Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının bir anlaşma için istekli olduğunu ancak anlaşma olması için Kıbrıs Rum tarafının da aynı şekilde istekli olması gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Eroğlu dün Cemal Adımlı başkanlığındaki UBP Güzelyurt Gençlik Kolları’nı kabul etti.
Kabulde konuşan Cemal Adımlı, UBP Güzelyurt Gençlik Kolları olarak yerel seçimler öncesi Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu ziyaret ederek, görüşlerini almak istediklerini ifade etti. Adımlı, “Görüşme sürecinde UBP Gençlik Kolları olarak dün olduğu gibi bugün de sizin vereceğiniz kararların arkasında olduğumuzu iletmek istiyoruz ” dedi.
Cumhurbaşkanı Eroğlu da ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Gençlerin bizlere desteği hep devam etmiştir. Bugün de görüşme masasında olan bir ağabeyiniz olarak sizin desteğiniz beni memnun ediyor” diye konuştu.
“Bu yıl sonu bitmeli”
Öte yandan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, katıldığı bir televizyon programında müzakereleri ve ülke gündemini değerlendirdi.
müzakereleri uzatmanın her iki halkta çözüm karşıtı davranışlar yaratabileceğini kaydederek, “Benim düşüncem müzakereleri bu yılsonuna kadar tamamlayıp referanduma sunmaktır. Rum’un düşüncesi 2015 yılı sonrasıdır. Bunun ortası olur mu olmaz mı bilemem” dedi.
Kıbrıs Türk tarafının müzakerelerin hızlanması talebi olduğunu belirten Eroğlu, ortak metinde bir zaman limitinin bulunmadığını anımsattı.
Derviş Eroğlu, “Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile yaptığım görüşmede artık bir takvim gündeme gelmesi yönündeki görüşümü dile getirdim. O da fazla gecikmeden müzakerelerin süratlendirilmesi, çözümlenmesi gerektiğine inandığını söyledi. Bizimle hemfikir olduğunu ifade etmesi bakımından önemli” dedi.
Eroğlu, BM Genel Sekreteri Ban’ın müzakerelerden olumlu sonuç çıkması yönündeki uğraşlarından dolayı kendisini tebrik ve teşekkür ettiğini de bildirdi.
“Moon’la yarım saat görüştük”
New York ziyareti sorulması üzerine Eroğlu, ziyaretin verimli geçtiğini söyledi, Genel Sekreter Ban Ki-moon’la yarım saat görüştüklerini belirtti.
Derviş Eroğlu, “Ban Ki-moon’un dünyada birçok sorunun olduğu, BM’nin özellikle Ukrayna ve Kırım sorunuyla uğraştığı bir zamanda bizi kabul etmesi Genel Sekreter’in Kıbrıs’a olan ilgisini gösteriyor. Ayrıca Genel Sekreterin Anastasiadis ile görüştükten sonra Kıbrıs Türk tarafıyla da görüşme ihtiyacı hissetmesi fevkalade önemli” dedi.
“Moon’un Kıbrıs’a gelmesi bugün için zor”
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’a yeniden gelmesinin bugün için zor olduğuna işaret eden Eroğlu, Ban Ki-moon’un Kıbrıs’a gelmesi için müzakerelerde ilerleme sağlanması gerektiğini söyledi.
Güven yaratıcı önlemler konusuna da değinen Eroğlu, şunları kaydetti:
“Ban Ki-moon bizim müzakere masasına taşıdığımız, ‘Ara bölgede ve her iki ülkenin derinliklerinde bulunan mayınların kaldırılması’ önerimizden çok memnun olduğunu belirtti.
Geçmişte Genel Sekreterlik olarak bu mayınların temizlenmesi düşüncesini ortaya atmıştı ve bizim bunu yaratıcı öneri olarak masaya taşıdığımızı duyunca memnun oldu.”
“Feltman bir çözüm formülüyle gelmeyecek, ama...”
“Genel Sekreter’in Yardımcısı Feltman’ın ziyaretinden ne bekliyorsunuz?”sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Eroğlu şunları kaydetti:
“Feltman Genel Sekreter’in yardımcısı ve birinci adamı. Genel Sekreter’in böyle bir zamanda Feltman’ı Kıbrıs’a göndermesi, Feltman’ın iki liderle ve müzakereciyle görüşecek olması, Genel Sekreterliğin ve BM’nin Kıbrıs’a ilgisini gösteriyor. Feltman bir çözüm formülüyle gelmeyecek ama herhalde tarafların anlaşması yönünde tavsiyeleri olacak.”
