Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Cumhuriyet Gazetesi’nden Leyla Tavşanoğlu’na, Kıbrıs sorununda gelinen aşamayla ilgili açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Tavşanoğlu’nun “Rumlar iyi cambazdır” başlığıyla yayınladığı köşe yazısı şöyle:
“KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’ndan adadaki müzakere sürecine değerlendirmeler: ‘Türkiye bize limanlarını, hava sahasını açsın. Bunu yaparsa biz de AB’de ona birkaç başlığın açılmasına izin veririz diyor. İyi cambazlar onlar.’
Kıbrıslı Türkler artık görüşmelerin daha ne kadar süreceğini bilmek istiyor. Ama Rumlar bunu kabul etmiyor. Onların isteği ucu açık müzakereleri devam ettirmek.
KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’yla ‘Ne olacak bu Kıbrıs’ın halini konuşuyoruz. Eroğlu Rum tarafının katı, ödün vermez tutumundan umutlu değil. Sürekli Türk tarafından ödün koparmak peşinde olduklarını söylüyor. Rum tarafında lider değiştikçe bir önceki müzakerelerde varılan uzlaşmaların yeniden ısıtılıp masaya konduğunu ve müzakereye açıldığını vurgulayan Eroğlu, Rumların hiçbir anlaşmaya varmamak için ‘ucu açık müzakereler’ peşinde olduklarının da altını çiziyor.
Soru: Yeni dönem Kıbrıs müzakereleri ne aşamaya geldi?
Eroğlu: Daha görüşüyoruz. Demek ki dünya müzakere masasına oturmamızdan daha usanmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki daha çok oturacağız. (Burada çok gülüyor.)
Soru: Sizce daha ne kadar oturacaksınız?
Eroğlu: Herhalde daha çok oturacağız. Bizim istediğimiz artık zamana oynamadan Rum tarafının vazgeçmesi ve dünyanın Rum tarafının zamana oynadığını görüp fark etmesidir. Dünya Rum tarafının zamana oynama taktiğiyle masaya oturduğunu kabullenmediği sürece müzakereler devam edecektir.
Biz çözüm isteyen tarafız. Ama onlar bizi müzakere masasından kaldırmak için taktik uyguluyorlar. Bizim böyle bir niyetimiz yok. Ben dünkü (7 Temmuz Pazartesi) toplantıda Sayın Anastasiadis’i (Rum lider Nikos Anastasiadis) ikaz ettim. Dedim ki:’Biz bu yıl olumlu bir mesaj veremezsek gelecek yıl ne Türk ne de Rum halkını çözüm olacağı konusunda inandıramayız. Çözüm olamaz inancı daha hâkim olacaktır.’
Soru: Anastasiadis size ne dedi?
Eroğlu: Kendisi ister istemez çözüm bulmaya çalışırız filan dedi ama düşünün ki iki yıldan beri Rumlar sürekli olarak masaya Maraş’ı getiriyorlar.
Soru: Rum tarafının yıllardır sürekli Maraş’ın açılması ısrarı var. Sizce Maraş konusunda neden bu kadar ısrarlılar?
Eroğlu: Rum lider Anastasiadis seçim kampanyası sırasında hep ‘Biz Maraş’ı alacağız’ sloganını kullandı. Rum tarafı, ‘Kıbrıs Rum halkının güven duyması için Maraş’ı güven artırıcı önlemler içine alacaksınız’ diyor.
Güven yaratıcı önlemler iki halkı ilgilendirdiği sürece güven yaratıcı önlem olur. Ama Maraş sadece Rum tarafını ilgilendiriyor. Diyelim ben sana Maraş’ı verdim. Senin benim kadar çözüme ulaşma isteğin, iraden var mı? Açıkça olmayacak.
Demek ki başka şeyler de alırım düşüncesiyle zamana oynama taktiği devam edecek. Dolayısıyla Maraş bütünlüklü çözümün bir parçasıdır ve ‘Toprak’ başlığı altında görüşülecektir. Siz bizimle anlaşma niyetindeyseniz önümüzdeki altı başlığı bir zaman limiti içinde bitirelim. Garantiler konusu hariç diğer dört başlığı biz bir önceki Rum lider Hristofyas’la iki yıl ben, iki yıl Talat Bey görüştük.
Şimdi de Anastasiadis’le görüşüyoruz. Hiç görüşmediğimiz bir tek garantiler konusu var. Onu da bütün boyutuyla, polisiyle görüşeceğiz. Biz Hristofyas’la polis konusunda yüzde yüz anlaştık diyebilirim.
