Diyalog Gazetesi

Rumlar paylaşıma ‘hazır değil’

KIBRIS

KKTC’deki önemli ekonomik kuruluşlara göre sınır kapılarının 23 Nisan 2003 yılında açılması ‘gerçeklerin görülmesi’ açısından yararlı oldu

 Pelin YÜKSELAY

Sınır kapılarının açılmasından bu yana tam 15 yıl geçti. Uzun yıllar Kıbrıslı Türk ve Rumlar arasında en ufak bir temasın dahi olmadığını anımsatan ekonomik çevreler “sınır kapılarının açılması, hiç olmazsa halkların bazı konularda meraklarını gidermiş oldu” diyor.
Diyalog muhabirine konuşan Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz”Kapıların açılması 2 toplumun birbirini tanıması açısından iyi oldu. Ancak Rumların bizlerle hiçbirşeyi paylaşma niyetinin olmadığı da görüldü” dedi. Sanayi Odası Başkanı Candan Avunduk ise “Rumlar bizdeki durumun çok kötü olmadığını gördü. Bizler de Türk’ten mal almaya çalışanların hayati tehlike yaşadıklarına tanık olduk” şeklinde konuştu. 
İşte görüşler:
KTTO Başkanı Turgay Deniz:
“Sınır kapılarının açılması tabi ki her iki toplumun birbirini tanımasına ve iki toplum arasındaki gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. 1974’ten 2013 yılına kadar birbirini görmeyen, tanımayan iki halktan bahsediyoruz. Zaten kapılar açılmasaydı, Annan Planı Referandumu dönemindeki o büyük coşku ile belki de kapılar yıkılacaktı. Bu kapsamda kapıların açılması iki toplumun birbirini tanıması açısından çok yararlı oldu. 
Ekonomik anlamda ise karşılıklı işbirliğini özellikle ticaret konusunda istenilen noktaya getiremedik. Kıbrıslı Türklerin içerisinde hala Rumlarla anlaşma niyeti vardır. Ama maalesef geçen bu 15 yıl da bu da kaybolmaya başlamıştır. Çünkü halk bunu gördü; Rumlar hiçbir şeylerini Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır değil. Rumlar hala Kıbrıslı Türkler üzerinde her türlü izolasyonu uygulamaya devam ediyor. Sadece ticaret ve siyasi anlamda değil, spor alanındaki faaliyetlerde de bize tahammülleri yok. Yeşil Hat tüzüğü geçti ama biz Rum tarafındaki tek bir markette bile Türk ürünü sattıramadık. Kuzey’deki marketlerde Rum malları varken, onlarda Türk malları yok. Örneğin zivaniya. Özetle diyeceğim şu ki Kıbrıslı Türklerin bu süreçte ekonomik anlamda pek bir kazanımları olmadı.
Sanayi Odası Başkanı Candan Avunduk: 
“Sosyal anlamda bakacak olursak, Kıbrıslı Türkler, Güney Kıbrıs’ı, Rumlar da Kuzey Kıbrıs’ı çok merak ediyorlardı. Bu merakın giderilmesi yönünde önemli bir adım oldu. Kıbrıslı Türkler Güney Kıbrıs’a geçtiler gördüler ve aslında iki bölge arasında anlatıldığı gibi büyük bir farklılık olmadığını gördüler, alt yapı hariç, Rumlar da Kuzey Kıbrıs’ın tahmin ettikleri kadar geri kalmış bir ülke olmadığını anlamış oldular. Sosyal açıdan bir kere bu büyük merak giderilmiş oldu. Bu tespiti de gerçekleştirdiğimiz diyaloglardan ettik. 
Ekonomik anlamda ise biliyorsunuz, 2004 Annan Planı referandumunda Kıbrıslı Türkler evet, Kıbrıslı Rumlar hayır dedi. Ve bu referandumun ardından Güney Kıbrıs Avrupa Birliği’ne alınarak, Kuzey’e çok büyük bir haksızlık yapıldı. İşte bu noktada çıkarılan Yeşil hat Tüzüğü ile bu haksızlık ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Başlangıçta yürür gibi görünen Yeşil Hat, Güney Kıbrıs’taki aşırı sağcı Rumlardan dolayı zamanla yürümemeye başladı. Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında KKTC’den mal alan Rumlar baskı altına alındı. Hepimiz şahit olduk, şiddete dahi maruz kalanları oldu ve geri dönüp bizleri arayıp gelin mallarınızı alın, istemiyoruz dendi. KKTC’den mal alan insanlar hayati tehlike yaşadı. Güney Kıbrıs, Kıbrıs Türkü’nün ticaret yapmasını ve gelişmesini istemiyor. ABAD kararları da ekonomik anlamda gelişmemizi önlemek adına atılmış bir adımdır. Ben 15 yılı bu şekilde değerlendiriyorum.
Esnaf ve Zanaatkârlar Birliği Başkanı Mahmut Kanber: 
“Bu duruma 2 çerçeveden bakabiliriz. İlki; halkların birbirine olan yakınlaşmasıdır. İki halk kapıların açılmasının ardından barışı sağlamak adına etkileşim içerisine girdi. 15 yıl oldu bugün hala bu etkileşim devam etmektedir. Artık halklar barış konuşuyor, beraber hareket edip, sesini duyurabiliyor. İki halkın da barışçıl davranış biçimleri gelişti ve toplumlar tarafından kabul gördü, görüşmeler de zaten bu sayede devam ediyor. Özellikle de Güney Kıbrıs’ta.
İkinci çerçeve ise ekonomik yöndür. Özellikle kapıların açıldığı bölgelerdeki farklılıkları görebiliyoruz. Çarşılar ve çarşılarda yaşanan kalabalıklar. Bunun en iyi örneği Lokmacı Kapısı ve Arasta Çarşısıdır. Karşılıklı geçişler, iki tarafa da ekonomik katkı sağlamıştır. Temennim, daha çok kapı açılması ve barış sürecinin devam etmesinden yanadır.”
Otelciler Birliği Başkanı Fethi Özboğaç: 
“Kapıların açılması turizme çok olumlu bir etki yaptı. Ambargoların bir nevi kırılmasını sağladı. Tabi ilk çok sıkıntılar yaşadık. Güney Kıbrıs’tan gelen turistlerin ülkemize geçişlerinde sorunlar büyüktü. Bunların da aşılması, turizme büyük bir ivme kazandırdı. Kapıların açılmasının ülke turizmine sağladığı katkı yadsınamaz. Gönül arzu ederdi ki iki toplum da yakınlaşma sağlasın ve bir çözüme gidilsin. Ancak bugüne kadar ciddi bir yakınlaşma olmadı. Güney Kıbrıs’ın ticari anlamda ambargoları devam ettirme politikası da sürüyor.”
İŞAD Eski Başkanı Metin Şadi:
“Bu süreçte, iki toplumun bir arada yaşama isteğinin pek olmadığını gördük bana göre. Çünkü her iki toplumda da karşı tarafa geçmeyenler var. Herkes kendi yerini muhafaza etmek istiyor. Bu zaman içerisinde ortak ticaret yapılmadı, etkinlikler cüzi kaldı. Bunun yanında herkes herkesin kim olduğunu ne olduğu gördü. Bu tabi iyi oldu ama biraz evvel söylediğim gibi her iki taraf kendi insanıyla yaşamak istediğini gösterdi.” 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.