Anastasiadis’in belki ayakları yere basar
Rum Lider Nikos Anastasiadis ile ilgili bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Eroğlu şunları söyledi:
“Müzakerelerin yeni başlaması, yeni bir müzakereci, yeni bir liderin tekrar devreye girmesiyle belki ilk anlarda “Türklerden daha çok taviz koparmaya çalışan bir kişiyim” mesajını vermek için koyduğu öneriler var ki bunlar kabul edilebilecek nitelikte değil.
Belki müzakereler devam ettikçe karşımıza ayakları yere basar ve daha makul önerilerle çıkar.
Ben bunları zaman içerisinde vatandaşlarla paylaşacağım. 6 Mayıs’ta başlayacak özlü görüşmelerde birkaç görüşme tamamlandıktan sonra durumu sönce Meclise sonra Meclis Platformu’yla ve en son da Halk Konseyi ile paylaşacağım.”
“Danışma kurulunda her görüşten katılımcı var”
Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Görüşmecilerin sürekli yaptıkları temaslar var. Onları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizlerin yaptığı çalışmalara gerçekten katkı sağlıyor mu?” şeklindeki soruya da şöyle cevap verdi:
“Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, ekibi bir resepsiyonla basına tanıtmıştım. Benim danışmanım, danışmanın yanında müzakerecimiz ve bir de Danışma Kurulu vardır.
Önce konular Danışma Kurulu’nda pişiriliyor ve benim danışma kurulum Mehmet Ali Talat’ın danışma kurulundan farklı. Sayın Talat sadece CTP’lileri danışma kuruluna almıştı, benim danışma kurulumda her görüşün temsilcisi vardır.
Müzakereciler konusunda, biliyorsunuz Kudret Bey’le başlamıştık ki, Kudret Bey geçmişte Denktaş Bey’in, Talat Bey’in ekibinde çalıştı.
Ben Kudret Bey’in hangi partili olduğunu da sormadım, hâlâ sormam. ‘Mühim olan bu görevi iyi yapar mı yapmaz mı?’, bu anlayış içerisindeyiz. Kudret Bey bir ara ayrıldı…
Osman Ertuğ, ki Dışişleri Bakanlığı’nın emekli müsteşarı, ayrıca bu konularda en tecrübeli, en bilgili arkadaşlardan birisidir...”
“Karşınızdaki ben bir defa görüşmek isterim derse...”
“Müzakereler sık yapılmıyor, seyrek yapılıyor” şeklindeki eleştirileri de değerlendiren Eroğlu, bu eleştirileri yapanların “niye haftada üç gün veya iki gün görüşme olmuyor da bir görüşme oluyor” sorusunu sorma ihtiyacını hissetmediğini söyledi.
Kıbrıs Türk tarafının isteğinin haftada iki gün müzakerecilerin, ayda iki üç defa da liderlerin buluşması olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Ama eğer karşınızdaki size “Ben ancak haftada bir toplantıya gelebilirim, benim hazırlanmam gerekir” derse ne yaparsınız? Sadece benim dediğim olmayacağına göre, bunu kabullenmek durumunda kalıyorsunuz” dedi.
“Anayasa değişikliği bir arkadaşa bırakıldı”
Anayasa değişikliğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı, Anayasa konusunun Meclis’te yıllardan beridir tartışıldığını söyledi.
“Yıllar önce, ben Başbakanken, Ertuğrul Hasipoğlu da Meclis Başkanıydı. Hukuk uzmanlarına bir anayasa değişiklik taslağı hazırlatmıştım ve değerlendirilmesi için Meclis’e göndermiştim. Toplantısı yapıldı ondan sonra öyle kaldı” diye konuşarak, daha sonra da CTP iktidardayken yine partiler arasında bir uyum sağlandığını ve anayasa çalışmalarının başladığına dikkat çekti.
Haziranda gerçekleştirilecek yerel seçimler nedeniyle seçim yasaklarına takıldığını belirten Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi gördüğüm kadarıyla son seçimlerden sonra partilerde anayasal değişiklik konusunda bir mutabakat görüldü ama sanırım son yapılan anayasa değişikliği bir arkadaşa bırakıldı. Kısa zamanda ortaya bir taslak çıktı. Bana taslağı kimse vermedi ama arkadaşlar vasıtasıyla taslak elimize geçti.
