Çiğdem AYDIN
Eşref Vaiz, çok genç yaşlarda siyasetin içinde oldu. CTP’de önemli görevler üstlendi, bir dönem de Sağlık Bakanlığı yaptı. Vaiz, “Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınız değişti mi?” sorusunu yanıtlarken, bu konuda yaşadığı hayal kırıklığına dikkat çekerek şöyle dedi:
“Politikadan ve parti yönetiminden uzaklaşınca eskisi gibi geniş bir muhitiniz olmaması doğaldır.Yoksa benim siyasi açıdan gerçek dostlarım hala daha yoldaşımdır.Yanlız dostunuzu ayırt edebilmeniz için uzun yıllar boyunca insanlarla siyasi arkadaşlık yapmanız gerekiyormuş onu anladım. Bu yönde hayal kırıklıklarım olduğunu gizlemeyeceğim , bazı arkadaşlarımı tanıyamamışım.”
Eşref Vaiz, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:
Tam bir Ecevit hayranıydım
Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?...
Yanıt: “Aslında doğru cevap nedir diye düşünüyorum. 1975 yılında Yüksek Öğrenime giderken siyasi görüşüm şekillendi.Yanlız Türkiye’ye yüksek öğrenime gitmeden Kıbrıs’ta savaş vardı ve benim de haliyle siyasi görüşüm o dönemde oluştu.Tam bir Ecevit hayranı olarak Türkiye’ye gittim.Türkiye’de de yine sosyal demokrat olan CHP’nin çizgisinde siyasi görüşlerim gelişti ve öğrenci hareketlerinde görevler yaptım. 1975 -1980 12 Eylül tarihine kadar KÖGEF’te görev yaptım.12 Eylül darbesi ile de tüm siyasi hareketler rafa kaldırılmıştı. 20 yıl kadar da Türkiye’de yaşadım. Yani Türkiye’nin her halini ekonomik, siyasi yapının değişimi vs.. birebir yaşamış bir insan olarak geldim 1994 yılında Kıbrıs’a... Sağlık Bakanlığında danışman olarak görev yapmaya başladım. 1995 yılında Sağlık Bakanlığında müsteşar olarak görev yapmaya başladım. Türkiye’de de diş hekimliği yaptığım için ve tüm siyasi sağlık politikalarını da yakından takip ettiğim için sağlık alanından ve siyasal yapıdan uzak değildim. Türkiye’de sağlık alanında örgütlü dernekler ve sivil toplum kuruluşlarında görevler yaptım ayrıca Türkiye Tabipler Birliğinde de çalıştım dolayısıyla sağlık alanında bir vizyonla geldim.
Müsteşarlıktan sonra aktif siyaset
1996 yılının sonuna kadar müsteşarlık görevimi sürdürdüm. 1997 yılında ise müsteşarlık görevim sona erdi ve bende kendi özel kliniğimi açtım ve 2002 yılına kadar diş hekimliği görevimi yaptım. Bu arada da aktif siyasete geri döndüm ve CTP’nin Lefkoşa Merkez Yönetim Kurulu üyeliği görevimi de 2003 yılına kadar sürdürdüm. CTP’nin çalkantılı dönemlerinde ki bu dönem 1998 yılına tekabül ediyor. Büyük oy kaybetmiştik, yüzde 13 oy oranımız vardır. Tabi bunun nedeni Özker Özgür krizi ve CTP’nin hükümetteki icraatları oldu. Tam da bu dönemde partinin toparlanması küslerin, kırgınların partimizde geri kazanımı noktasında ciddi çalışmalar yaptık. 2000- 2002 yılarına kadar partide re-organizasyona gidildi.
CTP’nin en parlak dönemleri...
2002 yılında yerel seçimlerde yüzde 35 oy aldık ve Lefkoşa Türk Belediyesi’ni de kazandık. 2003 yılında genel seçimlerde CTP olarak yüzde 35 oy aldık. Sn. Talat Başbakan oldu. 2003 yılında ben de Sn.Talat’ın müsteşarı oldum. 2004 erken seçimlerinde ise CTP yüzde 45 oy aldı Sn. Talat Cumhurbaşkanı oldu Ferdi bey Başbakan bende 2005 yılında Sağlık Bakanlığına atandım. 2009 yılına kadar bu görevi yürüttüm. 2009 yılında ise erken genel seçimlerde bu kez CTP ana muhalefet görevini üstlendi ve bende o dönemde MYK’da (Merkez Yönetim Kurulu) örgüt sekreteri görevini üstlendim. 2011 yılına kadar da bu görevi yürüttüm. Şu anda CTP’nin yüksek onur kurulu üyesiyim. KKTC siyasetinde gördüğüm ve partimde gördüğüm bazı şeyler dolayısıyle de 2009 yılından sonra hiç aday olmadım. Ama siyaset insanın yaşam biçimidir elbette bırakmıyorsunuz ama aktif siyasette değlim.”
Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..
