Çiğdem AYDIN
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türkiye ile KKTC arasında imzalanan ekonomik protokolü ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Rum liderine 5’li konferans çağrısı yapmasını Diyalog’a değerlendirdi. Talat, UBP – HP hükumetinin Türkiye ile imzaladığı ekonomik programda olumlu bulduğu maddelere destek verirken, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rum Liderine yaptığı gayri resmi 5’li konferans önerisini olumlu bulmadığını söyledi.
Talat, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:
Soru: Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Rum liderine 5’li konferans çağrısını nasıl karşıladınız? Talat: Sn. Cumhurbaşkanının yaptığı öneriye karşı değilim ama 5’li bir toplantı önerisini çok doğru bulmadım. Çünkü 5’li toplantılar süreçlerin sonunda yapılmalıdır. Yani belli bir noktaya geldiğiniz zaman; garanti anlaşmasının düzenlenmesi, güvenlik konusu, gaz, hidrokarbonlar konusunda belli bir noktaya gelindiğinde 5’li konferans gündeme gelir.
Çünkü geçen defa Crans Montana’da onun öncesinde Mont Peleran’da 5’li konferanslar toplandı ve çöküşün sebebi oldu.
5’li konferanslar toplanıncaya kadar hiç kimse sürecin çökeceğini beklemiyordu. Ben bu davetin Rum tarafınca kabul edilmesi üzerine ‘eyvah’ dedim.
‘Bu süreç çöker sonra da bir daha kalkamaz’ diye düşündüm, nitekim öyle oldu ve çöktü.
Gayri resmi 5’li konferansın yaratacağı yeni bir kaos kaldırılamaz diye düşünüyorum. Onun için sonraya bırakmak lazım.
Bana göre önce Sn. Akıncı’nın Anastadiadis’e soracağım dediği sorusudur.
Yani Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini 5’li konferansta tartışmanın bir anlamı yoktur.
Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini bir Türkiye savunacak bir de Kıbrıslı Türk tarafı savunacak. Yani Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği İngiltere’nin umurunda değil.
Yunanistan’ın da umurunda değil hatta Rum tarafı ile birlikte duruyor.
Dolayısıyla bu malumun ilanı için 5’li konferansa gerek yok. Anastadiadis’e sorulması lazım ‘nerede duruyorsun’ gerçekten?
‘Siyasi eşitliği kabul etmiyorsan, ben Kıbrıs Türk tarafı olarak Türkiye’nin de desteğini alarak Dünyada kampanya yapacağım ve senin Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı duruşunu Dünya’ya anlatacağım. Bunu her yerde ortaya koyacağım’ demek lazım.
Bunları yapılacak görüşmelerin hemen ardından başlatmak lazım.
Soru: Federasyon tezi hala masada mı? Talat: Hayır masada olması için belli koşulların olması lazım. Yani bir müzakerenin olması lazım. Müzakere zemini bana göre hala federasyondur, çünkü Güvenlik Konseyi’nin sayısız kararı var bu konuda. Siz keyfinize göre vazgeçemezsiniz bundan. Bakın Anastadiadis siyasi eşitlikten vazgeçer geçmez süreç çöktü, siz federasyondan nasıl vazgeçersiniz. Federasyon zeminin olmadığı bir süreci Rum tarafının kabul edeceğini nasıl düşünebilirsiniz.
Eğer olabilirse o zaman bu da yüz yüze görüşmelerle olur. Hatta Birleşmiş Milletlerin bulunmadığı başbaşa görüşmelerde belki bir şey konuşulabilir. Ben olsam örneğin Anastadiadis’e sorarım ‘nedir niyetin? Ne bekliyorsunuz? Bizi üniter devlete mi götüreceksin o mu niyetin’ öyle bir niyetin varsa bunu da açıklasın. Biz de o zaman açıkça Rum tarafının Birleşmiş Milletlerin kararlarının dışına çıktığını Güvenlik Konseyi’nin kararlarına meydan okuduğunu iddia edebilelim. Ama şu anda belirsizlikte bırakıyor.
