Haber: Çiğdem AYDIN
Kuzey Kıbrıs’ta giderek yaygınlaşan kontrolsüz ilaç kullanımı herkesi tedirgin ediyor. Adanın en güzel ve en temiz köylerinden biri olan 250 nüfuslu Hisarköy’de dahi 20 kişinin kanser hastalığına yakalandığı bildirildi.
Diyalog muhabirine konuşan köyün eski muhtarı Halit Keskinoğlu, “sebzelerde ilaç kullanımının ne kadar yaygın olduğunu gözlerimizle görüyoruz. Ben şahsen çocuklarıma sadece kendimin yetiştirdiği sebzeleri yediriyorum” dedi.
Bazı tarımsal ilaçların, kullanımdan belirli bir süre sonra piyasaya sürülmesi gerektiğine dikkat çeken Halit Keskinoğlu, birçok üreticinin buna uymadığını söyledi. Keskinoğlu “ilacı kullandıktan bir, ya da iki gün sonra mahsulü pazara sürüyorlar. Bu insanların kanser olmasına yol açıyor” diyerek, denetim yetersizliğinden yakındı.
Genç nüfusun köyü terk ettiğini belirten Keskinoğlu, sıkıntıları şöyle dile getirdi:
“Köyümüz çok güzeldir kuru ziraat yapıyoruz. Çiftçilikle geçindim bunca zaman şimdi emekliyim eşim çiftçiliğe devam ediyor. Bu köyün en problemi geçmiş siyasilerimizin yapmış olduğu hatalardır. Mesela Sosyal Konut projesi var bir de Kırsal Kesim için sosyal konut projesi var yasamızda vardır burada hiçbir gencimize bu projeyle ilgili bir açılım yapılmadı bu defa gençlerimiz bu köyden göç ettiler ve üretici olmaktan tüketici sınıfına geçtiler.Benim köyüm 250 nüfusluydu şimdi altına düştük çünkü genç yok doğum da yok 20 yıl sonra bu köy çiftlik olur. Hep yaşlı en genç insanlarımız ancak vardır 20 kişi. Gençler inşaat sektörüne ve memurluğa atılıp gittiler. Köyümüz en büyük problemi keçilerdir.
Ben daha önce muhtarlık yaparken bu keçi sahiplerine ihbarda bulundum ve keçileri kaldırdıydım. Şimdi bakarım keçiler dağdan iner bütün ekinleri yok eder.Ülkenin en büyük problemi ciddiyetsizliktir. Uygulamalar yasalar vardır ama kimse uygulamıyor .Dağda binlerce zeytin ağacımız vardır ama yağ bile çıkaramaz olduk söktük köye ektik ağaçları gelirler şimdi de burada yerler. Şikayet ettik ama kimseden yardım gelmiyor. Keçi yasağı var diyorum bu köyde 3 kişinin var keçiler bellidir ama dediğim gibi ciddiyetsizlik.
Biz küçücük bir memeleketiz bu ülkenin en büyük sorunlarından biri de kanserdir. Siz tuvaleti bile temizlerken kimyasal ürün kullanırsınız bu sular da kuyulara gider nasıl kanser olmayalım. 1964 ten 1998 yılına kadar kanser görülmedi bu köyde 1998 den itibaren en az 20 kişi kanser oldu.Prostat, safra, ilik, akciğer kanseri bu köyde çok var. Tüm ülkede kanser vardır ama bu durumu tespit eden yok. Hangi sebzelerden kanser oluyoruz bir düşündüler mi. Adam sabah attı ilacı öğlene topladı ve pazara götürüp sattı kim denetler? Ben gözümle gördüm.Çocuklarıma da kendime de kendi yetiştirdiğimi yediririm. Üçüncü bir problem de trafik kazalarıdır. Ehliyet verme sistemi yanlış çünkü 20 yaşındaki çocuklar peynir ekmek gibi ehliyet alır kazaların yüzde 90’ı direksiyon hakimiyetini kaybeder da olur neden diye soran yok demek ki yollardan değil süratten sormak lazım sorgulamak lazım.”
