Rahme ÇİFTÇİOĞLU-(TAK)
Kuzey Kıbrıs’ta diyabet olmaya aday bir nüfus bulunduğu; yapılan bir araştırmaya göre 20 yaş üzerindeki yetişkinlerin yüzde 11’inde diyabet; yüzde 18’inde ise gizli şeker tespit edildiği belirtilerek, diyabetin temel tedavi prensiplerinden birinin “beslenme ve egzersiz” olduğu vurgulandı.
Teknolojinin insanları tembelleştirdiği; diyabet hastalarının da nerdeyse yüzde 90’ından fazlasının yeterli egzersiz yapmadığı kaydedilirken, hareketsiz bir hayatın hastalığı tetiklediği de ifade edildi.
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Servisi Klinik Şefi Dr. Hasan Sav, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Osman Köseoğluları ile Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Umut Maraşuna, diyabeti TAK’a anlattı.
İyi beslenme ve egsersiz şart
Kıbrıs Türk toplumundaki diyabetle ilgili soruları yanıtlayan Sav, Köseoğluları ve Maraşuna, Tip 2 diyabetin toplumda en sık rastlanan ancak korunma ve önlemede en çok fayda görülen diyabet türü olduğunu belirtti.
Diyabetli bireylerin yaşam kalitesini diyabetli olmayanlar düzeyinde sürdürebileceğinin vurgulandığı röportajda, kişinin yaşam biçimini diyabete göre şekillendirmesi gerektiği ifade edilerek, beslenme ve egzersizle iyi bir diyabet yönetimi yapılmasının şart olduğuna işaret edildi.
Soru: Diyabet nedir?
Sav: Diyabetin en kısa ve yalın tanımı, insülin hormonunun etkisizliği veya yokluğu sonucunda bireyin kan şekerinin yükselmesidir. İnsülin yokluğu tam olursa, tip 1 diyabet; etkisizlik söz konusuysa tip 2 diyabet oluşur. Her iki diyabet türünde de genetik ve çevresel faktörler önemlidir.
Soru: Kıbrıs Türk toplumunun diyabet hakkında doğru bildiği yanlışlar nelerdir?
Köseoğluları: Benim gözlemlerim Kıbrıs Türk toplumunda diyabet bilincinin yeterli olduğu yönündedir. Gerek medya, gerekse bilimsel seminer aracılığıyla toplumu bilinçlendirmekteyiz. Ancak esas problem bilinenlerin uygulanmamasıdır.
Diyabetin temel tedavi prensiplerinden biri beslenme ve egzersizdir. Diyabet hastalarının nerdeyse yüzde 90’dan fazlası yeterli egzersiz yapmıyor. Teknoloji insanları tembelleştiriyor. Motorlu taşıtların hayatımızdaki yeri, en kısa mesafeye bile araçla gitmemiz... Alışveriş merkezinde asansör ya da yürüyen merdiven kullanmamız... Televizyon kanalını yerimizden kıpırdamadan, komutayla değiştirmemiz gibi etkenler bizi hareketsiz kılıyor.
“Fazla kilo en büyük risk”
Diyabetteki en önemli basamak olan diyete de uyulmuyor. Üstelik çoğu hastamız kiloludur. Fazla kilo diyabetteki en önemli risk faktörlerindendir. Hastalar bunu bilmelerine rağmen iradelerinin önüne geçip yeteri kadar diyet yapmıyor. Çoğu hasta aldığı gıdanın kan şekerini yükselteceğini biliyor ama buna rağmen o gıdayı tüketiyor.
Yılda bir diyabet kampımız oluyor, hastaları diyabet konusunda bilgilendiriyoruz. Bir taraftan hastalara diyabette yapılması gerekenleri anlatıyoruz, diğer taraftan yemek arası verildiğinde hastaların zararlılara yöneldiğini görüyoruz.
Soru: Kıbrıs Türk toplumunda ne kadar diyabet hastası var?
Sav: Ülkede kaç diyabet hastası olduğunu kesin bir rakamla söylemek zor ama Kuzey Kıbrıs’taki diyabet sıklığını gösteren çalışmalar var. 2008 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından bir diyabet taraması yapıldı. 20 yaş üzeri yetişkinlerde yüzde 11 diyabet, yüzde 18 oranında da gizli şeker tespit edildi.
Kuzey Kıbrıs’ta diyabet olmaya aday bir nüfus var. Toplumun 3’te 1’i bir şekilde diyabetle ilişkilidir.
Şunu da vurgulamak istiyorum. Biz Liderbahis aslında diyabet tedavisi yaparken kolesterol, hipertansiyon, obezite, koroner kalp rahatsızlıklarını da tedavi ediyoruz. Yani bir ülkede iyi bir diyabet tedavisi varsa o zaman söz konusu rahatsızlıkların sonuçları iyidir. İyi bir diyabet tedavisinin maliyetinden kaçınan ülkeler bunun bedelini koroner bay-pass, görme kaybı gibi rahatsızlıklarla, diyalize giren hastalarla öder.”
Soru: Risk faktörü taşıyan bireylerin diyabetten uzak kalması mümkün mü?
Köseoğluları: Bireylerin risk faktöründe olsa bile, diyetine, egzersizine ve yaşam biçimine dikkat ederse en azından diyabet olacak olsa bile bunu geciktirebilir. Eğer dikkat edilmezse diyabet çocukluk yaşta da başlayabilir.
