Finike köyünün sular altında kalmasını önlemek amacıyla Baf’a giden Hakkı Atun, 15 Temmuz darbesi başlayınca Mandirga’ya sığındı
Hakkı Atun, 1974 öncesinde Türk Yönetimi’ne bağlı Planlama ve İnşaat Dairesi’nde planlamacı olarak çalışıyordu. Henüz 39 yaşında iken, Baf’ın Finike köyüne gönderilmişti. Bu Türk köyünün sular altında kalma tehlikesi olduğu için Hakkı Atun, Daire Müdürü Oğuz Başak ile birlikte sabah erken saatlerde yola koyulmuştu.
Baf’a vardıklarında Cunta’nın darbesini öğrenen Atun, köyün ileri gelenleri ile geri dönüş konusunda değerlendirmede bulundu. Kendisine, dönüşün tehlikeli olacağı söylenince daha büyük bir köy olan Mandirga’ya sığındı.
Bundan sonrasını Atun’un ağzından dinliyoruz:
“Mandirga’daki insanlar bize beklememizi, acele etmememizi tavsiye ettiler. Bir gün bekledikten sonra köyün otobüsüne binerek yola koyulduk. Yolda 5 tane silahlı EOKA’cı gördük.
Bize nereye gideceğimizi sordular. Biz de Lefkoşa’ya gideceğimizi söyledik. Dikkatli olmamızı ve yolumuza devam etmemizi söylediler. Bizler de dediklerini yaptık. Yol boyunca Yunan askerlerinin kontrol yerlerinde aracımızı aradılar. Sonunda sağ salim Lefkoşa’ya vardık. Ledra Palace kapısından geçip eve gittiğimde, herkes müthis bir panik içindeydi. Beni gördüklerinde rahatladılar.
Sancaktarlığa gidip görev istedik
Hakkı Atun, darbe sonrasında Türkiye müdahalesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyordu. Ailesi ve arkadaşlarına bu düşüncelerini anlattıktan sonra Lefkoşa sancaktarlığına giderek görev istedi. Kendisine 30’uncu bölükte ilerici görev verildi.
Ve derken 20 Temmuz sabahı Türk askerinin adaya çıkmasıyla birlikte, Pınarbaşı Havaalanı’nda, ayrıca iskan ve rehabilitasyon konularında görev aldı.
Atun o günleri şöyle anlatıyor:
“Bir tarafta Türk askerinin adaya çıkışı ve yok edilmekten kurtulma sevinci, diğer yanda, güneyden gelen kardeşlerimizin yeniden iskanı. Günlerce, haftalarca yoğun çalışmalar yapıldı. Bizler de bu çalışmalara katkı koyduk.
Geri dönüp baktığımda; Cunta’nın, Rumlara büyük kötülük yaptığını söyleyebilirim. Türkiye’yi adaya davet eden Yunanistan’ın bizzat kendisi oldu. Zaten Makarios’un hedefi de ENOSİS’ti ama o daha yavaş hareket ediyordu. Yunan cuntası, bir an önce ENOSİS’i gerçekleştirip, yeni bir tarih yazma hayalindeydi ve bu hayal yüzünden adayı kana buladılar.
Türkiye suçlanamaz
“Türkiye 20 Temmuz’da çıkarma yapmasaydı, bu ülkede Kıbrıslı Türk kalmaz, daha doğrusu Türklükten eser kalmaz” diyen Hakkı Atun, şöyle devam etti:
“Kıbrıslı Türkler olarak zor dönemlerden geçtik. Bu vesile ile mücadele önderlerimizi, merhum Dr.Fazıl Küçük’ü, Rauf Denktaş’ı ve diğer fedakar arkadaşlarımızı rahmetle anmak istiyorum. Türkiye’ye, Barış Harekatını gerçekleştiren dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e, koalisyon ortağı Necmettin Erbakan’a, şanlı ordumuzun komutanlarına, savaşa katılan cesur askerlerimize, gazilerimize şükranlarımızı sunmak istiyorum. Aynı şekilde yıllarca direnen mücahitlerimize de şükranlarımı sunuyorum. Şehitlerimizi rahmetle anıyor, bu günlere kolay gelmediğimizin özellikle genç nesiller tarafından bilinmesini istiyorum.”
Önemli olan sahiplenmek
Bundan sonra vatanı sahiplenmenin önemli olduğunu vurgulayan Hakkı Atun şunları kaydetti:
“Vatanımızı, haklarımızı korumak ve her açıdan daha ileri gitmek zorundayız. Siyasilerimizin bu konularda örnek olmasını diliyorum. İç sorunlarla mücadele her zamankinden daha önemlidir. Halkımızı rahatlatıcı önlemlerin alınmasını ve daha güzel bir gelecek yaratılmasını diliyorum.”