Ben de bunu bizim hukukçularımızla birlikte değerlendireceğim. Çünkü Anayasa değişikliği tabii ki önemli ama böyle ayak üstü bir kişinin hazırlayacağı bir anayasa taslağı olmaz. Bir kere Meclis’teki bütün siyasi partilerin fikir birliği içerisinde olması, bazı tartışılacak konular varsa tartışıldıktan sonra son şeklinin verilip taslağın içerisine monte edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Gördüğüm kadarıyla bazı siyasi partiler ‘tamam’ dedi, bazı siyasi partiler onay vermedi. Demek ki Meclis’te da çok tartışılacak bir konudur. ‘Polis Yasası’ var. Ben de daha Polis Yasası’nı daha görmedim. Meclise gönderdiler, onu biliyorum. Başbakanlığa bağlanması yönünde. Bu da herhalde tartışılacak bir konudur. Mutlaka bunların da iyice tartışılıp ona göre bir karara bağlanması gerekir.”
“Polis konusundaki tartışmalar beni üzüyor...”
Polis Genel Müdürü konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Bu konunun tartışılması, doğrusu beni üzüyor. Çünkü Başbakanla bu konuyu üçlü kararname yazılmadan önce görüştüm, düşüncelerimi Sayın Başbakan’a aktardım” dedi.
Eroğlu şöyle devam etti:
“Bana herhangi bir isim önermeden ben kendilerine düşüncelerimi aktardım. Dedim ki ‘Polis’in sivile bağlanması tartışmaları da başlayacak. Dolayısıyla poliste hiyerarşik düzene dikkat etmemiz gerekir. Eğer hiyerarşik düzeni bozarsak, disiplin bozulur, disiplini bozulan bir polise halkın güveni sarsılır. O yüzden birinci yardımcı kim ise onun genel müdür olması doğru olur’. Bunları söyledikten sonra ‘Bizim aklımızda başka bir isim var’ dedi. Şimdi hanımefendinin ismini söylemeyim. ‘Böyle bir şey yapacaksanız, boşuna üçlü kararname hazırlamayın çünkü bu şekilde onaylamayacağım’ dedim çünkü artık kimsenin müdahale etmeyeceği bir şekle sokmamız lazım.
Yarın Polis’i ya İçişleri’ne ya Başbakanlığa bağlayacağız. Peki biz şimdiden, hiyerarşik düzeni bozarsak, partinin veya MYK’nın istediği kişiyi yapacağız diye mevcut sistemi bozarsak, polisin sivile bağlanmasının tepkileri çok daha büyük olur.
“İade edeceğimi söylemiştim”
Başka bir isim gönderdiler. Ben söylemiştim iade edeceğimi, iade ettim. Bir müddet sonra tekrar yazdı şimdi duruyor ve Sayın Başbakan, yetkilerin kendisinde olduğuna dair bana bir de mektup yazdı. Ben cevap vermedim. Başbakan’la tartışmayı kesinlikle düşünmem tabii. Ama bu konuyu üç dört defadır televizyonda söylediği için şimdi iç konular deyince aklıma geldi; tabii ki vatandaşın da bilmesi lazım diye bu açıklamayı yapıyorum yoksa bu konuda bugüne kadar herhangi bir açıklama yapmadım.”
Başbakan Yorgancıoğlu’na mektup yazdığına dikkat çeken Derviş Eroğlu, mektupta “Müdür müsteşar atama sizin yetkinizde ama bu müdür müsteşar atamsı değil. Yasa der ki Güvenlik Kuvvetleri önerir ve üçlü kararname ile tamamlanır” dediğini belirtti.
Eroğlu “Güvenlik Kuvvetleri Komutanı 6-7 kişinin ismini yazdı ve birinci-ikinci diye sıraladı. Bir numarada birinci yardımcı vardı” diyerek açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Dördüncü sırada olanı yazarsan…"
“Dördüncü sırada olanı bana yazarsan, demek ki o hiyerarşik düzeni bozuyoruz. Belki Sayın GKK komutanımız da normalde bir yazması gerekirken, belki geçmişte bazı müdahaleler olmuştur, onun etkisiyle “5-6 isim yazayım” dedi ama benimle görüştü, Sayın Başbakan’la da görüştü. Birinci Yardımcı konusunda GKK Komutanı’yla görüş birliğine vardık.Neden Birinci Yardımcı? Çünkü Genel Müdür hasta olduğunda, yurt dışına gittiğinde veya izin aldığında kim vekalet eder? Birinci Yardımcı. Demek ki Birinci Yardımcı, Genel Müdür’den sonra gelen kişidir ama bu konuda anlaşamadık. Senin beraber çalışacağın müdürün müsteşarın beni o kadar ilgilendirmeyebilir ama beni ilgilendirir. Polis, halkın güvenini kazanmış bir teşkilatımızdır.”