Yanıt: “Siyaset öncesinde Diş hekimi idim.18 yıl diş hekimliği yaptım. 2009 yılında bakanlığımdan sonra mesleğime geri dönmedim çünkü bakansınız ve yeniden kliniğinize döndüğünüz zaman hastalarınızla maddi diyaloğa girmek bana etik gelmedi. Şu anda bir sigorta şirketinde sigortacılık konusunda çalışmalarım var. Ayrıca oğlumun da bulunduğu bir reklam şirketinin ortaklarındanım. Bunun dışında bazı üniversilerde sağlık bilimleri konusunda ders veriyorum.”
Soru:Ekonomik durumunuz nasıl?. Nasıl geçiniyorsunuz?. Ne kadar maaş alıyorsunuz?..
Yanıt: “Ben Sosyal Sigortalardan emekli değilim. 3-4 yıl daha var emekli olabilmem için. Ama emeklilik bizim için çözüm değil. Sağlığım, gücüm kuvvetim yettiğince özel sektörde çalışmaya devam edeceğim.”
Soru:Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler var mı?. Kimlerdir? Ne iş yapıyorlar?..
Yanıt: “2 oğlum var. Biri avukattır kendi geçimini sağlıyor. İkinci oğlum ise lisede okuyor. Eşim de ben de çalışıyorum.”
CTP tecrübeyi reddediyor
Soru:Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?. Yanlışlar nedir?. Neler yapılmalı?..
Yanıt: “Bugün tecrübe eksikliği olduğunu görüyorum. Geçmiş tecrübeleri reddetme hali var şimdi ne yazık ki. Unutulmamalıdır ki trecrübe parayla satın alınamaz. Şimdiki CTP-DP hükümetinin CTP kanadı özellikle tecrübeyi redediyor.Bunu yeni arkadaşlar için söylemiyorum.Tabi ki yeni arkadaşlar, yeni görevler olacak ama bu yeniler eğer tecbüreyi redetmeye devam ederlerse bu Amerikayı yeniden keşfe çıkmaya benzer. Bir de icraatlar için pek aceleleri yok. Ama koalisyon hükümetlerinde yarın yoktur.”
Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..
Yanıt:“Partimden ve partimdeki pek çok arkadaşımdan farklı düşünmeye başladım ben bu konuda. Çözüm olmasını istiyorum ama pek iyimser değilim. Karamsarım ve bunun için de nesnel nedenlerim vardır. Kıbrıs sorununda çözüm istemeyen tarafın değişmediğini görüyorum. Eskiden olduğu gibi çözümsüzlük konusunun Rumların federal bir Cumhuriyet yönetimini Kıbrıs Türkleriyle paylaşmak istemiyorlar. İkinci bir olayda Rumların, tüm göçmenlerin geri dönmesi konusunda ısrarlı olduklarını görüyorum. Ve Rum siyasi irade ve sivil toplum örgütlerinin kendi toplumlarını çözüme hazırlamadıklarını görüyorum. Rumlar hala Annan Planı noktasındadırlar. İki barışçıl, demokrat lider (Hristofyas – Talat) çözümü bu adaya getiremedi, peki şimdi sorarım ne değişti?”
Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır değil
Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..
Yanıt:“Bana göre hazır değil. Cumhurbaşkanı Eroğlu Annan Planı’na hayır diyen bir lider, şimdi Rumlar Annan Planının da gerisine düşen tekliflerle geliyor. Peki Annan Planı’na dahi hayır diyen bir Lider bugün bunlara nasıl evet diyecek!.. Rumlara gelince onlar hiçbir zaman ekonomik kaygılarla Kıbrıs sorununa yaklaşmadılar, bana göre şu anda da yaklaşmıyorlar. Eğer öyle olsaydı 1974’te çılgınlıklarıyla yüzde 75’lik bir ekonomik değeri Türklere kaptırmazlardı (Güzelyurt, Maraş, Girne ..vs..). 1960 Kıbrıs Cumhuriyetine geri dönelim desek dahi şu anda dönemezsiniz, çünkü Rumlar Anayasa değşikliği yaparak bu kapıyı da kapatmışlardır. Rumlar Kıbrıs Cumhuriyetinin uluslararsı tanınmışlığını neden Türklerle paylaşsınlar.. “
Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..
Yanıt: “Bana göre egemenlik konusudur. Rumlar dediğim gibi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararsı kazanılmış haklarını Kıbrıslı Türklerle paylaşmak istememektedir ve bizlerin haklarını gasp etmektedirler.Ayrıca eşit siyasi egemenlik hakkını da rededen bir siyasi irade var karşı tarafta.”
Soru: Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..
“Ben Larnakalıyım ve Güneydeki mallarıma geri dönerim. Benim bireysel olarak bir kaybım olmaz ama Kıbrıs Türk halkının toplumsal olarak olası bir çözümde kayıpları çok olur diye düşünüyorum. Tabi eğer Rumların istediği gibi bir anlaşma olursa! Çünkü mülk sorunu da önemli bir sorundur ve Rumlar zamanında yaptıkları vasilik yasası ile kendilerini korudu ama biz böyle bir çalışma içerisine girmedik.”
Yarın: