Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guterres çerçevesini kabul etmesi için Rum lider Anastasiadis’e çağrı yapmasını eleştirirken, Dönüşümlü Başkanlık uğruna garantilerden vazgeçilemeyeceğini söyledi.
Eroğlu, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmek, Türkiye ve KKTC’nin, Türk ulusunun geleceğini, güvenliğini tehlikeye atmak demektir. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Rum tarafına yaptığı son öneri asla Kıbrıs Türk Halkı ve Türkiye tarafından desteklenemez” dedi.
Eroğlu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın büyük yalpalamalar içinde olduğunu ileri sürerek, “Yaptıkları; eşitliğimizi, güvenliğimizi, özgürlüğümüzü, bu topraklarda tutunmamızı sağlayan sosyo-ekonomik yapımızı, topraklarımızı tehlikeye atacak şeylerdir” görüşünü savundu.
Eroğlu, Kıbrıs konusunun, sadece Kıbrıs Türk’ü için değil, Türkiye ve Anadoludakiler için de bir beka sorunu olduğunu; güvenlik, özgürlük ve egemenlik açısından Kıbrıs’ın çok büyük önemi olduğunu vurguladı.
Eroğlu açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin Kıbrıs’ta kendi ve bizim güvenliğimizi, varlığımızı tehdit eden bir durum söz konusu olduğunda Ada’ya tek yanlı olarak müdahale etme hakkına sahip olması 1960 antlaşmalarının temelidir ve dönemin Türk liderliğinin Kıbrıs anlaşmasına onay vermesinin başlıca sebebidir. Kıbrıs’ta Türk askerinin bulunması ise etkin ve fiili garantörlüğü bütünleyen unsurdur. Bunların bir birinden ayrılması mümkün değildir.”
Eroğlu, Rum tarafının kabul edeceği her hangi bir şey karşılığında Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmenin, ne KKTC ne de Türkiye için söz konusu olamayacağını vurguladı.
“Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmek Türkiye ve KKTC’nin, Türk ulusunun geleceğini, güvenliğini tehlikeye atmak demektir” diyen Eroğlu, bu bağlamda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Rum tarafına yaptığı son önerinin asla Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye tarafından desteklenemeyeceğini kaydetti.
Boynumun borcudur
“Kesintisiz 39 yıl gösterilen takdir ile Kıbrıs Türk halkına hizmet etme onuruna erişmiş ve geleceğe ilişkin hiç bir hesabı olmayan bir kişi olarak bu uyarıyı yapmak benim boynumun borcudur” diyen 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi.
“Guterres Çerçeve Belgesi’nde aynen şöyle denmektedir: ‘Müdahale hakkının geçerli kalacağı bir sistem sürdürülebilir değildir. Garanti Antlaşmalarının kapsadığı alanların yerini, iki tarafça üzerinde mutabık kalınan ve çeşitli boyutları içeren, yeterli uygulamayı izleme mekanizmaları alabilir.’
Bu ifadelerin sulu hali de susuz hali de, Rum tarafının Kıbrıs’tan Türk askerini çıkarma, Kıbrıs Türkü’nü kendisini Rum-Yunan çizmeleri altında ezilmekten kurtaran yegane güvenlik garantisinden yoksun bırakmak demektir.”
Bizi garantiler kurtardı
Eroğlu, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı Muavini’nin sürekli Türk olduğuna ve veto yetkisine sahip olduğuna dikkat çekerek, “Rum bu hakkımıza ve Anayasa Mahkemesi’nin olmaz kararına rağmen Anayasa’yı değiştirmeye, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaya kalkıştı ve bizi silah zoru ile ortak olduğumuz devletten attı. Bizi Cumhurbaşkanlığı Muavini değil, garantiler kurtardı” dedi.
Derviş Eroğlu, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü olmasa, Türk jetleri Ada üzerinde uçmasa, Türkiye adaya çıkarma yapacağını ilan etmese, Rum’un daha o günlerde hayalini gerçekleştirerek Ada’yı Yunan yapacağına işaret etti.
