Çiğdem AYDIN
Kıbrıs Türk siyasetinin unutulmaz isimlerinden biri olan Dr. Mustafa Erbilen, ölümünden kısa bir süre önce Diyalog’a önemli açıklamalarda bulunmuştu. Erbilen, Kıbrıs sorununun yanı sıra KKTC’deki sistemle ilgili ciddi uyarılarda bulunmuş ve şöyle demişti:
“Bu ülkenin iki kritik sorunu vardır. Bu sorunları çözerseniz eğer birçok şey sistemde düzelir. Bir kere memurlar ikinci işi kesinlikle yapmayacak, neye mal olursa olsun. İlk olarak doktorlar kliniklerini kapatacak ve öğretmenlerin de dershanelerini kapatacaksınız bakın o zaman sistem kendini otomatik olarak düzeltmeye başlar. KKTC’nin en büyük sorunu kamunun şişirilmiş sitemidir.
Ben sağlık bakanlığı yaparken memuriyetin en büyük kurallarından biri ikinci iş yapma yasağı idi. Hele ki doktorlar! Doktorlar eğer devlet hastanelerinde görev yapıyorsa kliniklerini kapatma kararı aldım. O zamanın Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’nu resmen bastı, geldi ve bana bütün bakanların önünde “Kebapçı dükkanı mı kapatıyorsun?” dedi. Ogün biz hükümet olarak benim aldığım bu kararın arkasında durabilseydik, bugün devlet hastanelerinde yaşanan birçok sıkıntı olmayacaktı. Vatandaşlar sıra kuyruklarında hastalanmayacaktı. Bu konuyu hiç unutmam. Düşündükçe kahroluyorum.”
Siyasi yaşamı
Dr. Mustafa Erbilen, 1976’da başladığı aktif siyaset yaşamını 1990 yılına kadar devam ettirdi. Bu dönem zarfında milletvekilliği ve Sağlık Bakanlığı görevlerinde bulunan Erbilen, devlette ciddiyetin bozulmasından şikayetçiydi...
Erbilen, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtlamıştı:
Soru: Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?..
Yanıt: Çocukluğumdan beri sosyal demokrat bir çizgideyim. 1976 yılında aktif olarak Halkçı Parti’nin kuruluşunda yer aldım. Daha sonra 15 arkadaşla Toplumcu Kurtuluş Partisi’ni (TKP) kurduk. 1985 seçimlerinde seçime girdim ve kazandım. İki parti koalisyon kurduk. Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve TKP koalisyonu başladı. Hiç hevesli olmadığım halde Sağlık Bakanlığı görevini bana verdiler yıl 1985. Çok iyi çalışan bir hekimdim ama koalisyonun selameti için hükümette yer aldım. 1990 yılında seçimi kaybettim ve aktif siyasetten çekildim.
Soru: Şimdi ne yapıyorsunuz?..
Yanıt: Başarılı bir kadın doğumcu olduğumu söylerler. Hem memuriyetten emekliyim hem de sosyal sigortadan. 1963 yılında doktor olarak Kıbrıs’a geldim. Hadiselerle birlikte kendimi Mağusa’da buldum. 6 yıl boyunca orda hekimlik yaptım. Daha sonra devlet bizim tüm masraflarımızı üstlenerek
6 kişiyi ihtisasa gönderdi.
Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?.. Arayıp, soran oluyor mu?..
Yanıt: Ben Kıbrıs’ta dost zengini bir insanım. Ben bu dostları siyasi hayatımda kazanmadım meslek hayatımda kazandım. Bana gelen hastalarıma hep evlat gibi baktım. Bu nedenle bana sevgileri ve saygıları çoktur. Hem onların aileleri hem de çocukları. Kıbrıs’ın her köşesinde benim dostlarım vardır.
Siyaset iyi değil
Soru: Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?..
Yanıt: Kıbrıs insanlarının en büyük özelliği evlatlarına düşkün olmasıdır ve gidebileceği yere kadar okutmalarıdır. Kıbrıs’ta kendini çok iyi geliştirmiş, İngiltere’de, Amerika’da, Türkiye’de okumuş birçok gencimiz var. Bunlar arasında doktorlar, avukatlar, çevre bilimcileri, siyasi bilimciler, ekonomistler, iktisatçılar vardır ama bizim politikamız bu insanları bu ülkede barındırmıyor, iş imkanı sağlamıyor. Biz bu gençlerimizden faydalanamıyoruz bu sayede bürokrasi de tıkanmıştır. Biz bu çocukları barındırmadık ve geleceğin bürokrasisine hazırlamadık.
Demokrasi gelişti diyoruz ama parlamentoya bakın hala siyasi partiler eskileri öne sürerler iki, üç kişiyle gençleştirme olmaz. Bir Lefkoşa Türk Belediyesi’nde rakip bulamayan partiler var bugün. Yerel yönetimlerde birbirlerini yediler bakın tartışma konularına nedir diye? Belediyecilik mi, ekonomi mi, toplum yararına projeler mi, neyi tartışıyorlar bir bakın lütfen.
Güven bunalımı var
Soru: Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..
