Sonuç CEVİZCİ
Gazeteniz Diyalog; Meclis Başkanı Sibel Siber’in, Cenevre’ye hareketinden önce Cumhurbaşkanı mustafa Akıncı’ya vermiş olduğu mektubu ele geçirdi. Parti liderlerine de dağıtımı yapılan mektupta, Veto hakkı’, Mülkiyet kriterleri, nüfus, Birincil Hukuk ve Çapraz oy konularında ciddi uyarılar yer alıyor.
Siber’in, Akıncı’ya gönderdiği mektubun tam metni:
Sayın Cumhurbaşkanı;
Öncelikle dünyanın en uzun süren uyuşmazlıklarından biri olan Kıbrıs sorununun karşılıklı iki halk tarafından kabul edilebilir ve yaşayabilir bir çözümle sonuçlanması en büyük arzumuzdur. Önümüzdeki günlerde Cenevre’de yer alacak müzakereler de bu yönde büyük önem taşımaktadır. Göreve geldiğinizden bugüne çözüm müzakerelerinde, müzakere heyetinizle birlikte yaptığınız çalışmaların olumlu netice vermesini diler, bu zorlu süreci başarılı bir sonuca ulaştırma konusunda size ve müzakere heyetinize kolaylıklar dilerim.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki müzakerelerle ilgili olarak Meclis Başkanı olarak şahsıma geçtiğimiz yıl bir kez davet gönderdiniz ve bir kez Cumhurbaşkanlığına görüşme imkanı bulduk. Bunun dışında Meclisimize de 3 kez Kıbrıs Müzakereleri ile ilgili bilgilendirme toplantıları yaptınız. Bu toplantılar sırasında, kürsüden yaptığım açıklamalarda, zaman darlığı nedeniyle milletvekillerimizden gelebilecek bazı soruları daha sorna size yazılı olarak iletebileceğim sözünü vermiştim. Nitekim tarafıma sözlü olarak iletilen, tutanaklarda net olarak yanıtını bulamadığım bazı soru ve endişeleri sizlere iletmek sorumluluğu duyduğumu belirtmek isterim. Sizden gelen bilgileri halkı aydınlatma görevi olan milletvekilleri ie paylaşarak hem doğru bilgilendirmeyi sağlayacak, hem de benim de taşıdığım ve belki de çoğu yetersiz olan kaygıları ortadan kaldırmış olacağımıza inanıyorum.
Yönetim ve güç paylaşımında, Bakanlar Kurulu kararlarında Başkan veya Başkan yardımcısının oy hakkının olmadığı net bir şekilde belirtilmesine rağmen “Veto” hakkının olduğuna dair tutanaklardan yeterli bilgiye ulaşamadık. Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında olduğu gibi açık ve net bir şekilde başkan ve başkan yardımcısının bakanlar kurulu kararlarına veto hakkı olacak mı? Yine aynı şekilde Üst Meclis’in (senato) aldığı kararların oy birliği ile değil de 1 Türk Bakanın oy vermesiyle basit çoğunlukla geçebileceğinin ifade edilmesi demokratik anayasa ile uyumlu mu? Bakanlar Kurulu kararlarında mutlaka konsensüs aranması ve oy birliği gerekmez mi? Yönetimde endişemiz, her iki toplumdan temsilciler olmasına rağmen kararların basit çoğunlukla alınarak kararlardaki irademizin engellenmesidir. Tutanakları olduğumuzda Rum müzakerecilerinin bu çabasının olduğu gayet net şekilde hissedilmektedir. İleride varılacak olan bu anlaşmanın mahkemeler, AB anayasasına uyum veya çeşitli yollarla ( Anayasa değişiklikleri vs.) Üniter bir devlete dönüştürülme riskinin kesinlikle olmayacağı konusunda kesin hukuki güvencemiz olacak mıdır?
Mülkiyerre duygusal bağ terimi, kullanıcılar için geçerliyken ve özellikle Demopulos kararında bu açık bir şekilde belirtilmiş ve orayı yuva olarak kullananlara birincil hak sahibi denilmişken, 11 yaşın üzerinde olup da 74 öncesi tapuya sahip Kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumlara duygusal bağ hakkı verildi mi? Eğer verildiyse AİHM’in o mülkü halihazırda yuva olarak kullananlara verdiği öncelikli hak sahibi olma durumunu, 74 öncesi mülk sahibiyle eşitl oluyor muyuz? Mülkiyette halihazırda uzlaşmaya varılmış kriter hangileridir? Tutanaklarda kriterlerin belirlendiğini ama öncelikli hak sahibi konusunda net bir uzlaşı olmadığını gözlemlemekteyiz. Bu konular halen Cenevre öncesi çözümlenmiş mi? Örneğin inkişaf edilmiş mülk konusu netlik kazanmış mıdır?
