Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, katıldığı bir televizyon programında son yıllarda çözümden önce Kıbrıs’taki ve bölgedeki taraflar arasında işbirliği yapılmasını dile getirdiklerini, dünyanın da giderek bu noktaya gelmeye başladığını vurguladı.
“Somut bir ilerleme elde etmek için kapsamlı çözümü beklemeye gerek yoktur” diyen Özersay, “Kıbrıs’ta çözüm, çözümden önce işbirliği ile mümkün” vurgusu yaptı.
Özersay, Kıbrıs sorununa ilişkin ortaya koydukları vizyonla, Birleşmiş Milletler’in son iki raporunda yer alan ifadelerin ve Avrupa Birliği yetkililerin yaptığı tespitlerin birbiriyle örtüştüğünü ifade etti.
Özersay, yaşanan süreci ve çizdikleri yolu şu sözlerle aktardı:
“Çözümden önce de doğalgaz vb. konularda işbirliği yapılması gerektiğini, bunun mümkün olduğunu, taraflar birbirini tanımasa da bunun olabileceğini söylemiş, böyle bir çerçeve koymuştuk ortaya. Sonrasında bu BM’nin kendi raporuna yansıdı. BM’nin son iki raporunda ‘Ada’daki taraflar ve diğer ilgili bütün taraflar Kıbrıs’ta çözümden önce tanımaya-tanımamaya takılmaksızın diyalog ve işbirliği yapmalıdır’ ifadesi tekrar edildi. Bu bizim bir süredir ısrarla savunduğumuz, yavaş yavaş da yer etmeye başlayan bir fikirdir. Avrupa Birliği yetkilileri de artık bu tespiti yapıyor. İki yıl önce söylediğimize geliyorlar. Bütün hayatımızı, bütün Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri Kıbrıs’taki çözüme endekslemek hatadır. Yeni kapılar aralamalıyız. Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm arayışı devam ederken buna paralel bir biçimde iki taraf arasındaki güvene yardımcı olacak, Kıbrıs Rum tarafını paylaşmaya hazır hale getirebilecek ve çatışma riskini ortadan kaldıracak bir işbirliği başlatmamız lazım. Bu dediğimiz doğalgaz gibi kritik konularda daha zor olur belki ama imkansız değildir.”
“Sahada durumu eşitledik…”
Kıbrıs’ta prematüre bir işbirliğinin aslında var olduğunu belirten Kudret Özersay bunu suçluların iadesi, elektrik ve kayıplar konusundaki işbirlikleriyle örnekledi. Başbakan Yardımcısı, “Taraflar kaynakların Kıbrıslı Rumlar kadar Kıbrıslı Türkler’e de ait olduğunu kabul ediyor. Biz KKTC olarak Türkiye’yle birlikte Doğu Akdeniz’in doğu havzasında attığımız adımlarla bu bölgede dengeyi sağladığımız için artık herkes ‘Rumlar hükümettir, gaz konusunda istediği gibi ilerlerler’ düşüncesinin bir yere varamayacağını gördü. ‘Biz uluslararası toplum olarak bir şey yapmazsak demek ki Kıbrıslı Türkler Türkiye’yle birlikte adımlar atarak sahada bu durumu durduracak veya dengeleyecekler’ dediler. Bu dengeyi sağladığımız için bugün işbirliğini onlar da konuşmaya başladı” dedi.
“Yanlıştan ders alınmalıdır”
Diğer siyasi aktörlerin Kıbrıs sorunu konusundaki duruşunun sorulması üzerine Başbakan Yardımcısı, “Kıbrıs sorunu çözümü için kimsenin iyi niyetini sorgulamam. Herkes kendine göre doğru olduğuna inandığı şeyi yapmaya çalışır. Siyasetin içindeki her isim Kıbrıs Türkü’nün yararına kendilerince bir şey yapmaya çalışır. Herkes kendine göre bir düşünceyle ilerlemeye çalışıyor. Federasyon için ben 15 yılımı verdim. Kötü bir model değildir. Eğer bugün Kıbrıs’ta federasyonun şartları yoksa ve bunda ısrarcı davranıyorsanız statükonun devamına hizmet edersiniz. Dolayısıyla kötü niyetten değil, herkes iyi niyetle bir politika üretir ama politikanın gerçeğe varabilmesi için yapılan yanlıştan ders almak gerekir. Bu çatışmacı veya ayrılıkçı bir politika değildir. Uluslararası toplumun da kabul edebileceği kapsamlı çözüm iki tarafın da rızasına dayalı bir çözümdür. Bunu esas alan yaklaşımlarla yürümemiz gerekir. Bu da diyalogtan ve belli noktalarda anlaşmaktan geçer. Federasyon karşıtı değilim. Sadece o noktaya gidiş için belli aşamalardan geçmek gerekiyor.”