Soru: 5’li zirve gerçekleşmez ise karşılıklı sondaj çalışmaları sıcak gelişmelere yol açabilir mi? Talat: Şimdi ortak komite konusunda Rum tarafı Sn. Akıncı’ya cevabını yazılı verdi.
Başkanlar Konseyini topladı ve kesin bir dille ret etti. 5’li konferansta bunu değiştirecek mi mümkün değil.
Birleşmiş Milletler aracılığıyla aldığı teklife yine aracı kullanarak cevap verdi.
Yani bütün Rum partileri bize ‘hakkınız var ama alacağınız yoktur’ diyor. Bana göre “ortak komite” önerisi son derece yerinde idi.
Uluslararası deniz hukuku anlaşması Türkiye tarafından imzalanmadı Türkiye taraf değil ama kurallarına uyuyor. Orada da diyor ki MEB anlaşmaları kıyıdaş ülkeler arasında görüşülerek belirlenir. Kıbrıslı Türklerin hakları bakımından Uluslararası Deniz Hukukunda bir ibare olmamakla birlikte gerek Birleşmiş Milletler kararlarında gerekse bütün dünyanın ve Rum tarafının kabul ettiği çerçevede Kıbrıslı Türklerin de hakları vardır. Ama Rum tarafına göre Uluslararası Deniz Hukukunda da Kıbrıslı Türklerin haklarını kendileri temsil ediyor çünkü ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni’ işgal etmişlerdir. Ama biz bunu kabul etmiyoruz, dolayısıyla Uluslararası Deniz Hukuku ile çatışan ve bağdaşan bir sürü konusu vardır bu konunun.
Soru: 9 Ağustos’ta Liderler gayri resmi bir toplantı yapacak beklentiniz nedir. Bu toplantıdan bir şey çıkar mı? Talat: Fikrim yok. Yani keşke çıksa keşke 5’li konferansa gidinceye kadar ‘gel biz bu konuyu görüşelim. Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği konusunda yoğunlaşalım açıklığa kavuşturalım’ deseler. 5’li konferans ancak garanti güvenlik konularına ertelenmeli diye düşünüyorum. Umudum var
başbaşa geldiklerinde sanırım 5’li konferansın yaratacağı yıkımı konuşacaklardır. Ben şahsen bunu göze alamam.
Soru: Müzakereler başlamazsa Maraş’ın Türk yönetiminde eski sakinlerine açılmasını destekliyor musunuz? Talat: Çok güçlü uluslararası destek olursa bu olur. Yani ben açtım deyip açamazsınız. Güvenlik Konseyi kararları var bu konuda ve bunları aşmak çok kolay değil. Biz onun kurallarına uyacağız 1974 sahiplerine koçanları olanlara iade edeceğiz. Böylece Güvenlik Konseyinin ilgili kararını yerine getirmiş olacağız.
Tek sorun Birleşmiş Milletlere devretmemiş olacağız gibi düşüncelerle bunu yumuşatma çalışması içine girilebilir. Ama bunu bizim kamuoyunda değil bana göre Birleşmiş Milletlerle görüşerek tartışarak niyetler ortaya konarak yapılmalıdır. Bu eğer yapılırsa ve o zaman ki Birleşmiş Milletler kararları göz önünde tutulur ve BM yoğun tepki ortaya koymazsa açılabileceğini düşünüyorum. Ama aksi halde o karar orada olduğu sürece bunu yapamayız. Bunu biz de 2004 yılında düşündük ‘Maraş’ı Türk yönetiminde açalım, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin o kararını yerine getirelim’ diye aramızda tartıştık. Ama bunu yaratacağı bir sürü komplikasyon var.
