İngiliz Yüksek Komiseri Damian Roderick Todd, Rumların tepkisine aldırmadan, Kıbrıslı Türklerin izolasyon altında olduğunu söyledi ve Doğrudan ticarete destek verdiklerini belirtti.
Todd, Kathimerini gazetesine yaptığı açıklamada, İngiltere ve AB’nin KKTC ile Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü ileri götürmek niyetinde olduğunu da açıkladı ve ana müzakere konuları arasında artık hidrokarbonun da olacağı Kıbrıs müzakerelerinin, Nisan’dan önce başlamasını gerçekçi bulduğunu anlattı.
Türkiye Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalamadığı için Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerin şaibe altında olduğunu söyleyen Todd Güney Kıbrıs’ın Rusya ile askeri anlaşma imzalama olasılığı konusunda Rum yönetimini uyardı. Todd, olası bir askeri anlaşma konusunda Rum yönetiminin AB’de Rusya’yla ilgili var olan ortak tutumu dikkate almak zorunda olduğuna vurgu yaptı.
Todd’a Rum yönetiminin Barones Anelay’ın Lordlar Kamarası’na sunduğu yazılı cevabından ve özellikle, AB ile Kıbrıslı Türkler arasında doğrudan ticaret yapılmasına ilişkin bir Avrupa tüzüğü benimsenmesine destek vermesinden rahatsız olduğu ve bu rahatsızlığını girişimlerde bulunarak ortaya koyduğu hatırlatıldı. Barones Anelay’ın yazılı cevabında İngiliz hükümetinin 2007’den beri hatta onun da öncesinde desteklediği şeyleri tekrarladığına dikkat çeken Todd, şöyle devam etti:
“Sanırım, Kıbrıslı Türklerin izolasyon altında olduğu nesnel gerçekliktir ve Genel Sekreter’in geçen ocak ayında Güvenlik Konseyi’ne yönelik raporunda tekrar edilen noktalardan biridir. Örneğin, Sayın Çipras’ın sivil toplum örgütleriyle görüşmesinin haber olduğunu gördük. Biz bu hareketi, yalnız insani temasın önemli olduğunu gösterdiğinden değil, cesaretlendirme olmasının önemini gösterdiği için de kutluyoruz. Başkan Anastasiadis’in Kıbrıslı Türk gazeteciler için düzenlediği basın toplantısını da kutlamak isterim. Tabii, bu noktada olmamızın gerekçelerini tartışabiliriz.”
Çözüme ihtiyaç var
Gazete Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun nedenlerinin ne olduğu sorusuna “Kıbrıslı Türk iseniz bir şey, Rum iseniz başka bir şey söyleyebilirsiniz” cevabını veren Todd’u “Kıbrıs’taki İngiliz Yüksek Temsilci’ye soruyorum” diyerek üsteledi.
Bunun üzerine Roderick Todd “Bana göre bütün bunlar Kıbrıs sorununa hal çaresi bulunması güçlü ihtiyacını gösteriyor. Bu sorun, çözüm olmadığı için var ve Güvenlik Konseyi kararında da ifade edildiği üzere çözüm bulma sorumluluğu öncelikle Kıbrıslılara aittir” dedi.
İngiltere’nin AB içerisinde Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün onaylanması yönünde yeni çaba harcayıp harcamayacağı sorusuna karşılık Todd “AB’nin bu konudaki politikası, Annan planının başarısızlığa uğramasıyla birlikte gerek AB’nin gerek BM’nin Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu hafifletmek için önlemler alacaklarını söyledikleri 2004’ten beri vardır. İngiltere, AB’nin bütün üyelerinin yaptığının aynını ve oy birliğiyle uzlaşılanları yapıyor. Dolayısıyla, bu AB’nin bir hedefidir” yanıtını verdi.
İngiltere’nin BM ve diğer Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin işbirliğinde Kıbrıs sorunundaki çıkmazın kırılması için önümüzdeki aylarda inisiyatif alıp almayacağı sorulan Todd, BM Güvenlik Konseyi’nin, müzakerelerin devam etmesi konusunda uzlaşı sağladığını ve Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin çabalarının arkasında olduğunu söyledi.
Müzakereler başlamalı
Türkiye’nin yayımladığı ikinci Navtex’in nisan ayına kadar geçerli olacağı, o ay içerisinde KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacağı ve haziranda da Türkiye’de genel seçimler olduğu hatırlatılan Todd’a, müzakerelerin nisandan önce başlamasını beklemenin gerçekçi olup olmayacağı soruldu.
Müzakerelerin yeniden başlamasını düşünmenin ve bu konuda konuşmanın gerçekçi olduğuna inandığını anlatan Todd “Dahası, Kıbrıs’taki toplumların herhangi birinde seçimler yapılmasıyla müzakerelerin kesileceği yönünde herhangi bir mutabakat da yoktur. Dolayısıyla, Sayın Eide’nin çabalarına devam edeceğini söyleyebilirim” dedi.
Masada artık Hidrokarbon da var
Eide’nin Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in müzakerelerin yeniden başlaması için ocak ayı başlarındaki açıklamasıyla ortaya koyduğu katkısını tanıdığını ancak müzakereleri yeniden başlatma çabalarının başarılı olamadığını hatırlatan Todd şöyle devam etti:
“Zannederim bu başarısızlığın sorumluluğu her iki tarafa da aittir. Nasıl ilerleyeceğimiz sorusu çok ilgi çekici ve zor bir sorudur. Söyleyebilirim ki masada bulunan ana konuların neler olduğunu hepimiz biliyoruz: mülkiyet, güvenlik, yönetim, toprak ve artık hidrokarbon da var. Bir bakış açısına göre zor olan bu konular iki toplum arasındaki güvensizliği yansıtıyor. Güvenlik Konseyi kararında da ifade edildiği gibi bir çözüm bulunması sorumluluğu öncelikle Kıbrıslılara aittir.”
Gazete İngiltere’nin, Güney Kıbrıs’ın sözde “MEB’indeki doğal zenginliği araştırma ve istifade hakkını tanıyor göründüğünü belirterek Todd’a “Türkiye, iki Navtex yayımlayarak ve Kıbrıs MEB’ini Barbaros ile istila ederek uluslararası hukuku ve 1982 Deniz Hukuku’nu (UNCLOS) ihlal etti mi?” sorusunu yöneltti, şu cevabı aldı:
“Öncelikle, Ada’da herhangi başka bir varlığı değil Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi egemen MEB’i olduğunu ve doğal zenginliğinden istifade hakkı bulunduğunu ancak bu kaynakların bütün Kıbrıslılara paylaştırılması gerektiğini her zaman söylüyoruz. Türkiye’nin yaptıklarıyla ilgili soruya gelince; bu soru İngiliz Yüksek Temsilci yerine Türk Büyükelçi’ye yöneltilmeli. Türkiye’nin Deniz Hukuku ile ilgili uluslararası anlaşmayı imzalamadığı ve Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgelerle ilgili bir anlaşmazlık- bir husumet/şaibe de diyebilirsiniz- var olduğu kabul ediliyor.”