Avrupa destek verdi
Hisarköy Muhtar Azası Hasan Saçar, 250 nfuslu köyde 10 kişinin çobanlık yaptığını, diğerlerinin çiftçilikle geçindiğini söyledi.
Gençlerin köyü terk etmesinden yakınan Saçar şöyle dedi:
“Gençlerin neden göç ettiklerini bilemiyorum. Aslında köyde evleri vardır, yaptılar, oturdular daha sonra Lefkoşa’ya gittiler.Çünkü insanların çocuğu var işleri Lefkoşa’dadır memurdurlar hafta sonundan hafta sonuna gelirler köye. Hafta sonları gençler de köye gelince nüfusumuz 300 oluyor.”
Soru:Köyünüzde ilk göze çarpan parke döşenmiş sokaklar belediye mi yaptırdı ?
Yanıt: Köy meydanında görmüş olduklarınızı ve caddeleri, binaları da Avrupa Birliği yaptı. Diğer parke ve duvarları ise Lapta Belediyesi yaptı. İkini etap da eksik kalan yerler de tamamlanacak ümit ediyorum. Ama köyümüzün bu kadar güzel restore edilmesini Avrupa Birliği yaptı. Tabi köyümüzün nüfusunun hemen hepsi yaşlı insanlardır da koruması çok zor olmadı bu güzellikleri belediyemiz de devamlı köyümüze gelir ve yardımcıdır bizlere. Uzak bir köyüz ama belediyeye bağlı bir ekip burada her gün çalışıyor.”
Soru: Köyde toplu taşımacılık var mı?
Yanıt: Otobüsümüz vardı eskiden Tepebaşına satıldı daha sonra bazen Tepebaşından gelir otobüs ve alır gider şimdi yolcuları. Burada nüfus az olduğu için gerek duyulmadı toplu taşımacılığa.
Köyün simgesi Orkide
Soru:Köy meydanında duran orkide simgesini bize anlatır mısınız?
Yanıt: Her yıl mart ayında köyümüzde orkide festivali düzenlenir. Bu orkideyi buraya bir İngiliz yerleştirdi ve onlar başlatmıştı bu orkide festivalini. Adı Maureen Hutchinson. Burada 24 yıl yaşadı KKTC’yi çok severdi biz de o rahmetli olunca köy meydanına sembolik bir orkide anıtı diktik.Eşi bu köyde yaşardı ama o da gitti sadece gelir arada bir evine bakar gider.
Soru:Köy ortasında bir de taş bulunuyor bize hikayesini anlatır mısınız ?
Yanıt: Bu taşın adı Rotsa Meydanı Taşı’dır. Bir zamanlar köy dışından gelen birileri bizim köyden kız isteyecekse idi önce bu taşı kaldırırdı, eğer kaldırabilirse sonra kızı istemeye hakkı olurdu. Şimdi küçüldü biraz zamanla o dönemlerde bu taş tam 100 kilo idi. Eğer 100 kiloyu kaldırabilirse kızı isteyebilirdi yoksa kız da yok. Şimdi 80 kilo oldu bu taş.Çok şükür benim hanımla ben de bu köylü olduğum için benim taşı kaldırmama gerek kalmadı. Ama dıştan gelenler bu köprüden geçti. Ahmet Reis vardır o kaldırdı mesela.
Niyazi Keskinoğlu: Doğal Beslenin
“80 yaşındayım. Ben dışardan geldim ve köy meydanında olan o 100 kiloluk taşı kaldırmış adamım. Bir iki kaldırdım sonra devamlı denedim. Köyümüzün pek sorunu yoktur. Gençler gittiler ama işleri güçleri şehirdedir o yüzden gittiler. En çok sevdiğim yemek Mantardır Gavcar Mantarı herkes doğal beslensin hastalıklar çoğaldı. Gavcar Mantarının lezzeti etten daha güzeldir.”