Çünkü Türk yönetimin de açıldığında ve oraya Rumlar yerleştiğinde sonuçta orada bir yerel yönetime ihtiyaç olacak. Bir Rum Belediye Başkanlığını Türk yönetimi kabul edecek mi? Yoksa yerleşime açılırsa ve oradan biri seçilirse o mu yönetecek orasını, onun merkezi yönetimle ilişkileri nasıl olacak? Dünya ile bağı olan büyük bir bölgeyi Türk yönetimi nasıl yönetecek tamamen. Rumlardan oluşan bir bölge nasıl olacak hepsi birden çözümlenip açılması gerek. 2004 yılında bu tür sorunlardan dolayı biz açamadık.
Soru: Türkiye ile imzalanan ekonomik protokolü nasıl karşıladınız?
Talat: Protokolün içinde tabi çok ciddi şeyler var. Aşırı istihdamın önüne geçmek için on yıllardır var olan ama bir şekilde bypaas edilen hususlar bu petrolde de. Hatırlıyorum rahmetli eski Başbakan İrsen Küçük bir önceki yıl emekli olanlar kadar insan istihdam edecekken yeni bir şey icat ederek geçici adı altında kurumları doldurmuş, istihdamı üç katına çıkarmıştı. O zaman dönemin Büyükelçisine sormuştum nedir bu olan? ‘Vallahi bizi de atlattı’ dedi. Yani sonuçta uygulanabilir maddeleri bu protokolün ne kadardır kuşku götürür. Sayın Derviş Eroğlu defalarca söyledi “Ben bir sürü protokol imzaladım ama bildiğimi yaptım.” Dolayısıyla protokolde yer alanların ne kadar uygulanacağı tartışma konusu. İyi şeyler var örneğin Türkiye ile KKTC arasında Türk Lirası ile yapılacak ticaret için çalışma grubu oluşturulacakmış. Ne demektir bu? Komiktir komedidir. Bunu yazmayın bari protokole bari ayıp oluyor. Türkiye Türk Lirası kullanıyor, biz de Türkiye’nin kullandığı Türk Lirasını kullanıyoruz ama aramızdaki ticaret döviz cinsinden böyle bir anomaliyi düzeltmek için çalışma kurulu mu kurulur?.
Ben anlamadım bu işi. Burada bu söylenirken öte yandan başka yerlerde emeklilerin ikinci iş yapmaları halinde muafiyetlerinin azaltılması gibi soyut ifadeler var.
Niye bu somut değil. Bu emeklilerle ilgili öngörülen konu da doğru bir şeydir itirazım yoktur. Bu sadece Sosyal Sigortalardan emeklilik alanlar için biraz problem yaratabilir.
Çünkü onların emeklileri düşüktür ama diğer memur emeklileri için doğru bir yaklaşım.
Burada bu net şekilde ifade edilirken, neden çalışma grubu oluşturulacak diye bir ibare var TL cinsinden ticaret için bu sümen altı etmektir bana göre.
Bu arada kamu-özel ortaklığı ile çalıştırılacak yerler var, bunlar önemlidir ve samimi doğru düzenlemelerle yapılırsa faydalı sonuçlar verebilir. Toplumda yandaşa verilirse endişesi vardır.
Örneğin Telekomünikasyon, Türkiye’de iktidara yakın iş adamlarına verilecek diye iddialar var.
Bu konuda o zaman sıkıntılar doğar. Kıbrıs Türk sermayesinde bunu alabilecek yürütebilecek kaç tane sermayedar var. Öte yandan eğitim alanında yapılan protokol bizim eğitim yasamıza aykırıdır.
Temel prensibi yasamızın Atatürk İlke ve İnkılaplarıdır.
İlahiyat Kolejine yapılan ekonomik yatırımlar devlet okullarına aktarılsa pek tabi ki daha verimli olur. Din eğitimine karşı değilim ama bu şekilde ayıcıklı durum yaratmanın doğru olmadığını düşünüyorum. KIB-TEK konusunda da özerk yapıya kavuşturulmasını doğru buluyorum veya Kooperatifler konusunda protokolde yazanları doğru buluyorum.
ALFAROMEO 5 Yıl Önce
O KADAR DOĞRU KONUŞUP SONUNDA HEPSİNİ BERBAT ETTİ. YUH SANA TALAT !