Uluslararası ilişkiler, tarih daha sonraları turizm sektörü kariyer anlamında hayatımın merkezini oluşturdu. İkincisi ön planda oldu ve hiç de pişman olmadım. Hele üç buçuk yıllık siyasi hayatımda Kıbrıs'ta siyaset yapmanın " çok fazla düzgün, memleket sevdası güden kişilere göre " olmadığını daha da iyi anladım. Bu arada kesinlikle sözüm meclisten dışarı. Bu uğurda hem turizm dünyası ve akademi sektörünü dünyamın merkezini yaparken, uluslararası siyaset güncel hayatımın en önemli ilgi alanı olmaya devam etti. Bir konuyu araştırırken analitik düşünceye dayalı araştırmaya yönelik istek ve arzum hiç bitmedi. Bitmesi bir yana, artarak devam etti de diyebilirim.
Her şeyin temel dayanağı tarih…
Bizlerin 2. Abdülhamit döneminde Osmanlının İngilizlere kiralanması döneminde Kıbrıs Türkleri olarak nasıl bir süreç içerisine sokulduğu o dönemin Babıali ( Osmanlı siyasetini belirleyen merkez ) nasıl ve ne koşullar ile buna izin verdiğini bir kez daha gündeme getirmekte fayda var.
Neden mi? Çünkü uluslararası diplomaside her zaman hak ve hukuk kazanmıyor, siyasi ve ekonomik güç, güçsüzü bastırıp, uluslararası siyaseti de kendi isteği doğrultusunda yönetebiliyor. Bu açıdan KKTC Devletinin turizm açısından en önemli konu başlığı ve açılımı olması gereken kapalı Maraş konusunun bir de bu bakış açısı ile değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kıbrıs adasının İngilizlere kiralanması
Son zamanlarda yalnız Maraş özelinde değil, Kıbrıs genelinde Osmanlı halkına ve onun uzantısı olan Kıbrıs Türklerine uluslararası diplomasi anlamında büyük haksızlıkların yapıldığına dair tarihi belgeleri sürekli gündemde tutmaya çalışmalıyız diye düşünüyorum. Bu amaçla; Varoşa yani Varoş daha sonraları Maraş konusunun nasıl Kıbrıs genelinde diplomatik lobicilik anlamında nasıl kolay elden çıktığını ve haklarımızı arayamadığımız üzerinde duracağım. Maraş ile ilgili sürekli uluslararası diplomasinin gerekliliğinden geçmişten beri söz ederken, artık belli deliller ışığında bunları bugünün siyasi hayatına taşımamız gerekliliği üzerinde durmalıyız.
1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı, miladi takvimle 24 Nisan 1877’de başlamıştı. Hicri takvimle ise savaşın başlangıcı 1294 yılıdır. Ancak bu dönemde mali işlerde kullanılan Rumi takvime göre savaşın başlangıcı 1293 yılına rastladığı için bu savaş 93 Harbi olarak adlandırıldı. 1 Temmuz 1878`de uluslararası hukukun çok da benzerlerinin görülmediği bir şekilde emaneten Kıbrıs adası İngilizlere kiralandı. Osmanlı yaklaşık olarak Kıbrıs’ı aldığı 1571 den beri üç yüz yıllık bir tarihinde hiç savaşmadan bir kara parçasını elinden çıkarmaya razı oldu. Rusya Osmanlıya 1877`de Osmanlı İmparatorluğuna savaş açarken; geçmişte Kırım Savaşında Osmanlının yanında olan İngiltere ve Fransa bu kez belli kara parçalarını kendi nüfuslarına geçirmek anlamında buna yanaşmadılar. Yalnız kalan Osmanlı Balkanlar’da da Romanya, Sırbistan ve Karadağ halklarının yardımları ile bu savaşı kaybetti ve Ruslar hem Batı`da İstanbul ve Doğu`da da Erzurum’a kadar ilerledi. Hal böyle olunca 3 Mart 1878 de Rusya ile Osmanlı arasında Ayastefanos Anlaşması imzalanarak Osmanlı Derin bir darbe aldı. Buna göre; Rusya Balkanlarda büyük bir güç kazanırken Balkanlarda Bulgaristan’ın kurulmasına, yani Balkanların büyük bir bölümünün kaybedilmesine ,ayrıca Doğuda Ermenilerin Rusya`ya göz kırpmasına vesile oluyordu.. Doğal olarak o dönemin büyük kuvvetleri Osmanlının tek başına Rusya`nın elinde tüm zenginliğini kaybetmesini hazmedemedi ve özellikle İngiltere bu amaçla iştahını kabartarak Berlin`de bir kongrenin yapılmasına onay verdi. Bu durumda; Berlin Kongresi toplandı ve toplantıya, Fransa, Avusturya, İtalya, Almanya, Rusya, Osmanlı katıldı. Bu anlaşmaya göre, bugünkü Balkan ülkeleri kurulurken, bu anlaşma ile Osmanlı Topraklarının beşte ikisini, nüfusunun da beşte birini kaybederek tarihinin en büyük hezimetlerinden birini yaşadı. Bulgaristan`ın bağımsızlığı, Kıbrıs`ın işgali, Trablusgarp`ın İtalyanlarca ele geçirilmesi, Girit`in Yunanistan`a bağlanması hep Berlin Anlaşmasının Mutlak sonuçlarındandır. İşte Berlin Kongresinde Emperyalist İngiltere, Osmanlının Kıbrıs adasını kendilerine vermek koşulu ile yardım edeceği taahhüdünde bulunur. 1869`da Süveyş kanalının da açılması ile birlikte Mısır ve Kıbrıs adasını alarak Doğu Akdeniz`de en büyük güç olmak istiyordu. İngiliz diplomatlar Kıbrıs adasını “ Batı Asya`nın anahtarı Kıbrıs” görüyordu.
(Devam edecek)
Lozan Süreci ve günümüze olan etkileri (1)
Lozan Süreci ve günümüze olan etkileri (1)
Diyalog Gazetesi Diyalog Gazetesi
KIBRIS
İsmet ESENYEL - yorum
Paylaş: