Çiğdem AYDIN
Türkiye’nin deneyimli siyasetçilerinden, eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri eski Bakanı Murat Karayalçın, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır tarafından yayımlanan ‘Kahire Deklerasyonu hakkında Diyalog TV’ye önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de boşaltmış olduğu alanların, Türkiye karşısı bir cephe tarafından doldurulduğuna dikkat çeken Karayalçın “hiç de iç açıcı bir tablo değil”dedi.
Karayalçın; kendisine yöneltilen soruları şöyle yanıtladı:
Soru: Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs yakınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt: Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de 2010 -2011 yılından boşaltmış olduğu alan şimdi Türkiye karşıtı bir cephe tarafından dolduruluyor. Teknik açıklamalar, siyasi açıklamalar ne olursa olsun bunun bildiğimiz nedenlerle bildiğimiz gelişmelerin sonucu olarak Türkiye karşıtı bir cephe olduğunu görüyoruz. Ben açıklamayı Diyalog Gazetesinden okudum ve oradan bir sonuç çıkarmaya çalıştım. Konuyu özetleyecek olursak birkaç nokta var. Bunlardan birincisi Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili kullanılan farklı ifadelerdir. İki faklı ifadenin kullanıldığını görüyoruz. Yunan Başbakanı Samaras Kıbrıs’ın adalet ve tarihe saygı esasına göre yeniden birleşmesi gerektiğini ifade ediyor Diyalog’taki açıklamaya göre, Kahire bildirisi içinde de bir başka yerde uluslararası kanunlara göre Kıbrıs’ın birleşmesinden söz ediliyor ve bununla herhalde Birleşmiş Milletler kararı kastediliyor.
Şimdi Kıbrıs’la ilgili söylenenler bunlar işin bir yönü bu. Bu üç ülkenin birlikteliği ile ilgili Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin, Yunanistan’ın ve Mısırın birlikteliği ile ilgili de geleceğe dönük bence güçlü bir mesaj veriliyor, tüm meselelere ilişkin uluslararası sorunlar ve bölge sorunları kastediliyor ve tüm meselelere ilişkin bu üç ülke arasında tam bir mutabakat olduğu söyleniyor ve bunun bundan sonraki ilişkiler için ciddi bir temel oluşturduğu, önemli bir alt yapı olduğu ifade ediliyor bunun da altını çizmek gerekir.
Bir hususun daha altını çizmekte yarar görüyorum Anasdasiadis ve Samaras Mısır ve Avrupa Birliği arasında ilişkilerin geliştirilmesi için bir misyon yükleniyorlar bir taahhütte bulunuyorlar, ara bulucu olacaklarını söylüyorlar.
Çok yönlü blok
Ben bütün bunlardan hareketle çok yönlü bir işbirliğinin çok yönlü bir blokun oluştuğunu gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Bundan 4 yıl önce 2010 yılında Doğu Akdeniz’de Lavan dörtlüsü adıyla 4 ülkenin bir araya geldiği bir birliktelik inşa edilmişti Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün bir araya gelmişlerdi hatta buna daha sonraki aşamada Irak’ın da eklenmesi bekleniyordu. Bu Arap Baharı diye adlandırılan gelişmelerden önceki dönemde sağlanmış olan bir gelişme idi. Oradan çok büyük yatırımlar, kültürel işbirliği, spordan, basından, medyada, ulaşımda işbirliği, alt yapı projelerinde işbirliği girişimleri gibi çok önemli kararlar alınmıştı. Ama maalesef o orda kaldı. Türkiye bunu daha sonra sürdüremedi gelişen koşullara göre. Türkiye bunu sürdürebilmeliydi. Fakat Türkiye nerdeyse bütün dış ülkelerle ilişkilerini kesti, sonuç itibariyle de ortaya çıkan boşluğu da bu şekilde Türkiye karşıtı ülkeler bir araya gelerek dolduruyorlar .”
Soru: Güney Kıbrıs, hidrokarbon rezervleri konusunda stratejik işbirliği anlaşmaları imzalarken, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çalışmalarından vazgeçme çağrısı anlamlı bulunabilir mi?
Yanıt: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çalışmalarından araştırmalarından vazgeçmesi bir anlamda Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkü’nün bu alanlardaki haklarından vazgeçmesi olarak görülüyor, değerlendiriliyor. Şöyle bir noktaya geldi ki Türkiye bu gemileri çekse, bu çağrıda olduğu gibi Türkiye’nin iktisadi bölgede olduğu gibi haklarından bu arada Kıbrıs Türkünün haklarından vazgeçtiği şeklinde yorumlanması olasılığı son derece yüksek. Burada önemli olan bir anlayışın ortaya konmasıdır. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler bu konuda çok önemli bir çalışmayı başlattı. Türkiye de ziyaret edildi Özel Temsilci tarafından ve bu sorunun yani Barbaros Gemisinin çalışmalarının yarattığı söylenen sorunun çözümü için bir değerlendirme, çözüm formülü geliştirildi ama anlaşılan yine basına yansıyan bilgilere göre Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu formülün üzerinde dahi durmadı ve bu konu üzerinde bir görüşme yapmayı dahi gerekli görmedi.”
Tablo iç açıcı değil
Soru: Gelinen noktada Türk Dış Politikasının tepkisizliğini nasıl yorumluyorsunuz ?
Yanıt:Şimdi bu konuyu Türkiye nasıl değerlendirecek onu bilemiyorum. Türk Dışişleri Bakanımız bunun bir şekilde yorumunu yapacaktır. Ortaya çıkan tablo yorum ne olursa olsun hiç iç açıcı bir tablo değil Türkiye yalnızca bu konuyla değil bence dış siyasetine Orta Doğu ülkelerine yönelik siyasetinin bütünüyle gözden geçirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin bölge ülkelerinde hemen hiç birinde Büyükelçiliği kalmadı. Hiçbir siyasi ilişki içerisinde değiliz. Maalesef karşılıklı çok ciddi hasmane demeçler verilmektedir ve onun yarattığı olumsuzlukları yaşamaktayız. O nedenle Türkiye’nin yeni bir hükümetin kurulmasını da fırsat addederek bölge ile ilgili bir genel siyasetle ile ilgili bir değişiklik yapmasını yalızca bu konuda değil genel bir siyaset değişikliği yapmasının uygun ve gerekli olduğu kanısındayım.”