Diyalog Gazetesi

KKTC Bankacılık düzenleme ve denetim sistemi gözden geçirilmeli (1)

KIBRIS

Prof. Dr. Mete Feridun

İçinde bulunduğumuz COVID-19 krizi sırasında toplumumuzun özellikle kredi müşterisi olan ve kriz nedeniyle bu kredileri geri ödeme sıkıntısı çekmekte olan kesiminde bankalara yönelik yoğun bir tepki olduğu görülmektedir. Bu tepkilerin haklı bir gerekçeye dayanıp dayanmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Ancak, ekonominin çarklarının sağlıklı bir şekilde dönebilmesinin büyük ölçüde bankacılık sistemine olan güvenin devamına ve bankaların itibarının korunmasına bağlı olması nedeniyle bu sorunların daha sağduyulu bir şekilde tartışılması gerekmektedir. Bu yazının amacı bankacılık sektörüne yönelik olarak ortaya konmuş olan kararların yeterli olup olmadığını ve bankalara gösterilen tepkilerin haklı olup olmadığını tartışmak değil, mevcut kriz sırasında bankacılık sektörümüze ilişkin olarak gündeme gelmiş olan bu tartışmaların KKTC bankacılık düzenleme ve denetim çerçevesindeki eksikliklerin giderilmesi açısından önemli bir fırsat sunmakta olduğuna dikkat çekmektir. Aşağında ifade etmeye çalışacağım gibi, ülkemizde son bir aydır bankacılık sistemimize ilişkin olarak gündemde olan tartışmalar tamamen KKTC bankacılık düzenleme ve denetim sistemindeki yapısal bir eksiklikten kaynaklanmaktadır.
KKTC bankacılık sektörünün düzenleme ve denetimine ilişkin olarak tespitlerimi dile getirmeden önce, günümüzde bankacılık sisteminin düzenleme ve denetiminin, özellikle gelişmiş ülkelerde, Türkçeye “ihtiyatı düzenlemeler” (“prudential regulation”) ve “finansal davranış düzenlemeleri” (“financial conduct regulation”) olarak çevirebileceğimiz, iki ana çerçevede yürütülmekte olduğunu ifade etmek isterim. Bilindiği üzere, ihtiyati düzenlemeler, bankaların sermaye, likidite ve kârlılık gibi açılardan sağlamlığını güvence altına almayı amaçlarken, “finansal davranış düzenlemeleri” ise bankaların faaliyetlerini müşterilerini herhangi bir mağduriyete uğratmayacak şekilde sürdürmelerini, piyasaların rekabete açık bir ortamda faaliyet göstermelerini ve tüketici haklarını güvence altına almayı hedeflemektedir.
Genelde “Merkez Bankacılığı” veya “bankacılık düzenlemeleri” gibi konulardan bahsedildiği zaman kastedilen bankaların ihtiyati düzenlemeleridir. Bu yazıda önemini vurgulamaya çalışacağım “finansal davranış düzenlemeleri” ise, 2007-2008 küresel krizinden sonra gelişmiş ülkelerde çok büyük önem kazanırken, birçok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi KKTC’de de henüz gereken önemi kazanmamıştır. Hatta, söz konusu düzenlemelerin Türkçeye nasıl çevrilmesi gerektiğine ilişkin olarak Türkiye’de de ne akademik ne de bankacılık çevrelerinde henüz bir uzlaşı sağlanmadığı ve “finansal davranış”, “finansal tutum”, “finansal idare” gibi farklı şekillerde tercüme edildiği görülmektedir.
Nitekim, bu konunun Türkiye’de olduğu gibi ülkemizde de henüz gündeme gelmemiş olmasının, şu anda KKTC bankacılık sektörüne ilişkin yaşanmakta olan tartışmaların en önemli nedenlerinden biri olduğunu düşünmekteyim. Daha önce Birleşik Krallıkta her iki düzenleme ve denetim kurumunda (Bank of England – Prudential Regulation Authority ve Financial Conduct Authority) önemli sayılabilecek görevler üstlenmiş olmamın yanı sıra, daha sonraki süreçte görev almış olduğum danışmanlık şirketi PricewaterhouseCoopers’ı Birleşik Krallıktaki “Finansal Piyasalar Hukuk Komitesi” (Financial Markets Law Committee) toplantılarında temsil ederek, finansal düzenlemelere yönelik politika önerileri hazırlamakla görevlendirilmiş bir bankacılık uzmanı ve akademisyen olarak, KKTC bankacılık sektörüne ilişkin görüşlerimi paylaşmamın, ülkemizde yaşanmakta olan tartışmaların ileride tekrarlanmaması için gerekli düzenlemelerin yapılmasına yardımcı olacağını ümit etmekteyim.
“Finansal davranış düzenlemeleri” konusuna geri donecek olursak, bu alandaki öncü kurumun, benim de daha önce görev yapmış olduğum ve 2013 yılında faaliyete geçmiş olan, Birleşik Krallıktaki Financial Conduct Authority (FCA) olduğu dünyaca kabul edilmektedir. Türkçeye “Finansal İdare Otoritesi” veya “Finansal Davranış Otoritesi” olarak çevirebileceğimiz bu kurum, bankalar dahil olmak üzere toplam 58,000 civarında finansal kuruluşun düzenlenmesi ve denetiminden sorumlu olması nedeniyle dünyanın en büyük finansal otoritesi olarak bilinmektedir.
Bank of England’dan bağımsız olarak faaliyet göstermekte olan bu kurumun oluşuturulmasındaki temel amaç, bankaların sermaye, likidite ve kârlılık gibi konularda olduğu kadar, özellikle hukuki uzmanlık gerektiren “financial conduct” riskleri (“finansal davranış riskleri”) açısından da sıkı bir şekilde düzenleme ve denetime tabi tutulmasını sağlayacak, uzmanlığı ve tarafsızlığı kamuoyunca tartışılmayacak nitelikte bir otorite oluşturmaktı. Bilindiği üzere, 2007-2008 küresel krizinin ardından buna benzer kurumların oluşturulması diğer gelişmiş ülkelerde de gündeme gelmiş, örneğin ABD’de “Dodd-Frank Wall Street Reformu ve Tüketiciyi Koruma Yasası” kapsamında finansal ürün ve hizmet piyasalarındaki tüketicileri korumak amacıyla “Tüketici Finansal Koruma Dairesi” (Consumer Financial Protection Bureau - CFPB) isimli bir otorite faaliyete geçirilmiştir.
(Yarın: İngiltere bankacılık konusunda neler yaptı?)

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.