Nezire GÜRKAN (TAK)
Çocuk yaşlardan geliyormuş el işi merakı, bir çok kadın gibi. Annesi, büyükanneleri hep el işi yapmışlar Japonya’da; Japon gelenekleriyle sınırlı… O da aynı şekilde… Ta ki Almanya’ya gidene kadar. Almanya’da ilk yemeklerden keşfetmiş Türkiye’yi, ardından el işleri onu yollara düşürmüş. “Antep işi” öğrenmek için Türkiye’ye gitmeye karar vermiş. Tek bildiği dil olan Japonca ile bu işi başaramayacağını düşünerek önce Türkçe dil kursuna gitmiş, 2 yıl. Ardından Türkiye serüveni başlamış. Ankara, İstanbul, Gaziantep, Bursa, İzmir… “Antep işi” yanında “iğne oyası” gibi bir çok iş öğrenmiş. Ve Gaziantep’te Kıbrıs diye bir yer olduğunu duymuş; bu adada Da Vinci’nin de ilgisini çeken “Lefkara” diye özel bir işin varlığını… Ardından ver elini Kıbrıs… Lefkara işini yerinde öğrenmek için Tokyo’dan uçağa binip 14 saat yolculukla adaya gelmiş Kanako Sasaki…
Kanako ile Lefkoşa’nın kültür/otantik mekanlarından Büyük Han’da tesadüfen karşılaştık. Bir kahve molasında… Herkese gülümseyerek bakan, nezaketi ve zerafetiyle Japon geleneklerinin tümünü taşıyan, hangi yaştan olursa olsun beline kadar eğilerek “arigato” selamı veren 33 yaşındaki Kanako’nun ilgi çekmemesi imkansız…
Sora sora Büyük Han’ı bulmuş
“Turist mi acaba” diyerek tereddüt geçirirken Türkçe “merhaba” deyince sohbet de başlıyor doğal olarak. Meğer, Büyük Han tesadüfen uğradığı yer değil, sora sora bulmuş. Çünkü el işlerinin merkezi olarak tanımlanıyormuş ülkesindeki turistik rehberlerde ve internet taramalarında... Ve Büyük Han’daki dükkanında el işleri satan işkadını Şenay Ekingen’i de internetten bulmuş, Lefkara’nın kitabın ı yazan “hoca” olarak ondan kurs için yardım istemeye gelmiş…
Lefkara işleyen kadınlarla buluşuyor
“Ercan’dan doğru buraya geldim. Sora sora Büyük Han’ı ve Şenay Ekingen’i buldum. Herkes bana çok yardımcı oldu. Ayrıca bu bölgedeki Has-Der merkezini buldum. Onlar da bana yardımcı oldu, yol gösterdiler. Bana eşlik ettiler, bölgede pansiyona yerleştim…” diyor hep gülen yüzüyle.
Çantasında kasnakla gezen, her fırsatta çantasından çıkararak Lefkara işlemeye başlayan Kanako, bir yandan Has-Der’in Halk Sanatları Enstitüsü’nde her gün 2 saat kurs alıyor; diğer yandan Şenay Ekingen’in yardımlarıyla, hatta taşımasıyla köylerde Lefkara işleyen kadınlarla buluşuyor. Hem atölyede, hem yerinde neredeyse bir haftada kıskandıracak ölçüde hakim olmaya başlamış bile el işlerine…
Lapta işi, sele de sırada…
Üstelik eli o kadar yatkın ki, Lefkara ile yetinmeyecek gibi. “Lapta işi diye bir iş olduğunu da öğrendim burada, onu da öğrenmek istiyorum” diyor… Hatta sele yapımını da öğrenmek niyetinde, duvarda asılı seleleri gördükten sonra. Ayrılmadan öğrenmede kararlı… “Ellerin paralanır” ısrarlarıma ise “Olsun, öğrenmem lazım” diye karşılık veriyor… Şenay Ekingen bu konuda da imdadına yetişmiş ve sele yapımında uzman kadınlarla buluşturmaya hazırlanıyor Kanako’yu…
Kuzey’deki macerasını tamamlamasının ardından Güney Kıbrıs’a, Lefkara köyüne gitmeye niyetli. “Orda da kurs alacağım, izleyeceğim kadınları” diyor… Lefkara işinin yaklaşık 700 yıllık geçmişi olduğunu, Lefkara köyünün 14. yüzyılda Venedik asilzadelerinin tatil beldesi olduğunu da araştırarak öğrenmiş zaten...
Ülkesinde kurs açacak...
“Hobi mi, meslek mi” diye sorunca, “Hobi, mesleğim değil. Ama ülkeme dönünce kurs açmayı düşünüyorum. Kendi kültüründen başka kültür tanımayan Japon kadınlarına Antep işini, Lefkara’yı, sele yapımını öğretmeyi düşünüyorum” diyor…
“Finansörü, gazeteci kocası”
“Para” konusu açılınca da, önce lise mezunu olduğunu ve çalışmadığını anlatıyor, ardından televizyoncu/gazeteci kocası nedeniyle çok şanslı olduğunu söylüyor. Hem erkek egemen geleneklere sahip ülkesinde birey olarak özgür olduğu için, hem de kocasından parasal destek bulduğu için… “Türkiye/Kıbrıs macerası çok pahalıya malolmuştur. Ne kadar para harcadın” diye sorunca ise, “Çok para, tam olarak bilmiyorum “ yanıtını veriyor. “Bir araba alabilirdim” diyerek hem miktarla, hem yaşama bakışıyla ilgili ipucu da veriyor.
“Lefkara matematiktir, geometridir…”
El emeği göz nuru, Kıbrıs'ta yapılan yerel el sanatlarının en önemlilerinden Lefkara işinin 14. yüzyılda Kıbrıs'a gelen ünlü bilim adamı, ressam, filozof Leonardo Da Vinci'nin de ilgisini çektiğini; hatta “Son Akşam Yemeği” adlı ünlü tablosuna “dere motifi” ile konu olduğunu anımsatıyoruz. “Biliyorum ve ne alaka diyordum. İşi öğrenmeye başlayınca bu merakın nedenini öğrendim. Çünkü Lefkara işi aslında matematik, geometri…” ifadelerini kullanıyor; sanki onlarca yıllık tecrübe aktarır gibi…