Müzakerelerde verilen nüfus sayılarına ve orana bakacak olursak, nüfusun ancak % 20’sini Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu görülmektedir. ( Öncelikle Rum müzakereciler nüfus sayımlarını ilk rakam 635.000 olarak vermişken daha sonra 803.000’e çıkardıkları bilgimizdedir) Böyle bir oranın normal doğum ve ölümlerle bozulmayacağı açıktır. Bu oranı korunması için de 1 Türk vatandaşının vatandaşlığa alınması halinde 4 Yunan vatandaşının vatandaşlığa kabul edileceği şartı koşulmuştur. Böyle bir oranı (1/5) kabul etmiş olmakla, yönetimdeki güç paylaşımı, başkanlık rotasyon, gelir, federal bütçe ve daha bir çok konuda bu oranın önümüze konmasının önü açılmayacak mı? Örneğin Kıbrıs cumhuriyeti2nde bütçe 2 milyon KL iken Kıbrıs Türk Toplumuna ayrılan pay 400.000 KL ( 1/5) idi.
Anayasanın değiştirilemeyecek maddeleri korunacak demektir. Diğer Anaysa değişikliklerinin her iki kurucu devlet vatandaşlarının ayrı ayrı referandumuna sunulması yerine anayasa değişikliği yapabilme yetkisini Federal Meclis’e vermek risk taşımıyor mu? Bugün Üniter devletlerde bile Anayasa değişiklikleri halkın referandumuna sunulurken, halkın referandumuna sunma konusunda neden ısrarcı olunmamıştır?
Kurucu Devletlerin başkanlık seçimlerinde % 20 oy çapraz hesaba katılıra, % 20’de iç vatandaşlık nedeniyle oy kullanılacağı göz önünde bulundurulduğunda, Kıbrıslı Rumların blok oy kullanması halinde % 40 oy ile Kıbrıs Türk Kurucu devletinin, başkanlık seçiminde, Rum toplumunun oy yönü belirleyici olmayacak mı? Bizim nüfus oranımıza göre Rum tarafı seçiminde bu iradenin Kıbrıslı Türkler yönünden % 20 oranını aşmayacağı görülmektedir.
İki toplum arasında varılacak bu anlaşma kuruluş anlaşması olarak AB Birincil Hukuku kabul edilmezse, derogasyonların da olmadığı bir anlaşmada, zaman içinde Kuzeyde nüfus ve mülkiyette sarih çoğunluğun Kıbrıslı Türklerde olmayacağı net değil mi? Tutanaklarda ve yaptığınız açıklamalarda bu anlaşmanın birincil hukuk olması yönündeki gayretkerinizi biliyoruz. Avrupa Birliği yetkilileriyle yaptığınız görüşmelerde bu konu ile ilgili herhangi olumlu bir söz verildi mi? 10. Protokoldeki anlaşma maddelerinin birincil hukuk olacağına dair Cenevre öncesi yazılı güvence aldınız mı? Kuzeyde mülkiyette sarih çoğunluğun Kıbrıslı Türklerde olması kurucu devletimizin kendi iç düzenlemesini yapacağı bilgisi verdiniz. Fakat yine tutanaklardan elde ettiğimiz( AB hukukçusunun görüşü) bilgi, kurucu devletin bu düzenlemeyi geçici bir süre için ancak kendi iç vatandaşları için yapabileceği yönündedir. Yani bu şekilde düzenlemeyle mülkiyet alımında kısıtlama yapamayacağımız açıktır.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Bir çözüm anlaşmasına giderken kötü senaryoların uygulamaya konmamasını önlemenin yolunun, kötü senaryoları düşünerek tedbir almakla mümkün olduğu düşüncesindeyim. O nedenle şu ana kadar varılan mutabakat kağıtalrının iyi bir Anayasa ve AB hukukçusu tarafından Cenevre görüşmesi öncesi ve sonrasında değerlendirilmesi önemlidir görüşünde olduğumu daja önce de sözlü olarak ifade ettiğim gibi yine vurgulamakta yarar gördüğümü belirtmek ieterim. Şüphesiz ki takdir siz Sayın Cumhurbaşkanı’ndır.
Dr. Sibel Siber
K.T.T.C. Cumhuriyet Meclisi Başkanı