Söyleşiyi Yapanlar: Av. Şengül Arsal ve Av. Orhan Arsal
Taner Erginel KKTC de uyguladığımız seçim sisteminin hatalı olduğunu vurgulayarak “DAR BÖLGE ÇOĞUNLUK SİSTEMİ” önerdi.
Bölüm 2
Soru: Dünyada uygulanan en iyi Hükümet şekilleri hangileridir? Türkiye’de uygulanmak istenen Başkanlık sistemine geçmemiz isabetli olur mu?
Cevap: Dünyada uygulanan Hükümet şekilleri özde iki türdür. Bunlar Başkanlık ve Parlamenter Hükümet şekilleridir. Seçim sistemleri de ikiye ayrılır, Çoğunluk sistemi ve Nisbi Seçim sistemi.
KKTC’de herkesin şikayetçi olduğu sosyal ve siyasal sorunlar var. Başkanlık sisteminin bu sorunları çözeceği düşünülüyor. Buna katılmıyorum. Çünkü yaptığım araştırmalarda sorunların kaynağının hükümet şeklinden çok, seçim sistemi olduğu kanısına varıyorum. Birçok araştırmacı bu konuda benimle aynı görüştedir.
Parlamenter sistem İngiltere’de yıllar süren bir gelişme sonunda oluşmuş bir sistemdir. Önceleri Kralda olan tüm yetkiler 1215 de kabul edilen Magna Carta ile Parlamentoya geçmeye başlamıştır. Bu anlaşma ile Kralın yetkileri sınırlanmaya başlanmış ve zaman içinde Kral veya Kraliçenin yetkileri sembolik hale gelmiştir. Sonuçta Yasama yetkisi tamamen Parlamentoda olmuştur. Yürütme yetkisi ise Parlamentonun seçtiği Hükümette olmuştur.
Parlamenter sistem yıllarca fazla bir sorun çıkarmadan İngiltere’de uygulanmıştır. Başkanlık veya Presidansiyel sistem bundan farklı bir sistemdir. Buna Amerikan sistemi de denmektedir. Amerika’nın kuruluşunda Kral olmadığı için daha farklı bir sistem kurmak gerektiği düşünülüyordu. Bu sitemi 1787 yılında Amerikan Anayasasını yapanlar düşünerek ortaya çıkarmıştır. Onların dünyanın en zeki ve en bilgili hukukçuları olduğu söylenir. Onlar Fransız filozofu Monteskiyonun görüşlerinden etkilenerek bu sistemi ortaya çıkarmışlardır.
Monteskiyo bir ülkenin nasıl demokratik ve iyi bir yönetime sahip olabileceği sorusuna yanıt arıyordu. Bunun için devlette üç gücün yani yasama, yürütme ve yargının birbirinden tamamen ayrılması ve birbirini denetlemesi formülünü düşünmüştür. Başkanlık sisteminde devlet başkanı yürütmenin başıdır ve doğrudan halk tarafından seçilir. Ancak bu sistemde önemli olan kuvvetlerin nasıl tamamen ayrılacağı ve nasıl bir birini denetleyebileceğidir. Kuvvetler ayrılığı olmadan ve bu kuvvetlerin bir birini nasıl denetleyeceği belirlenmeden başkanlık sistemi olamaz. Bunları gerçekleştirmeden yapılmış başkanlık denemeleri hep diktatörlükle sonuçlanmıştır. Şu halde bu sistemi konuşabilmek için önce “Amerika’da kuvvetler birbirini şöyle denetlemektedir. Biz daha iyi denetlemeyi sağlayacağız” diye yola çıkmak gerekir. Bu amaçla kurallar koymak gerekir. Böyle kurallar belirlemeden Başkanlık sistemine geçmek doğru değildir ve beklenmedik sorunlar ortaya yaratacaktır.
Soru: Kıbrıs Rum kesiminde Başkanlık sistemi var. Bu sistemin sorunsuz olduğunu söyleyenler ve örnek almak isteyenler vardır. Siz buna ne diyorsunuz?
Cevap: Rum kesimindeki Başkanlık sistemini örnek almanın doğru olmadığı görüşündeyim. Bu sistemin Kıbrıs’a nasıl geldiğini anımsayalım. 1960 Anayasası hazırlanırken hukukçular ciddi bir sorunla karşı karşıya idiler. Zürih ve Londra anlaşmalarında kurulacak devletin yapısı tartışılmıştır. Yapılan anlaşmada iki halkın birlikte ve anlaşarak devleti yönetmesi görüşü benimsenmiştir. Bu koşullarda bir anayasa yapmak kolay değildi.
Kıbrıs Türkleri siyasi eşitlik talep etmişler ve bunda başarılı olmuşlardı. İki eşit toplum lideri eşit koşullarda Londra Anlaşmasını imzalamışlardı. Adanın her tarafına dağılmış %20 nasıl %80’le eşit haklara sahip olup devleti birlikte yönetebilirdi? İşte bu sorunu çözmek için başkanlık sistemi düşünülmüştür. Yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanında olması ve Türk Cumhurbaşkanı muavininde veto hakkı tanınması eşitliği sağlayan bir formül olarak düşünülmüştür.
Başkanlık sisteminde gerekli olan devlet yönetiminde güçlerin ayrılması ve birbirini kontrol edip denetlemesidir. 1960 Kıbrıs Anayasasını kaleme alanlar Türklerle Rumların birbirini kontrol ederek denetleyeceği ve böylece Başkanlık sisteminin sorunsuz uygulanabileceği görüşünü benimsediler. Ancak bilindiği gibi bu görüş isabetli değildi. Devlet yönetiminde karşılıklı çatışan taraflar ortaya çıktı ve Kıbrıs Cumhuriyeti fazla uzun ömürlü olmadı.
1963 den sonra Rum Yönetimi zorunluluk teorisi denilen bir teoriyi uygulayarak Anayasanın Kıbrıs Türk halkına hak tanıyan maddelerini askıya aldı. Sadece Anayasanın diğer maddelerini uygulamaya devam etti. Bu nedenlerle Rum kesimindeki Hükümet Şeklini normal koşullarda oluşmuş veya normal değişikliklere uğramış bir hükümet şekli olarak göremeyiz.
Türk toplumuna veto hakkı vermek amacıyla oluşturulmuş bir sistemdir. Daha sonra veto hakkı kaldırılmış ve kontrol ve denetleme imkansız hale getirilmiştir. Veto hakkı olmadan bu sistemin temel ilkelere uygun olduğu söylenemez.
Rum Başkanlık sisteminin başka hataları daha vardır. Araştırdığımız zaman başka şikayetler daha öğreniriz. Bu şikayetler oradaki sistemin ideal bir sistem olmadığını göstermektedir.
Bugün biz KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak devam edeceğini düşünerek bir Hükümet şekli aramak durumundayız. O zaman Rum kesimindeki Hükümet şeklini örnek almanın hatalı olduğunu kabul etmemiz gerekir. Doğru olan Atatürk yöntemiyle tüm dünya haritasını önümüze açmak ve tüm dünyada en kusursuz hükümet şeklini arayıp bulmaktır. Ancak ondan önce seçim sistemi üzerinde yoğunlaşmamız gerekir. Çünkü Kıbrıs’ta şikayetçi olduğumuz siyasal ve sosyal sorunlar, Hükümet şeklinden değil, seçim sisteminden kaynaklanmaktadır.
Devam edecek