Çiğdem AYDIN
Başkent Lefkoşa’da 19 Şubat tarihinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen, King Oto Plaza, Özmerhan Ltd ve Opel Plaza’nın kundaklanması olayıyla ilgileri olduğu iddiasıyla poliste tutuklu bulunan Evren Baysal, Eren Baysal, Ozan Ögeyik, Mahmut Selkar, Âdem Bağlar ve Mustafa Kaya isimli zanlıların avukatı Mustafa Asena, müvekkillerinin işkence gördüğünü iddia ettikten sonra, ilk duruşmada hakim ve başsavcılığın yardımıyla bu iddiaların kanıtlandığını söyledi.
Mustafa Asena yaptığı açıklamada şu iddialarda bulundu:
“Müvekkillerim tutuklandıkları günden sonra poliste işkence görmeye başladılar. Müvekkillerim hakkında, yargıya intikal eden suçlama ve iddialarda doğruluk tespit edilirse ve suçlu bulunurlarsa yargılanırlar, adaletin vereceği cezayı da çekerler fakat tutuklu bulunan kim olursa olsun işkenceye maruz kalmamalıdır. Polis sorguları işkence ile olamaz.
Zorla ifade verdirilmek isteniyor…
Müvekkillerimi çırılçıplak soydular, onur kırıcı hallere tabi tuttular. Müvekkillerimin ağzına tabanca sokularak, zorla istedikleri ifadeyi verdirtmeye çalıyorlar. Bunlar maalesef poliste yaşanmaktadır. demiştim. Müvekkillerim geçtiğimiz gün mahkemeye çıkarıldı. Bunun öncesinde verdiğim bu demokrasi mücadelesi içerisinde, Başsavcı’nın girişimi ile ayın 22’sinin gecesi saat 22.30 da müvekkilimi hastaneye götürdük. Oradaki nöbetçi doktor muayene etti ancak, nöbetçi doktor kesikleri sıyrık olarak değerlendirdi. Ve ne yazık ki nöbetçi doktora yalan söylettirildi. Bunu neden bu kadar net söylediğimi anlatacağım. Nöbetçi doktor, mahkemeye şahadet vermek için geldiğinde, mahkeme huzurunda kendisine “zanlının kolundaki yara ve bileğindeki kesikleri gördün mü?” diye soruldu. Nöbetçi doktor ise: “Ben sadece sırtındakileri gördüm. Ben, muayene ettiğimde yoktu” dedi. Bunun üzerine hakim, Adli Tıp Doktoru’nun incelemesini istedi ve müvekkillerimin vücutlarının pek çok yerinde yaralar, darp izleri olduğunu saptadı; vücutlarının pek çok yerindeki yaraları ve kesikleri tespit etti. Bunun üzerine yargıç, nöbetçi doktoru huzuruna çağırdı ve şahadet istedi.
“Bu adamın tırnakları yok”
Ama bir önceki hastane doktoru, zanlının sırtındaki yaraları, kendi kendine tırnakları ile yapmış olabileceğini belirtmişti. Adli Tıp Uzmanı mahkemeye gelip, şahadet verdiğinde “bu adamın tırnakları yok” dedi. Yani, hastaneden benim müvekkilimi muayene eden nöbetçi doktor yalan söyledi, yalan rapor yazdı. Adli Tıp Doktoru ise ilk etapta eksik bir rapor sunduğundan, bu raporu yargıç huzurunda ve mahkemede tamamlandı. Mahkeme oturdu ve karara bağladı. “Bu olay (işkence) benim huzurumda dosyalarım arasında bulunmuyor fakat, bu olayın dosyaların arasında kalmasını istemiyorum. Süratle zanlı’ya bunları yapan veya yapanlar tespit edilsin” emrini verdi. Bu emrin bir suretini de Polis Genel Müdürlüğü’ne gönderdi. Bu şu demektir: “Bu bir mahkeme emridir sizin takipçiniz olacağım.”
“Zanlı kendi kendini tırmaladı” diye yalan söylendi
Ve ardından da zanlılar için son 8 gün tutukluluk emri verdi fakat bu 8 günlük süreç içerisinde de her üç günde bir hastaneye kontrole götürülme emriyle. Ayrıca, adli tıp uzamanın şahadeti ışığında da polisin iddia ettiği gibi, zanlının bu yaraları kendi kendisine yapmasının da mümkün olmadığı ortaya çıktı. Yargıç, kendi inisiyatifini kullanarak, işkence ile ilgili tahkikat istedi. Neticeye ulaşılması için Yargıç ve Başsavcı kendi inisiyatiflerini kullanarak çok yardımcı oldular. Polis tarafından Başsavcı’ya da “zanlı kendi kendini tırmaladı” diye ne yazık ki yalan söylendi. Başsavcı sayesinde zanlının hastaneye götürülmesini, Hakim sayesinde de adli tıp uzmanının görüşünü alabildik. Bu sayede de iddialarımız sabitleşti. Spekülatif haberlerle işkenceye hizmet edilmemeli. Aslolan adalet ve demokrasi olmalı. Buna herkesin bir gün ihtiyacı olabilir.”