Diyalog Gazetesi

KKTC'de uygulanan seçim sitemi(1)

KIBRIS

Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı Taner Erginel ile seçim sistemi konusunda söyleşi (1)

Söyleşiyi Yapanlar: Av. Şengül Arsal ve Av. Orhan Arsal 

Taner Erginel KKTC de uyguladığımız seçim sisteminin hatalı olduğunu vurgulayarak “Dar bölge çoğunluk sistemi” önerdi.
Soru: 7 Ocak 2018 Seçimlerinden önce “KKTC seçim sisteminin eleştirisi” başlıklı bir yazı yazdınız. Bu yazıda KKTC seçim sistemini eleştirdiniz. Seçimlerden sonra KKTC seçim sistemi yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. Başkanlık sistemine geçilmesini önerenler var. Bu konularda görüşünüz nedir? 
Cevap: Seçim sisteminin yoğun bir şekilde tartışılması olumlu bir gelişme. Ancak benim seçimlerden önce öne sürdüğüm görüşlerle bugün medyada öne sürülen görüşler arasında fark var. Ben yazdığım ve 9 Aralık 2017 de sosyal medyada paylaştığım yazıda 1976 Seçim ve Halk Oylaması Yasası ile ülkemize gelen seçim sisteminin yani “Barajlı D’Hont” sisteminin bugün karşılaştığımız sosyal ve siyasi sorunlara neden olduğunu yazmıştım. Geçmiş deneyimlerim ve araştırmalarım sonucu bazı saptamalar yapmıştım. Yazdığım yazıyı www.tanererginel.com web sayfama da koymuştum. 
Bugün medyada yapılan eleştiriler “Barajlı D’Hont” sistemine değil bu sistemde 2016’da yapılan değişikliğe yöneliktir. 2016 yılında seçim yasası değiştirilerek adaylara her kazada değil tüm KKTC de oy verilmesini öngören bir düzenleme getirilmiştir. Buna çarşaf liste sistemi denmektedir. 2016 değişikliği seçim sistemimize ek sorunlar getirmiştir. Bugün yapılan tartışmalar daha çok bu ek zorluklarla ilgilidir. Ayrıca hükümet şeklinin değiştirilerek Başkanlık sistemine geçilmesi konusunda ciddi tartışmalar olmaktadır.
Hâlbuki ben demokratik adil bir düzene kavuşmak için “Dar bölge çoğunluk” sistemini önermiştim. Bu sistem İngiltere’de uygulanan seçim sistemidir. İngiltere’de yaşayan hukukçu arkadaşların görüşünü ve orada yaşayan halkın şikâyetleri olmadığını dikkate alarak bu öneriyi yapmıştım.
Bu sistemde çarşaf liste ile ülke çapında seçim yerine ülkenin milletvekili sayısı kadar bölgeye ayrılır ve her bölgede tek milletvekili seçilir. Bu durumda KKTC 50 bölgeye ayrılacak ve her bölgede daha fazla oy alan aday milletvekili olacaktır. Buna karşı KKTC’yi 50 bölgeye ayırmanın zorluklarından söz edilir. Bu zorlukları çözmenin yollarını aramak gerekir. 
Mevcut sistem maalesef etik dışı sonuçlar doğurmakta ve demokrasiden uzaklaşmamıza neden olmaktadır. Konuşmamın devamında bu görüşlerimi ayrıntılı olarak anlatmaya çalışacağım. 

Soru: 2016’da kabul edilen tek bölge ( çarşaf liste ) seçim sisteminin hatalı olduğu konusunda genel bir kanı oluşmuştur. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Cevap: 2016 yılında gerçekleşen çarşaf liste değişikliğinin hatalı olduğu konusunda genel kanıya katılıyorum. Ancak sorun bundan ibaret değildir. 2016 değişikliği mevcut sorunları artırmıştır. Bu değişiklik üzerinde durmadan önce eski sistemde mevcut sorunları saptamak gerekir. Geçmiş sistemde sorunları saptadıktan sonra dünyanın en iyi seçim sistemini oluşturma vizyonu ile hareket etmemiz gerekiyordu.
O zaman halkın en kolay oy vereceği, hiçbir oyun yanmadığı, halkın iradesinin en iyi şekilde sandığa yansıdığı bir seçim sistemi nasıl olur diye sorarak yanıt aramak gerekiyor. Daha açık ifadeyle dünyada en az oy iptal edilen devlet olma çabası içine girmeliyiz. Halbuki dünyada en fazla oy iptal edilen devlet olduk. Bu durum, hatalı bir yöne gittiğimizi ve demokrasiden uzaklaştığımızı gösteriyor.