“Talat hasbelkader siyasete girdi”
Cumhurbaşkanı Eroğlu, eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat konusunda da açıklamalarda bulunarak şunları söyledi:
“Bir de Sayın Talat’a da, farkındaysanız televizyonlara çıkıp cevap vermem ama evet o da eski bir Cumhurbaşkanı ancak haftada iki gün üç gün televizyonlardadır. ‘İç politikada entrikayı en iyi bilen Eroğlu’dur’ şeklinde bir konuşma yaptı. Bana göre ayıp etti. Tabii ki kendisinden daha tecrübeliyim. 1976’dan beri aktif siyasetteyim, o sonradan, hasbelkader siyasete girmiş, dışarıdan atanan bir bakan olarak siyasete girdi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı’nın görevlerini de bilirim, Cumhurbaşkanlığı görevlerini bilirken de konumumu halkın geleceğini düşünmem yanında müzakere masasında da neyi tartıştığımı bilerek tartışıyorum.”
“Ben UBP’ye ömür verdim”
Kendisinin UBP’den çıktığını inkar etmediğine vurgu yapan Eroğlu, “Ben UBP’ye bir ömür verdim” dedi.
1976 seçimleriyle, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de UBP’nin adayı olarak girdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu şöyle devam etti:
“Şu anda ‘Bütün partileri Eroğlu idare eder’ diyorlar. Bu Eroğlu nedir, kimdir ki bütün partileri idare eder? ‘Bir ayağım DP’de, bir ayağım UBP’de.’ Bir kere bu hem UBP’nin hem DP’nin başkanlarına hakarettir. Sayın Talat resmen UBP ve DP başkanlarına hakaret ediyor. Hatta CTP’nin de bir kısmını idare edermişim. Bu da CTP’ye hakarettir. Biz CTP ile geçmişte rakip olduk dolayısıyla öyle bir düşüncem de yok. Her parti başkanının kendi partisinin politikasına sahip çıkması en samimi arzumdur.
Çünkü ben de yıllarca parti başkanlığı yaptım. Başkanlığımı yaparken, parti menfaatlerini her zaman ön planda tuttum. Parti menfaatleri, halkın menfaatleri, ülkenin menfaatleri bizim esas politikamızdır. Onun için Sayın Talat’ın Cumhurbaşkanı adayı olacak diye bu şekilde konuşmalar yapmasını yakıştıramadım.
“Sen bana cahil diyorsun”
Bundan sonra daha dikkatli konuşursa; neticede karşındaki insandır. Şimdi sen bana cahil diyorsun. ‘Kıbrıs konusunu bilmez ama iç politikadaki entrikaları bilir’ diyor. Şimdi Kıbrıs konusunu bilmezsem, niye oturuyorum bu koltukta? Ben 1976’dan beridir Kıbrıs konusunun içindeyim.
Daha doğrusu, Talat doğmadan önce, 1963’ten önce Kıbrıs olaylarının içindeydim. 1963’te genç bir doktor olarak girdim, bu yaşımdayım hâlâ Kıbrıs olaylarının içerisindeyim. Onun için ben Talat gibi 40 sene sonra, olaylar başlamış da 40 sene sonra… 74’ten bu güne 40 sene olmuştur. Bu da demektir ki ben 51 senedir olayların içerisindeyim. Ben rastgele politikaya girmiş biri değilim. Biri beni elimden tutup da hasbelkader bakan yaparak başkalarının gölgesine girmiş biri değilim ki… Alnımın teriyle, kendi emeğimle, insanlarla kucaklaşa kucaklaşa bu günlere geldim.”
“Ayaklarım, kollarım bu partinin içinde değil”
Eroğlu sözlerini “Kurduğum ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde bana destek veren partiyi inkâr edecek değilim ama iç işlerine müdahale, o benim işim değildir. Bana gelip danışan olursa düşüncelerimi söyleyebilirim ancak benim ne ayaklarım ne kollarım bu partinin içinde değil” diyerek tamamladı.