde oluşan çok ciddi gelir adaletsizliği ve gelir uçurumlarının nasıl giderileceği ile ilgili konuşmaları yapmıyoruz. Ekonomik, sosyal, hukuksal düzeni tesis etme çabaları birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bunu öncelikle benimsememiz lazımdır. Ne Kıbrıs sorunu, ne de müzakereler var diye bu yapmamız gerekenleri yapmamazlık edemeyiz. Kıbrıs konusunun iç siyasete malzeme yapılmaması gerekiyor.”