Garanti konusu kimle görüşülür? Garantörlerle. Burada üç tane garantör var (Londra ve Zürih antlaşmalarına göre Türkiye, İngiltere ve Yunanistan). Demek ki en son aşamada garantörlerin de katılacağı beşli bir toplantıyla garantiler konusunu konuşacağız. Rum tarafı şimdiden toprak konusunda harita istiyor.
Görüşmelerde 20 yıl geriye gittik
Soru: İyi de siz harita verseniz ne olacak?
Eroğlu: Haritayı masaya koyduğumuz anda o bölgelerdeki ekonomik hayat durur. İnsanlar, ‘Nasılsa ben bu bölgeden gidiyorum’ düşüncesiyle hem hükümetine, belki Türkiye’ye de küser, hem de ekonomik hayat felce uğrar.
Biz toprak konusunda kriterlerimizi Cenevre’deki zirvede ortaya koyduk. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun da bunu kabul etmiştir. Harita ve rakamları en son ancak garantörlerle toplantıda görüşebiliriz. Bu BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Sekreteri raporu olarak kararlara da geçmiştir. Onun için harita ve rakamlar en son müzakere edilecektir. Ama yönetimde güç paylaşımı, AB, ekonomi, mülkiyet konularını tabii ki görüştük. Şimdi de görüşeceğiz. Mülkiyette geçmişte ortaya konulan öneriler var. Hristofyas’la bunu altı buçuk, yedi ay görüşmüş ve birçok olumlu kararlar almıştık.
Ama o sağlanan mutabakatlar yine masadan kalktı. Dedik ki: ‘Başka önerileriniz varsa onları da değerlendirelim.’ Bazı öneriler sundular ama bir şart koydular. Eğer 100 bin insanı yerleştirecek toprak vermezseniz mülkiyetle ilgili masaya koyduğunuz öneriler geçersizdir, dediler. Bakın, böyle şartlı müzakere mi olur?
Soru: Bildiğim kadarıyla o 100 bin Rumu yerleştirecek toprağı vermeyi reddettiniz...
Eroğlu: Yüz bin insanı yerleştirecek toprağı veremeyiz. Toprak ve haritanın en son görüşülecek konular olacağında mutabık kalmıştık. Demek ki siz anlaşma istemiyorsunuz, dedik. Bakın, hiçbir zaman güven yaratıcı önlemlerin çözümün önüne geçmemesi gerekir.
Soru: Geriye dönüp bakıyorum, hatta eski BM Genel Sekreterlerinden Kofi Annan’ı bırakın, Butros Gali döneminde bile ‘Güven Artırıcı Önlemler’ (Confidence Building Measures) dizisi masaya konmuştu. Yirmi yıl sonra hâlâ orada mıyız?
Eroğlu: Hâlâ güven yaratıcı önlemleri konuşuyoruz. Rumlar güven yaratıcı önlemleri ön plana çıkarıyorlar. Çünkü müzakerelerde ayrı bir yol açmaya gayret ediyorlar. Bu da zamana oynamaktır. Ben 2003 yılında başbakanken Rumlarla istişare etmeden Ledra Palas kapısını açmıştık. O zamanki Rum lider Tassos Papadopulos şunu söylemişti: ‘Kuzey işgal altında. Rumların can güvenliği yoktur. O tarafa gitmemenizi tavsiye ederim.’
Soru: Oysa Rumlar o dönem bu tarafa akın akın gelmemişler miydi?
Eroğlu: Dediğiniz gibi akın akın gelmişlerdi. Galiba Rumların üçte biri bir hafta içinde kuzeye geçmişti. Daha sonra Metehan, Lokmacı, Güzelyurt tarafında bir kapı açıldı. Zaman içinde beş-altı kapıyı açtık.
Yeni lider Anastasiadis dört kapı daha açılmasını istiyor. Ama bir kapı açmak öyle kolay iş, açtım oldu şeklinde değil. Oraya gümrük görevlisi, polis koyacaksınız. İnsanlar gelecek, araçlara sigorta gerekecek. Yani problemli. Şimdi Lefkoşa’da üç tane kapı var. Açıyorsunuz. Ne oluyor? Açıkça bunlar hep zamana oynamaktır. Gelin bu başlıkları bitirelim, diyoruz. Bir şey olmuyor. Son müzakere turunda beş kademeli bir yol haritası oluşturalım, dedik. Daha sonra Ankara ve Atina’ya müzakereciler gidecek.