Yanıt: Tarihte hiçbir mesele çözümsüz kalmamıştır. Mutlaka insanlar sulh içinde yaşadı. Bu arada da evlatlarımızı tahsile yollarız ve yurt dışında Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar da aynı evde ev arkadaşlığı yapar, aynı okullarda aynı sınıflarda okurlar. Kıbrıs’ta ne yazık ki bu durum görmezden gelinerek bir retçilik vardır. Artık din ve ırk dünyada problem olmaktan çıkmıştır. Herkesin inancı kendine. Yalnız bu iki toplum kavga ederek bugünlere geldik. Can ve mal emniyeti korkusuna ayrıldık. İki toplumda da güven bunalımı vardır.
Bunları yeniden yaşamamak için görüşmeler olumlu ama çoğulcu demokrasilerde çoğula dayanarak meclisi idare edecekler şeklinde de bir çözüm olmaz. Bugünkü Türkiye’de yalnız Türk milleti var mantığı bitmiştir. Ve bu durum başka gruplar olması parlamentoda sıkıntılar yaratıyor. Yani burada da çoğulcu demokrasinin kendisini hisettirmeye başladığını görüyoruz.
Kıbrıs’ta yalnız bir millet vardır veya ilk toplumdan biri daha kalabalıktır bu yüzden onun dediği olacak mantığından uzaklaşılmadığı sürece burada bütünlüklü bir çözüm olması da mümkün değildir. Memleketin yüzde 80’i bizimdir diye bir şey olamaz.
Azınlık, çoğunluk sorunu
Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?..
Yanıt: Evet hazırdır.
Soru: Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..
Yanıt: En önemli sorun çoğunluk, azınlık konusudur. İdare bende olacak zihniyetine çok dikkat edilmelidir. Geçmiş anayasada (1960) idare şekli yüzde 30, yüzde 70’dir.
Soru: Yani müzakerelerde masada bulunan yönetim ve güç paylaşımı konularının 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası çerçevesinde görüşülmesi taraftarı mısınız?
Yanıt: Hayır aslında tam olarak öyle değil. Madem sordunuz biraz daha açayım. 1960 Anayasası’nın iyi yanlarını almak lazım diyorum. Türkiye’nin garantörlüğünden taviz vermemek şartı önemlidir. 1974 yılından sonra gelenleri dahi bu ülkede çözemedik. Bir vatandaşlık problemi vardır. Bu insanlar geldiler evlendiler, doğurdular, çoğaldılar çocuk sahibi oldular. Düşünün bir memlekete gittiğiniz zaman orada belli yasalar vardır örneğin yurttaşlık konusunda. Kişi gittiği ülkenin bütün şartlarını yerine getirirse yurttaş olmaya hak kazanır bizde 1974’te -1980’de gelmiş adamlar var hala vatandaşlık bekler. Öte yandan 2012’de gelmiş insan pat diye vatandaş olur. Bu konu çözülmelidir çünkü bu yönetim ve güç paylaşımında, idarede karşımıza sorun olarak çıkacak diyorum.
Soru: Peki siyasi yaşamınızda aklınıza geldiği zaman sizi gülümseten anılarınız var mı?
Yanıt: İki olay var. Yine bir belediye seçimleri idi. Bizler kendi partimizin adayları için kapı kapı geziyorduk TKP’nin Lefkoşa adayı Akıncı idi. Bizim Kıbrıslıların huyudur gece hava güzelse dışarda avluda oturur. Gittik bir eve girdik. Kızılbaş’ta Arif Necmi’nin eviydi. Emekli bir memur. Dedim bizim patimizin adayı Akıncı’dır seçimlerde desteğinizi esirgemezseniz memnun olurum. Adam bana bakarak ‘ne destekleyecem gendini onu kendi partisinden Erbilen bile desteklemez’ dedi. Adam karşısında Akıncı için oy isteyenin kim olduğunu bile tanımazdı. Bunu düşününce gülerim.
Bir de Reşat Akar hiç unutmam ben Sağlık Bakanı idim. Neydi konu hatırlamam ama benim karikatürüm vardı başımın üzerine kavuk koydu beni “padişah” olarak gazetenin manşetine bastı. Bunu hiç unutmam. O gün çok kızmıştım ama bugün düşündükçe güzel bir anı olarak algılıyorum ve yüzüm gülüyor.
Mustafa Erbilen’in özgeçmişi:
1939'da, Mağusa Kazası’na bağlı Mehmetçik Köyü’nde doğdu.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, 1963'te Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde görev aldı.
1964-1969 yılları arasında Mağusa, Serdarlı, Mehmetçik'te hükümet tabibi olarak görev yaptı. 1969'da ihtisas için Ankara'ya gitti ve 1973'te kadın-doğum mütehassısı olarak Kıbrıs’a döndü. 1974'te Devlet hizmetinden ayrılarak özel olarak çalışmaya başladı.
23.6.1985'te yapılan genel seçimlerde Toplumcu Kurtuluş Partisi’nden milletvekili seçildi. TKP'den istifa edip Ulusal Birlik Partisi’ne katılan Dr. Mustafa Erbilen, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yaptı.
1990'daki genel seçimlerde Ulusal Birlik Partisi’nden milletvekili seçildi. 25 Aralık 1993 tarihine kadar milletvekilliğini sürdürdü.
İngilizce bilen Erbilen, evli ve dört çocuk babasıydı.
Öte yandan Mustafa Erbilen’in yarın Cumhuriyet Meclisi’nde düzenlenecek törenin ardından Lefkoşa Mezarlığına defnedilmesi bekleniyor.