Çiğdem AYDIN
Tanınmış işadamlarından Asım Dedezade, Kuzey Kıbrıs’taki birçok sorunun aşılabilmesi için nüfusun mutlaka artması gerektiğini söyledi. Diyalog’a konuşan Dedezade, “Bana göre bu ülkede 2 milyon kişi olmalıdır ve bu bir planlamayla 30 yıl belki 20 yıl içerisinde gerçekleşmelidir” dedi.
Rum tarafında yerli nüfusun 809 bin, Türk tarafında ise 296 bin olduğuna dikkat çeken Asım Dedezade, “Arada bu kadar nüfus farkı var ise bizim de oturup ne istediğimize ve ne yapmamız gerektiğine karar vermemiz gerekir”şeklinde konuştu.
Dedezade şöyle dedi:
“Bu ülkede bir fiziki plan yapıldı ve bu plan hangi yıla hangi nüfusa göre yapıldı ben bilmiyorum. Mimarlar Odası rica etti görüş belirtmem için 700 sayfalık bir fiziki plan yapmışlar bana incele diyorlar. Hiç 700 sayfa Fiziki Plan mı olur? İşte dediğim budur tamam değiliz? Ve Bakanlar Kurulu da bu planı imzalamış. Ben 700 sayfalık bu planı okuyacak vakti bulamam. Onlar imzalamış anlamışlar!. Bizim 2030 yılında nüfusumuz ne olacak, ihtiyacımız ne olacak, kaç eczacı, kaç hukukçuya ihtiyacımız olacak, bu çocuklar nasıl istihdam edilecek?
Bakın bu insanların hiçbir fikri yoktur diye Bakanlar Kurulunda böyle bir karar aldılar. Bakanlar Kurulu ile ilgili böyle konuşmak istemem ama bir toplantıda insanlar okudukları ve mezun oldukları işi icra edebilmek için boş bir köyde boşluk bulup da eczacılık yapacaklar önerisi komiktir. Bakınız ilaç tarih taşıyan bir üründür . Tarihi dolarsa bu insanlar kime neyi satacak? Eczaneler Türkiye’de genellikle hastanelerin çevresine veya doktorların çevresine konuşlanmıştır; çünkü ihtiyaç oradadır. Bu konuda karar veren Bakanlar Kurulu da tamam değildir.”
“Gündemi Rumlar belirledi…”
Kıbrıs müzakerelerini de değerlendiren ve tespitlerde bulunan Asım Dedezade şunları söyledi, “Müzakereler seçimlerden sonra yeniden başladığı zaman asıl hareketlilik Rum tarafında oldu. Bizim tarafımızda çok fazla hareketlilik olmadı. Bizim basınımızdan zaman zaman şikayetler yükseldi bilgi almak açısından. Bakınız siyasette ve ekonomide altın kural, “Eğer bir konuya müdahale etmezsen o demek değil ki o konu boş kalacak. Siyasette ve ekonomide boşluk tanınmaz. Bizim liderlik boş bıraktığı için Rum basını bu eksikliği doldurdu. Bir bilgilendirme toplantısı 3 ay sonra yapıldı. Böyle olunca Rumlar gündemi belirleyen taraf oldu. Çözüm arzusunda olan kişiler sürekli ve doğru bilgiyi paylaşmaları gerekiyor fakat bu yolu seçmediler ve meydanı Rumlara bıraktılar. Sorgulayıcı olunca da barışa takoz koymakla suçlanıyor bazı insanlar sorgulayan Diyalog Gazetesini de sorguladığı için suçlayıcı bir duruma soktular…”
“Mülklerin yüzde 76’sı Rumların…”
BKP Genel Başkanı İzzet İzcan’nın önceki gün kamuoyuna yaptığı açıklamada kullandığı ‘Çözüm sağlandığı zaman bireyin mülkiyet hakkına saygı gösterileceği kesinleşmiştir’ ifadesine atıfta bulunan Asım Dedezade, “İzzet İzcan bu bilgiyi nereden alıyor ve kesin konuşuyor bilmiyorum ama eğer gerçek buysa bu coğrafya içerisinde mülkün yüzde 76’sı eski Rum malıdır. Bu bilgi 2011 yılında bizim devletimiz tarafından Dr. Derviş Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı olduğu dönemde halkımıza açıklanmıştır. Bu demektir ki İzzet İzcan veya bazı barışseverler dışında halkımızın yüzde 76’sı huzursuzdur” dedi.
“Annan Planı’nda en ön saftaydım…”
Annan Planı döneminde çözüm için en önde yürüyen insanlardan birisinin de kendisi olduğunu belirten Asım Dedezade, çözüm konusunda yaşadığı hayal kırıklığını şu ifadelerle anlattı, “Hatırlatayım Annan Planında 10 kişi varsaydı önde koşan bir tanesi bendim. Fakat benim önümde ne varsa ona göre koştum ve daha sonra Rum’un tavrına baktım ve geriledim. Şunu görüyorum ki mahkemelerde dava açma konusunda Rumlardan 20-25 yıl gerideyiz. Biz de muhakkak dava açmalıyız ve Rum’u en fazla rezil edecek iki konudan başlamalıyız. Nedir bunlar ilk olarak, 1964 yılının Ocak ayından itibaren Kıbrıslı Türklerin İngiltere, Avustralya, Kanada veya Türkiye’de yaşayan akrabalarına yazdıkları mektupları Rumlar vermedi, teslim etmedi bu çok önemli bir konudur. Aynı zamanda İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin mektuplarını da teslim etmedi. Benim 12 yaşında anneme yazdığım mektupları Rum teslim etmedi. İnsanlık dışı bir şey varsa budur geçin dava edin. Bugün Dışişleri Bakanı olan Emine Çolak, Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı’nın başkanıyken gittim ve anlattım bana verdiği cevap “Bizimkiler dava açma taraftarı değil” dedi.
“AB’nin adaletine güvenmiyorum…”
Yine uyarıyorum Kıbrıslı Türkler dava açmalılar bir başka örnek vereyim size yüzlerce insanımız vardır ama tanınmış bir isimden örnek vereyim. Kutlay Erk, küçük bir çocukken babası Rumlar tarafından hastanede hasta yatağından alındı ve şehit edildi. Gitti dava açtı. Sonuç ne oldu biliyor musunuz? Hemen söyleyim Avrupa Adaleti dedi ki “Zaman aşımına uğradığı için dosya kapanmıştır. Ölümü zaman aşımına uğradı. Madam Loizidou evine gidemediği için 1 milyon avro tazminat almasına hükmeden Avrupa Birliği, Türklere gelince zaman aşımına uğradı deyip dosyayı kapattı. Şimdi Avrupa Birliğinin adaletini savunanlar, alın size AB adaleti. Bu yüzden mülkiyet konularında AB adaletine güvenecek olan birileri varsa güvensin ben güvenmiyorum ve böyle bir Avrupa Birliği’nin içerisinde yer almak istemiyorum.”