Uzun yıllar CTP'nin çeşitli yönetim kademelerinde görev alan, 1981'den 1998'e kadar da milletvekilliği yapan deneyimli politikacı 73 yaşındaki Mehmet Civa, TAK muhabirlerinin KKTC'nin ilan edildiği döneme ilişkin sorularını yanıtladı.
“KKTC'nin ilanı Denktaş beyin hayaliydi. Türkiye'deki askeri rejim sayesinde fırsat bulunca da bunu yaptı.
1981 seçimlerinde 40 üyeli KTFD Meclisi'ne girenler, KKTC'nin kuruluşuna da evet dedi. Bu seçimle oluşan mecliste CTP-TKP ve DHP'nin 21 milletvekili vardı ve hükümet kurmaya çalışmıştık ama olmadı. UBP-DHP-TBP hükümeti kuruldu.
KKTC'nin kuruluşuna TKP içinde karşı olanlar vardı ama parti olarak desteklerdi. Denktaş'ın TKP içinde hücresi vardı ve onlar Denktaş'la beraber hareket ederdi.
CTP ise ayrı devlet ilanına parti olarak karşıydı. KKTC'nin kurulmasının doğru olmayacağı, yanlış bir adım olacağı, topluma yeni bir şey getirmeyeceği, savaş nedeni bile olabileceği tartışılır, konuşulurdu.
KKTC'nin kurulmasına yönelik çalışmalar ısınınca CTP rutin köy gezilerini artırmıştı. Her yerde KKTC'nin kurulmasının yanlışlığını tartışırdık. Bir gece Düzova'da böyle bir toplantıda arbede çıktı. Bize fiziki bir saldırı olmadı ama tartışma yaşandı. Çok gergin bir ortamdı. Zor savuşturmuştuk o durumu...
Saraydaki yemek
Durum böyleyken ansızın Denktaş'tan 14 Kasım gecesi için 40 milletvekilinin tümüne Saray'da bir yemek daveti geldi. Herkes birbirine "hayırdır" diye sordu. Konunun bu olabileceği aklımıza geldi ama KKTC'nin ertesi gün ilan edileceğini de tahmin etmemiştik. Saraya yemek için gittiğimizde, garsonlar yemek öncesi viski ikram ediyordu.
O gece Omorfo'da Denktaş'ın adamlarının köyleri gezip herkesi ertesi gün Meclis önünde toplanmaya çağırdığı bilgisi de almıştık.
Yemekte ben, Naci Talat'la beraber oturuyordum. Tam Denktaş'ın karşısında oturuyorduk. Bir ara tabaklara vurularak sessizlik sağlandı ve Denktaş konuşmaya başladı. Denktaş "Biz yarın devlet ilan edeceğiz. herkesten beklediğim yarın gelip bağımsızlık bildirgesini imzalasın ve Meclis’te de onay versin."
Denktaş konuşmasını bitirince Naci Talat sordu: "Bu konu Türkiye'yle görüşüldü mü? Oradan bir şey var mı?"
Bunun üzerine Denktaş elini uzattı ve "Elçilik oradadır, gidin sorun konuşun görüşün" dedi.
Denktaş, "Şu andan itibaren bütün dünyayla irtibatımız kesilmiştir. Telefon, telgraf, teleks dış dünyaya kapatıldı" dedi.
Denktaş şöyle devam etti:
"Ve bilinmesini isterim ki yarın bu oluşuma karşı olanlar olduğunu bilirim, genel kurulda bilinmesini isterim ki karşı olanların artık yeni oluşumda yerleri olmayacaktır."
Denktaş'ın bu sözlerini o anda tam algılayamadık ama daha sonra değerlendirdiğimizde, evet bu bir tehditti. Diplomatik tehdit de böyle olur.
Konuşmalar ve yemek bitti. Ben, Fuat Veziroğlu ve Ekrem Ural'la tartıştım. "Çok ayıp ettiniz, bizi tongaya bastırdınız. Siz bu işi bilirdiniz ama bize hiçbir bilgi vermediniz. Bu gece toplantıda bizden bir şey beklemeyin, evet demeyiz" dedim.
Fuat Veziroğlu, Naci Talat'a "Be Naci akıllı olun, gidin karar alın ve bu işe evet deyin" diyerek telkin edip etki altına almaya çalıştı.
Biz de, TKP de parti meclisini toplama kararı aldık. Yemekten çıktık partiye gittik. Sabahın 01.00'ine doğru toplantı yaptık. Uzun uzun tartışmalar yaşandı. "Karşı olmaya devam edelim" diye söz aldım ama daha sonra baktım ki siyasi olarak bu karar alınırsa CTP'yi bitirecek.
Özker hocanın "uçak havalandı artık bizim yapabilecek hiçbir şeyimiz yoktur, bu uçağı salimen piste indirip ondan sonra yeni bir yolda yürüyebilmemizi sağlamamız lazım" sözünü düşündüm.
Ben de evet dedim
Sabahın 05.00'i civarında oylamada, 1 oy farkla, 15'e 14, KKTC'nin ilanına “evet” deme kararı aldık. Ben de oy doğrultumu değiştirip "evet" dedim. TKP de büyük merakla bizim kararımızı bekliyordu, onlara da haber verdik ve sabah Meclis'e gittik, Bağımsızlık Bildirgesi'ne imza attık. Meclis saat 10.00'da toplandı, yerimizi aldık.
Nejat Konuk Meclis Başkanı'ydı. Toplantıyı açtı, ardından Denktaş konuştu ve “KKTC'yi ilan ediyorum” dedi, “bunu ayakta oylayalım...” Herkes kalktı. Ben Hacıahmetoğlu'ndan bir şey öğrenmiştim. İstemediği yasalara sadece işaret parmağıyla oy verirdi. Ben de öyle yaptım. Karar oy birliğiyle geçti ve kuruluş tamamlanmış oldu.