Diyalog Gazetesi

Kültürümüz bozuldu

KIBRIS

Meclisin ilk kadın üyesi Fatma Azgın, siyasetin bir mevki, güç kullanma ve çıkar aracı olarak kullanıldığına dikkat çekerek, önemli bir soruna vurgu yaptı

Çiğdem AYDIN

 

 

Barış Harekatı sonrasında oluşturulan Kurucu Meclis’in ilk kadın üyesi, Eczacılar Birliği eski başkanı Fatma Azgın, Kuzey Kıbrıs’taki siyasetle ilgili görüşlerini açıklarken “siyaset uzun süredir bir mevki, güç kullanma ve bazen de çıkar sağlama aracı olarak kullanılıyor” dedi.

Bunca yıldır hükümetlerin gelip gittiğini, ancak bu toplumu rahatlatacak reformların yapılmadığına dikkat çeken Fatma Azgın, yıllar içinde kültürümüzün dahi bozulduğu söyledi. Azgın “siyasiler, bırakın toplumun kontrolünü, kendi kontrollerini bile kaybettiler” diyerek, kişisel ve partisel bir yapılanma içine girildiğini, toplumu dönüştürecek ve güzel şeyler yapacak, adayı güzelleştirecek bir çaba içine girilmediğini söyledi.

 

Bir anket yapılsa ve sorulsa...

Devlet katkısı yüzünden siyasal partilerin kendi kendilerine güçlendiklerini belirten Azgın, bu durumu şirketleşmeye benzetti. Azgın “Oysa partiler devlet katkılarıyla değil, halk desteğiyle büyümelidirler. Siyaset biraz da gönüllü yapılır. Siyaset bir meslek değil toplumun size verdiği bir görevdir” dedi.

Azgın “bir anket yapılsa ve ‘dünden bugüne en başarılı siyasetçi kimdi’ diye sorulsa, kaç kişinin sayılabiliriz” diyerek, önemli bir konuya dikkat çekti.

Fatma Azgın, Diyalog’un diğer sorularını şöyle yanıtladı:

Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?...

Yanıt: Aktif olarak siyasete 1975 yılında başladım. Kıbrıs Türk Federe Devleti Kurucu meclisinde görev aldım. Ama siyasete olan ilgim 1968 Türkiye’de patlak veren öğrenci hareketiyle başladı. İstanbul Üniversitesinde Dev-Genç olaylarından etkilendim ve siyasi görüşüm o zamanlarda gelişti. Kıbrıs’ta Otonom Türk Yönetimi vardı. 1975 yılında Federe Devlet ilan edildi ve o dönemde bir karar alındı. Artık yeni bir düzen kurulacak ve demokrasi uygulanacak yeni bir devlet modeli ve federasyonu inkar etmeyen bir meclis oluşturulacak, eski vekillere ilaveten 15 kişilik bir kadro daha meclise girecekti. Bu 15 kişi de bazı dernekleri temsilen ve o dönemin Cumhurbaşkanı’nın tayin edeceği ikişilerle parlemento 40 kişiye çıkarılacaktı.

Eczacılar Birliği de bu derneklerin içinde yer alıyordu. Bu kararı öğrendiğimizde ise 48 saatlik bir süremiz vardı kimin parlementoya gireceğine karar vermek için ve bizler Eczacılar Birliği olarak kendi içimizde seçime gittik. Henüz yirmili yaşlarda olmama rağmen seçimi ben kazanmıştım. O zamanlarda Eczacılar Birliğinin sekreteri idim. İsteksiz olduğum için beni ikna ettiler ve 5 adayın içinden ben seçildim.

O dönemde kurulan mecliste ise tek kadın aday olma özelliğini taşıyorum. Bir buçuk yıl dönemin parlementosunda görev aldım.Temel yasaları hazırladık , bunlar Seçim ve Halk Oylaması Yasası, Anayasa, Siyasi Partiler Yasası. Kısaca temel yasaların hazırlanmasında katkı koyduk .