“Türkiye’yle iyi ilişkide olmak demek…”
Kudret Özersay, televizyon programında Türkiye’yle olan ilişkileri de değerlendirdi. Türkiye’nin çözümü desteklemediği iddialarını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı; “Bir sorunun kök nedenlerini ele almaz ve başka nedenlere bağlarsak hatalı analiz yapmış oluruz. Türkiye’nin tutumundan dolayı Kıbrıs sorunu çözülemiyor dersek haksızlık etmiş oluruz. Türkiye önemli bir aktördür, ikna edilmesi gerekir evet ama Kıbrıs’taki taraflar bütün konularda uzlaştı da bir Türkiye’yi ikna etmek mi kaldı geriye? Gerçekçi olmalıyız. Bize her konuda destek olan bir ülkeye böyle bir suçlama yapmak adil değil” dedi.
Türkiye’yle olan ilişkimizin derinliğini doğru analiz etmemiz gerektiğinin altını çizen Özersay, “Türkiye’yle iyi ilişki kurmak demek Türkiye’nin bütün istediklerini yapmak demek değildir” ifadesini kullandı: “Türkiye’deki siyasal iktidarın laiklik, Atatürkçülük konusunda daha farklı bir bakışı olabilir. Oradaki seçmenin yaptığı seçim bizim tarafımızdan sorgulanamaz. Burada yapılacak icraatlarla ilgili bizim bir duruşumuz olmalıdır. Türkiye’yle aynı fikirde değilsek de ‘bu doğru değildir’ diyebilmemiz gerekir. Eksik olan, yanlış olan bir durum da Türkiye’yle doğrudan iletişim kurulmuyor, basın üzerinden konuşuluyor olmasıdır. Sağlıklı bir ilişki kurmak için doğrudan diyalog gerekir. Sağlıklı bir ilişki için tek taraflı düşünmeyeceğiz. Hassasiyetlere karşılıklı saygı duymak zorundayız.”
“KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması…”
KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması konusundaki fikri sorulan Kudret Özersay bunu doğru bulmadığını söyledi: Özersay şöyle devam etti:
“Kıbrıs Türkü canını vererek bir kavga verdi. Aralarında babam da var. Bu insanlar bu kavgayı, kendi kendimizi yönetmekten vazgeçelim, bağlanalım da bizi başkası yönetsin diye vermedi. Kıbrıslı Rumların bizi yönetmesini istemediğimiz için müzakere masasında 50 yıldır mücadele ediyoruz. Evet Türkiye en zor zamanlarımızda yanımızda olan tek devlettir, müttefikimiz ve stratejik ortağımızdır ama bu ve ilişkimizin tarihsel derinliği ‘Bizi Türkiye yönetsin’ dememizi gerektirmez. Biz üzerimize düşenleri yapıp kendimizi iyi yönettiğimiz taktirde böyle bir tartışmaya da gerek kalmayacaktır zaten.”
“Aday olduk diye hükümet bozulmaz…”
Başbakan Yardımcısı, sırf Başbakan ve Başbakan Yardımcısı Cumhurbaşkanlığına aday oldu diye hükümet bozulmayacağını söyledi. Özersay “Eğer Başbakan aday oldu diye sınavsız istihdam yapmaya, rant dağıtmaya başlarsa bir hükümet krizi tabii ki çıkabilir. Biz de yapmaya çalışsak yine hükümet krizi çıkar. Bu süreç zorlu bir süreç olur. Bu ülkenin en büyük problemlerinden birisi istikrarlı ve uzun ömürlü hükümetlerin olmamasıdır. Müsteşarlar, müdürler, Bakanlar değişir. Hükümetin uzun ömürlü olması bizim net tercihimizdir” ifadesini kullandı.