Türkiye’nin Kıbrıs’ta asker bulundurmasından, etkin ve fiili garantisinden vazgeçmenin akıl karı olmadığını kaydeden Eroğlu, “İngiltere’nin üsleri devam edecek, Rusya, Fransa, Yunanistan, İsrail istediği gibi Kıbrıs topraklarında, denizlerinde, havasında cirit atacak ama Türkiye Kıbrıs’ta olmayacak. Sayın Akıncı bunu mu hedefliyor? Sayın Akıncı dünya ve bölgedeki gelişmeleri görmüyor mu? Sayın Akıncı Filistinlilerin başına bir garantörleri olmadığı için gelenlerin farkında değil mi?” diye sordu
“Hani Sayın Akıncı Kıbrıs Türkü’nün özgürlüğünü, eşitliğini ve güvenliğini tehlikeye atmayacaktı?” sorusunu yönelten Eroğlu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın büyük yalpalamalar içinde olduğunu, yaptıklarının Kıbrıs Türk halkının eşitliğini, güvenliğini, özgürlüğünü, topraklarda tutunmasını sağlayan sosyo-ekonomik yapısını, topraklarını tehlikeye atacak şeyler olduğunu savundu.
Akıncı kuşku yaratıyor
Eroğlu, “11 ay önce Crans Montana görüşmeleri sona erdiğinde ‘ bizim neslin federasyon yapamayacağı artık belli olmuştur’ diyen, 15 gün önce Rum liderle bir araya geldikten sonra Anastasiadis’in görüşlerinde değişiklik olmadığını açıklayan Akıncı’nın Türkiye ve KKTC’deki siyasi partilerle yeni yol saptanması için başlatılan görüşmeler devam ederken Rum lidere Guterres Çerçevesi’ni bir stratejik paket anlaşması olarak imzalamaları çağrısında bulunmasının kuşku yaratıcı olduğunu” ifade etti.
Eroğlu açıklamasına şöyle devam etti.
“Sayın Akıncı’nın durduk yerde hatalarına daha büyük hata ekleyerek güya dönüşümlü başkanlık alıyor diye Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden vazgeçmeyi kabul edebileceğini ortaya koyması KKTC’yi benimseyen, Kıbrıs’ta gerçeklere dayalı bir anlaşma isteyen, Türkiye ile sıcak ve kardeşçe ilişkilerimizin hep sürmesini arzulayan , kalıcı bir barıştan yana olan hiç kimse tarafından onaylanamaz.”
Güzelyurt ve Karpaz gidecek
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rum lidere kabul edilmesi için çağrıda bulunduğu Guterres Çerçeve belgesinin, sıkıntılar yaratacağını söyleyen Eroğlu, belgenin Kıbrıs Türkü’nü toprak konusunda da mahvedecek nitelikte olduğunu kaydetti.
Eroğlu, “Bu belgenin içinde yazılmıyor ama herkes biliyor ki Guterres Güzelyurt’un Rumlara verilmesini şart koşmuştur. Buna ilaveten Rum tarafı bazı Karpaz başta olmak üzere bazı bölgelerin federal bölge olmasını istemektedir. Yani aslında Kıbrıs Türk halkına kalacak toprak miktarı %22’ye düşecektir. Mülkiyet konusunda ise henüz mevcut kullanıcı ve ‘ varılacak anlaşmanın AB müktesebatı olması konularında bir anlaşmaya varılmadığı cihetle gelişmeler Rum’un lehindedir” dedi.
Eroğlu, Rumların Türk-Yunan dengesi konusundaki isteklerinin de Ada’daki Türk varlığını tehlikeye atacak nitelikte olduğunu, Rumların hala 4 Yunan adaya gelirse bir Türk vatandaşının adaya gelebileceğinde ısrarcı olduklarını dile getirdi.