Halkçı Parti’nin kuruluşu

Daha sonra o dönemin ilk muhalefet partisi Halkçı Parti’yi kurduk (1976) . Ama bu parti seçime gitmeden ayrıldık. 1976 yılında Toplumcu Demokrasi Partisi’nden (TKP) aday oldum. Seçim sistemi kazanmama el vermedi çünkü çoğunluk sistemi geçerli idi. 1985 yılında ise Cumhuriyetçi Türk Partisine (CTP) geçtim. 83’te KKTC ilanı gündeme gelince bizler “hayır” demiştik. 1993 – 1998 seçimlerinde CTP’den aday oldum , orada kazandım. Parti içinde 90’lı yılarda kadınlara kota verilmesini önerdim ve bu yöndeki mücadelemizi kazandık. 1992 yılında ise Özker Özgür’e karşı kurultayda aday oldum. CTP içerisinde çalışmalarıma devam ettim ama aktif olarak şu anda siyasette değilim.Siyaseti Sivil Toplum Örgütü olarak sürdürüyorum. Köşe yazarlığı , sanat , çevre , kültür konularıyla ilgileniyor, TV programlarına katılıyorum ve bu şekilde fikirlerimi paylaşıyorum . Siyaset en sevdiğim şeydir , tabi anlamlı siyaset. Çünkü sistemleri ancak siyasetle değiştirebilirsiniz.

Soru:Siyasetten sonra mesleğiniz olan eczacılığa döndünüz. Şimdi ekonomik durumunuz nasıl?.

Yanıt: Ülke koşullarına bakıldığında orta ölçekteyim diyebilirim. Sosyal Sigortalardan emekliyim. Kamuda hemen hemen hiç çalışmadım. Yanlız 3 aylık bir sağlık danışmanlığım oldu o kadar.

Soru:Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler var mı?

Yanıt: Artık büyüdüler. İki oğlum var Mutlu ve Bilgi ikisi de politikaya çok meraklıdırlar. Biri CTP’nin Lefkoşa İlçe Başkanıdır. Bilge ise siyaset bilimi öğretim görevlisidir. Eşim de yine politikayla yakından ilgilidir.

Soru:Son zamanlarda ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?. Yaşadıysanız ne tür sorunlar?..

Yanıt: Yaşadım 2013 Aralık ayında göğüs ağrısı hissetim biraz da evhamlıyım. Gittim hastaneye yattım. Gerekli tetkikler yapıldı ama tedbirli olmak için anjo yaptık. Şu anda iyiyim.”

Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..

“Herhangi bir değişikliğim olmadı dostluklarım konusunda. Ben karakter olarak da mevkilere bağımlı bir insan değilim. Bu açıdan bir doygunluğa ulaşmış bir kişiyim. Zaten kemikleşmiş bir mevkim de hiç olmadı . Halktan asla kopmadım.

 

Çözüme ihtimal vermiyorum

Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..

Yanıt: Benim Kıbrıs sorununda son gelişmelerde dahi yüreğim hoplamadı. Bu konunun çözüleceğine ihtimal vermiyorum. Kendi kendine çözülecek bir sorundur diye düşünüyorum. Sınır kapılarının açılması, yeşil hat tüzüğünün işlevselleşmesi, iki toplunmlu etkinlikler vs.. Bunlar bana parça parça çözüme gidildiğini gösteriyor. Sırada şimdi Maraş var ve tabi dediğim gibi zamanla ve parça parça ele alınarak süreç içerisinde çözülecek.

Soru:Yani çözüm olmadan mı bitecek Kıbrıs meselesi?

Yanıt: Şimdi bakıyorum ben Rumların da Türklerin de kendi kırmızı çizgileri vardır. Kıbrıslı Türklerin zaten Avrupa Birliği üyelikleri bireysel olarak vardır. Adanın kuzeyinde bir sistem yoktur , çarpıklıklara dolu bir düzen var,. Herşey sağlıksız, yollar, gıdalar, çevre ancak belediyeler konusunda biraz iyileştirme var o da AB katkılarıyla oluyor. Topralamak geekirse yıllardır iki tarafın da kırmızı çüzgüleri sabit duruyor bu da parça parça çözümü getirecek.

 

Toplum çözüme hazır

 

Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..

Yanıt: Biz Türk toplumu olarak hazırız. Ancak mal- mülk işi 10 yıl önceki durumdan geri adım atılmış gibi görünüyor yani Annan Planına “evet” denilen noktada değiliz. Ama genel olarak istenç vardır.

Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak?

Yanıt: Mal – Mülk ve vatandaşlık bu konular çok önemli konulardır. Annan Planı çerçevesinde çöüzm mümkündür. Bu çerçevenin dışında bir çözüm kolay değildir. Ama çözüm olacak mı derseniz umudum yok .

Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..

Yanıt: Ben kendi içimde çözüm olmuş gibi hissediyorum. Burada yaşamaktan da sıkılıyorum.Çünkü KKTC’de bürokraside bir sürü abuk subuk işler , toplumsal olaylar kriminal olayların ülkemde sık sık olması beni rahatsız ediyor.

 

 

 

Yarın:Hüseyin Celal

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.