Soru: Seçim sistemimizde eskiden beri mevcut sorunlar nelerdir? Başkanlık sistemine geçmek bir çözüm olacak mı? Bu konuda Türkiye’yi izlemek doğru olur mu?
Cevap: Kanımca Başkanlık sistemine geçmek doğru değildir. Bu sisteme geçmek ümit edilen sonuçları doğurmayacaktır. Hatta daha büyük ve daha ciddi sorunlarla karşılaşmamıza neden olabilir. Ülkemizde yaşanan sosyal ve siyasal sorunların Hükümet şeklinden kaynaklandığı zannediliyor. Halbuki araştırınca bu sorunların Hükümet şeklinden değil Seçim sisteminden kaynaklandığını görürüz. Başkanlık sistemine geçmenin siyasal ve sosyal yaşamımıza etkisi olacaktır. Ancak ümit ettiğimiz kadar fazla değil.
Hükümet şekli konusunda Türkiye’yi veya Rum kesimini izlemenin de doğru olmadığı görüşündeyim.
Her şeyden önce bir konuya açıklık getireyim. Genel bir kanıya göre KKTC de meydana gelen tüm olaylar Türkiye Hükümetlerinin etkisi altında gerçekleşmektedir. Kıbrıs’ta gerçekleşen özellikle olumsuz gelişmelerin Türkiye Hükümetlerinin etkisi altında meydana geldiği yönünde bir görüş oluşmuştur. Böylece kendi sorunlarımızı tartışıp doğru yolu bulma sorumluluğundan kurtulmamızı önerenler vardır. Benim şahsi deneyimim yaklaşımın hatalı olduğu yönündedir. Şöyle ki, ciddi bir çalışma yapıp bilinçli bir görüş ortaya çıkardığımız zaman Anavatan yöneticileri buna saygı göstermektedirler. Yazdığım “Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları” isimli kitapta hukuk alanında Türkiye’yle olan temaslarımızı anlattım. İlk zamanlarda Anavatan Yöneticileri hukuk sistemimizi değiştirmemizi ve Türkiye hukukunu Kıbrıs’a getirmemizi öneriyorlardı. Kıbrıs Türk hukukçuları bu görüşün doğru olmadığını Türkiye yöneticilerine anlatınca ısrarlı olmadılar. Hatta Sn. Bülent Ecevit Türkiye yargısında reform yapılmasını önerirken KKTC yargı sisteminin örnek alınabileceğini ifade etmiştir. Bu nedenlerle ülkemize en uygun seçim sistemi ile hükümet şeklini hangisi olduğunu özgürce araştırmamız ve tartışmamız gerekir. Bu konularda sorumluluğu başka tarafa atmamız veya hatalı bir uygulamayı gözü kapalı izlememiz doğru değildir. 

Soru: Yazınızda sorunları Atatürk yöntemiyle çözmekten söz ettiniz. Bunun anlamı nedir?
Cevap: Geçmişte ülkemize uygun hükümet şekli, seçim sistemi ve bunlara benzer konuları çok tartıştık. Arkadaşlarımla bu sorunlara nasıl bir çözüm bulunabileceğini tartıştığımız zaman en doğru yolun Atatürk yöntemi olduğu kanısına varırdık. Size bu yöntemin veya bizim bu ismi verdiğimiz yöntemin nasıl olduğunu anlatayım. 
Ulu Önder Atatürk hukuk, eğitim, kıyafet, şehir planlama, harf ( alfabe) inkılabı veya buna benzer konularda bir karar vermeden önce dünyada en başarılı olmuş ülkeyi saptar, bu ülkenin en iyi uzmanını arayıp bularak Türkiye’ye davet eder ve görüşlerini öğrenirdi. Daha sonra bu görüşleri o konuyu Türkiye’de en iyi bilenler arasında tartıştırıp doğru sonuca varırdı. Yani önce dünyada mevcut en iyi uygulamayı saptamakla yola çıkardı ve daha sonra Türkiye’de ondan daha iyisini yapmaya çalışırdı. Maalesef ülkemizde ve Türkiye’de artık bu yöntem izlenmiyor. Dünyada en başarılı olmuş ülke ve bu ülkenin en iyi uzmanı aranıp bulunmuyor. Dünyadaki en iyi uygulamayı saptamak ve ondan daha iyisini yapmaya çalışmak gibi bir düşünce yok.
Genellikle yerel bir uzmanın veya sıradan bir kamu görevlisinin eksik bilgileri ile sorunları çözme gayreti var. Bazen siyasiler okul yıllarından akıllarında kalan gelişigüzel görüşlerle hareket ediyorlar. El yordamı ile deneme yanılma yöntemi ile sorunlar çözülmeye çalışılıyor. Bazen hata üstüne hata yapılıyor. Örneğin iyi bir yasanın yıllarca değişmeden ve sorun çıkarmadan uygulanabilmesi gerekir. Halbuki bizim Yasama Meclisimizin yaptığı yasaların daha mürekkebi kurumadan hatalı olduğu anlaşılıyor. Hatayı düzeltmek için yapılan değişiklik de yine hatalı oluyor. Kısa sürede 20, 30 kez değiştirilen yasalar var. 
Arzu ederseniz hükümet şekli ve seçim sistemi konusunda da Atatürk yöntemini uygulayalım. Tüm dünyayı tarayıp, en iyisini saptamaya ve ondan daha iyisini ülkemizde yaratmaya çalışalım.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.