Zehra Saçar:Köyde manav yok
“Hisar Köylüyüm ben oldum olası. Gömeç, Gelincik Yemişi, Hostez, Ayrelli yapar yerim, Cinara dalı da en çok sevdiğim yemeklerdir. Biz kış oldu mu marketten alışveriş yapmayız. Ovalar yemek doludur. Gençliğimde işim çobanlıktı. 69 yaşındayım. Tek hastalığım şeker hastalığıdır. Aileden ırsidir galiba. Bir sürü koyunumuz vardı 30 sene çobanlık yaptım, hellim yapar geçinirdik. Şimdi sattık hayvanları bir iş yapmıyoruz sosyal yardımdan maaş alırım. Zamanında yatırım yapmıştık şimdi bulduk. 4 çocuğum vardır hepsini okuttum çok şükür hepsi kendi hayatını kurtardı. Bizim köyün en acil sorunu mannav yoktur. Bir bakkalın elindeyiz getirirse buluruz getirmezse bulmayız. Çiçek lahanası, Ispanak getirseler almaz mıyız? Arabamız yoktur gidelim alalım şehirden. Eskiden hastaneye giderdik otobüsle ama şimdi soğuktan gidemiyoruz. Eskiden Rumlar vardı ama hiç hareket edemezdik çok şükür geldi Türk askeri da kurtardı bizi. Şimdi ortalık daha iyi oldu.Allah razı olsun Türk askerinden. 50 yıl oldu evliyim çok şükür. Görücü usulü ile evlendim ama hep içimde kaldı daha güzel bir evim olsun isterdim.”
Ömer Faruk: Tarım için su yok
“İlkokul mezunuyum kuru ziraat ve Reçber geçindim bunca yıl. Sosyal Sigorta emeklisiyim 1956 yılından bu yana da evliyim. 1956 yılında yardımcı polislik yaptım daha sonra 1 buçuk yıl CMC madeninde çalıştım ardından babam dedi gel sana arsa vereyim da reçbercilik yap. Bir tek prostat kanseri oldum ameliyat oldum şimdi iyiyim. Ama bel fıtığı da çıktı çok şükür yaşarız işte. 4 çocuğum vardır hepsi Lefkoşa’ya gittiler. Köyün toprağı yoktur, kazanç sağlamak mümkün değil gençler de kaçıp gidiyor. Köyümüzde çok az genç kalır çoluk çocuk nasıl okuyacak dershanesi var faaliyetleri var her saat buradan kalkıp gidemezsiniz Lefkoşa’ya. O yüzden oraya taşınıyorlar. Bu köyün en büyük problemi sudur. İçme suyumuz vardır ama bahçecilik yapmaya kalkarsan köyde su yok. Suyu ararsın 1 inçte bulursun ama o da bahçecilik için yeterli değildir. Belki Türkiye’den gelecek olan o suyu bizim köye getirirler da buranın ürünleri gibi yoktur. Toprağımız güzeldir çünkü.”
Ümran Faruk: İlaçlar hasta etti insanları
“75 yaşındayım 1956 yılında görücü usulü ile evlendim 13 yaşındaydım sözlendiğimde. 14 yaşında nişanlandım 16 yaşında da evlendim. Görücü usulü oldu ama çok şükür iyi geçiniyoruz eşimle. Zamanında çok işledik 5 çocuğumu yetiştirebilmek için bana çok yardımcı oldular. Sağlık problemim yoktur yalnız Kolestrolüm vardır. Bizim burası ağaç doldur biz kendimiz yetiştirirdik her şeyi ve kendimiz yerdik mis gibi tüterdi o domatesler şimdi ilaçlardan hastalıklar da çoğaldı. Bizim zamanımızda yoktu böyle hastalıklar eskiden ilaç kullanmazdık zaten bizim zamanımızda ilaç da yoktu 1960’larda öğrendik biz ilacı. Ne kadar yıkarsanız yıkayın o ilaç çıkmaz kabuğundan siner içinde. Bizim köyümüzün çok problemi yoktur suyumuz azdır. Yağmur yağarsa sorunumuz olmaz ama yağmazsa çok eziyetleniriz. Hala bahçelerimiz vardır kendimiz yetiştirmeye çalışırız her şeyimiz ağaçlarımızı çok severiz istemeyiz kurusunlar, çocuklar da kaçtı köyden bize kalan ağaçlarımız oldu.”
Fotoğraflar: Abdullah SUİÇMEZ ve Nurettin ARAPSOY