Bence diyabete bireyselden ziyade, toplumsal savaş açılmalı. Hükümetler, belediyeler devreye girerse ve halkı egzersize yöneltebilirse bu rahatsızlıkla mücadele edilebilir. Çünkü biz insanlara ne kadar anlatırsak anlatalım egzersiz yapmıyorlar.
Diyabet hastası diyabet olduğunu öğrenmeden önce görme kaybıyla doktora başvurabilir. Göz doktoru yaptığı muayenede göz arkasındaki damarlarda bozulma görür. O anda hastaya yapılan şeker ölçümünde diyabet olduğu ortaya çıkar.
Diyabet sinsi bir hastalıktır. Birey düzenli sağlık kontrolü yaptırmazsa bu rahatsızlık ortaya çıkmayabilir (tespit edilmeyebilir). Ve diyabetin yan etkileri, diyabet öncesi dönemde başlayarak git gide artar.
Maraşuna: Kan şekeri 200’leri geçmedikçe hasta bunu hissetmez. Diyabetin çoğu da zaten tesadüfen ortaya çıkar. ‘Ağzım kurudu, kilo verdim, sık sık idrara çıktım’ gibi belirtilerle diyabet olduğunu fark eden hasta sayısı azdır.
Soru: İnsülin direnci nedir?
Maraşuna: Genetik olarak ya da kilonun fazlalığına bağlı olarak insülin vücutta gereken etkiyi yapamaz. Bu sefer pankreas daha çok insülin üretir ve yorulur. İnsülin direncinde iyi huylu kolesterol düşer. Kan yağları yükselmeye başlar. Yüksek tansiyon oluşur, bel çevresi kalınlaşır, iç yağlanma artar. İnsülin direnci olan kişilerde genellikle diyabet öncesi durum da vardır.
Bazen diyabet öncesi durumun laboratuar bulguları ortaya çıkmadan da hasta ‘kilo veremiyorum’ şikayetiyle bize başvurur ve insülin direnci olduğu tespit edilir.
İnsülin direncinde kilo verememenin yanı sıra, sık sık acıkma, gece yarısı terleme, çarpıntıyla buzdolabına saldırma, şeker tükettikçe daha fazla şeker isteme gibi belirtiler görülür. Bu durumda kan şekerinin düşmemesi için kişinin şekerli gıdalar, makarna, patates, pirinç pilavı, beyaz ekmek gibi karbonhidrat oranı yüksek gıdalar almaması gerekir.”
Soru: Hipoglisemi nedir?
Maraşuna: Hipoglisemi şekerin aniden düşme durumudur. Hipogliseminin birçok sebebi olabilir. hormonal bozukluğa bağlı da olabilir.
Hastalarda en sık karşılaştığımız reaktif hipoglisemidir. Bu hastaların bir şey yemezse kan şekeri düşmez.
Hastalar ‘Kahvaltı yapmayınca iyiyim, kahvaltı yapınca şekerim düşer’ der. Kötü karbonhidrat aldıkları zaman şekerleri hızlı yükselir ve hızla düşer. Hasta bu sefer kontrolsüz şekilde yemeye başlar. Reaktif Hipoglisemi ileride gelişebilecek bir diyabetin habercisi olabilir.”
Soru: Diyabetin böbrek, göz ve kalp damar hastalıklarındaki rolü nedir?
Sav: Dünya ve Kuzey Kıbrıs’ta diyaliz hastalarının önemli bir kısmını diyabetliler oluşturuyor. Gelişmemiş ülkelerde ise enfeksiyonlar ve böbreği bozan diğer durumlar da diyaliz gerektirecek böbrek bozukluklarına neden olmaktadır.
Köseoğluları: Diyabetin küçük ve büyük damarlara yan etkileri var. Kişinin diyabeti kontrolsüz olunca gözdeki ve böbrekteki küçük damarlar bozulur. Diyabet kalbe, beyne, ayaklara giden büyük damarlarda bozulmaya neden olabilir.
Diyabet küçük sinirlere de etki eder. Ayak sinirleri etkilenen hastaların ayaklarında his kaybı olur. Bu hastaların ayaklarında iyileşmesi güç yaralar açılma riski yüksektir.”
Soru: Gebelikte diyabet nasıl kontrol altına alınır?
Köseoğluları: Anne olmaya karar verenler hamile kalmadan kan testlerini yaptırmalı. Testlerde eğer şekerde bir problem varsa saptanır.
Hamileliğin 24 ile 28 haftaları arasında hamilelere şeker yükleme testi yapılır. Gerekli durumlarda hamilelere insülin başlanabilir. İnsülin kullanmak anne karnındaki bebeğe hiçbir zarar vermez.
Soru: Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Servisi ile ilgili sıkıntılarız var mı?
Köseoğluları: Daha düzenli bir ekibe ihtiyacımız var. Pratisyen hekimlere de. Kolektif çalışma sistemi bizim için önemli.
Sav: Diyabet ünitelerinde diyabeti takip edecek dahiliye uzmanı ve pratisyen hekimlerin sayısı artarsa ve bu ortak konsept bütün sağlık kuruluşlarında hayat bulursa o zaman çok daha etkili bir diyabet takip ve tedavi hizmeti verilmiş olur.