Soru: Ne zaman gidecekler?
Eroğlu: Ağustos içinde gidecekler. Yakınlaştığımız noktaları bir yere, anlaşamadığımız konuları bir yere koyalım, en son BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’la bir araya geldikten sonra, garantörlerle bir araya gelip son aşama olan referanduma gelelim. Yani artık vatandaş görüşmelerin daha ne kadar süreceğini bilsin. Ama Rumlar bunu kabul etmiyor.Rumların düşüncesi 2015’e kadar. Yani ucu açık müzakereler devam etsin. Benim onlara söylediğim şu: ‘1968’den beri ucu açık müzakereler devam ediyor. Bu ucu açık müzakereler 2015 sonuna geldiğimizde de devam edecek. Hiç kimse Kıbrıs Türk halkını çözümsüzlük ortamı içinde bırakma hakkına sahip değil. Sen çok rahatsın. Çünkü BM’nin tanıdığı Kıbrıs devletini çalan, sahiplenen pozisyondasın. AB üyeliğin var. Türkiye’ye şantaj bile yapabiliyorsun. AB’nin öyle bir pozisyonu yok. Dolayısıyla sen güven artırıcı önlemleri istiyorsun. Biz de ambargonun kalkmasını, limanlarımızın açılmasını istiyoruz.’
Soru: AKEL bir zamanlar komünistti ama şimdi sözüm ona komünist değil mi?
Eroğlu: Evet, sözüm ona. Kendisine komünist diyen AKEL, 1967’de ENOSİS (Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleştirilmesi) kararına Meclis’te oy veren bir partidir. Ben o zamanki AKEL lideri Hristofyas’a şöyle bir soru sormuştum: ‘1967’de Meclis’ten ENOSİS kararını çıkarttıran AKEL’dir. Sen iktidardasın. Hâlâ o ENOSİS kararı Meclis’te duruyor. Niye bunu kaldırmıyorsun?’
Bana cevabı şu oldu: ‘Bunun bir anlamı kalmadı. Nasıl olsa bundan sonra ENOSİS olması mümkün değil.’
Bugün komünizmin bir hükmü kalmamasına rağmen bunlar hâlâ kendilerine komünist ve ateist diyor...
Hristofyas’a şunu söyledim: ‘Sen çok şanslısın. Çünkü sen barış isteyen bir Eroğlu’yla karşı karşıyasın. Ama sen kendi halkından korkan bir kişisin. Bir anlaşma için halkını referanduma götürecek cesaret sende yok. Dolayısıyla sensin şanslı.’ Ama gerçekten Rumlarda bir anlaşma arzusu gördüğümü söyleyemem.
‘Hedefleri masaya çekmek’
Soru: Buna karşılık Rum tarafı size ne diyor?
Eroğlu: Dinliyorlar ama evet demiyorlar. Çünkü limanlarımız üzerindeki ambargolar kalktığında dışa açılmamız kolay olacak, ithalat, ihracat gelişecek. Rum, Türkiye limanlarını, hava sahasını açsın, biz de AB’de ona birkaç başlığın açılmasına izin veririz, diyor. İyi cambazdır onlar.
Soru: Cambaz dediniz de, Anastasiadis kendisi muhalefette Hristofyas da Rum liderken barış güvercini misali mesajlar veriyor, çözümü sonuna kadar istediği algısı yaratıyordu. Kendisi Rum lider seçildikten sonra acaba ne oldu da böyle katı, Rum milliyetçisi bir tutum içine girdi?
Eroğlu: Bunun Annan Planı’na evet demesi var ya... Anastasiadis’in Annan Planı’na evet demesi, Rum Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında onu zora soktu. Aleyhinde kampanya başlatılmasına yol açtı. Bu nedenle diğer küçük parti DİKO’ya ve Ulusal Konsey’e (parlamento) de ‘Kesinlikle Annan Planı gündemimde yoktur’ güvencesi verdi.
Rumların Ulusal Konsey’i hep cumhurbaşkanına tavsiye niteliğinde kararlar alırdı. Ama Anastasiadis karar merciine dönüştü. Kendi kendinin telini bu şekilde bağladı ki ödün vermesin. Ama sırtında hâlâ Annan Planı damgası var... Ama Anastasiadis’in partisi DİSİ’lilerin hepsi de evet demedi. Bir kısmı hayır dedi Annan Planı döneminde. Onlar EOKA kökenli. Mesela AKEL komünist bir parti.”