(T.A.K/Doğuş Özokutan Çiftçioğlu)
Kıbrıslı Türk moda fotoğrafçısı Hasan Hüseyin, ülkenin bugüne kadar yetiştirdiği en ünlü moda fotoğrafçısı. 1990’ların Türkiyesi'nde onunla çalışmak büyük bir prestijdi, çünkü Türkiye’de reklam ve moda fotoğrafçılığının öncüsüydü. Neredeyse 25 yıldır Türkiye piyasasında büyük başarılara imza atan Hasan Hüseyin, kendi tabiriyle “oralardan sıkıldığı için sık sık” vatanı olan Kıbrıs’a gelip gitmeye ve ülkede gıda sektöründe yatırımlar yapmaya başladı.
Kıbrıs’ta yaşanan toplumlararası çatışmalar yüzünden çocuk yaşta İngiltere’ye göç etmek durumunda kaldığını söyleyen Hasan Hüseyin, 14 yaşında evin tuvaletini karanlık odaya çevirerek başladığı fotoğrafçılık tecrübesinden, Türkiye’nin bir numarası olmasına kadar uzanan hayat hikayesini Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.
İngiltere’ye göç
10 yaşına kadar Kıbrıs’ta yaşayan Hasan Hüseyin, “babasının Kıbrıs’taki çatışmaları ve savaşı önceden öngörerek” kendisini ve kardeşlerini 1972-1974 yılları arasında arka arkaya İngiltere’ye gönderdiğini, İngiltere’de tekrardan ilkokula gitmek zorunda kaldığını söylüyor. Hasan Hüseyin, lise eğitiminin ardından fotoğrafçılık kursuna gidiyor. O yıllarda matematiği ve resim yapmayı çok sevdiğini anlatan Hasan Hüseyin, resme olan ilgisi fotoğrafa yöneldiği için, üniversite eğitimi yerine moda fotoğrafçılığı kursu aldığını anlatıyor.
Tuvaletten karanlık oda
Fotoğrafçılık merakının nasıl başladığını ise şöyle özetliyor Hasan Hüseyin:
“Ben dört yaşımdan beri çiziyorum. Hiç ders almadım ama resme yetenekliydim. Hatta ilk resmimi de satmıştım. Aslında ben hep ticarete çok meraklıydım. Daha sonra bu merak fotoğraf merakına döndü. Hep babamın eski siyah beyaz fotoğraflarına bakardım. Babam hep fotoğraf çekerdi. Ben de fotoğraf çekmeye karar verdim. Ucuz bir makine aldım ve her gördüğüm şeyi çekmeye başladım. Yavaş yavaş merakım arttı.14 yaşında ilk karanlık odamı kurdum. Tuvaleti kapattım ve karanlık oda haline getirdim.”
Asistanlık günleri
Fotoğrafçılık kursuna gittiği dönemde Türk dünyasında “moda fotoğrafçılığı” diye bir meslek olmadığına dikkat çeken Hasan Hüseyin, 18 yaşında evden ilk taşınmasının bu kurs sayesinde olduğunu ve profesyonel iş hayatına Londra’da atıldığını anlatıyor. “Bence piyasada çalışan insanları gözlemlemek önemli” diyen Hasan Hüseyin, okulunu bitirmeden profesyonel fotoğrafçılara asistanlık yapmaya başladığını belirtiyor. Hasan Hüseyin, asistanlık yapmanın önemini ise şöyle ifade ediyor:
“Önce çay götürürüsün, sonra laboratuara fotoğraf götürürsün, sonra ışıkların kurulmasına yardım edersin. Ama bu süreçte piyasayı öğrenmek, kontak edinmek önemli. Piyasada çalışan insanlarla birlikte olup piyasanın nasıl yürüdüğünü görmek çok önemli. Ben asistanlık yaparken çok şey öğrendim.”
“Piyasaya çıkmak zor”
Okul bittikten sonra profesyonel olarak piyasaya çıkmanın zorluklarına da şu ifadelerle değiniyor Hasan Hüseyin:
“İlk etapta kocaman portfolyolarla gidiyordum görüşmelere… Sonra portfolyolar küçülüyor ama yine de tecrübesiz olduğun belli. ‘Yine gelin diyorlar’ bu sefer daha küçük portfolyolar. Altı- yedi kere gittiğin yerler oluyor. Ama en son bir yerden tutturuyorsun. ‘Ben bu işi yapacağım’ diyorsun ve sonunda bir şans veriyorlar. Benim bu şansı bulmam okulu bitirdikten bir yıl sonra oldu. Dergi işleri 1985-1986’da başladı, ki bu benim için çok önemliydi. Sonra 3 ayda bir, 6 ayda bir işler geldi.”
Türkiye piyasasına giriş veKıbrıs’a geri dönüş
Meslek yaşamını Türkiye’de sürdürmeye karar veren Hasan Hüseyin, 1990’da patlak veren Körfez Krizi’nin ardından gidiyor bu ülkeye. 1990’ların başında Türkiye’deki tekstil sektörünün çok büyük olduğunu ifade eden Hasan Hüseyin, o dönemi şöyle anlatıyor:
“500 firma, 3 fotoğrafçı vardı. Deli gibi çalışıyorduk. O günlerin kaymağını biz yedik. Sonra belli bir noktaya geldi hayat ve şirketleşmeye gittik. Ancak belli bir süre sonra paradan ziyade sevip sevmediğim şeyler ön plana çıkmaya başladı ve yarattığım şirketi sattım. Aileme ve ülkeye vakit ayırmaya karar verdim. Ailemin bir kısmı Kıbrıs’ta olduğu için Kıbrıs’a nasıl ayak basarım diye düşündüm. Ablamla eniştemin İngiltere’de bir kafeleri vardı, onu satıp buraya geldiler. Sabor Restaurant’ı açtım. Şimdi Sabor’a onlar bakıyor.”
“Fotoğrafta yaratmayı seviyorum”
Fotoğraf için yaratmayı sevdiğinin altını çizen Hasan Hüseyin, “Konsept yaratmayı severim. Fotoğrafla baştan sona ilgilenmeyi severim” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Çıkabilecek tüm sorunları planlayıp baştan sona yaratmayı seviyorum. Bir gün içinde kocaman mutfak hazırlıyoruz, kocaman salon hazırlıyoruz, büyük bir hazırlık yapıyoruz. Böylesi setlerin içinde olmak gerçekten haz verici. Fotoğrafı hâlâ seviyorum ama artık fotoğrafçılıktan yönetime doğru geçtim.”
“Fotoğrafçılığı hobi olarak yapamıyorum”
Ancak fotoğrafçılığı hobi olarak yapamadığını anlatan Hüseyin, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Fotoğraf benim ticari anlamda, eğitim anlamında yürüttüğüm bir şey. Ama hobi için gidip çekmiyorum açıkçası… Vaktimi bunun yerine başka şeylere harcıyorum. Kuş, böcek çekmek gibi bir merakım da yok zaten. Cep telefonlarıyla bina fotoğrafları çekiyorum, eski binalara meraklıyım.”
Müşteri için fotoğraf çekmek
“Fotoğrafı ne için çekiyorsun sorman gereken ilk şey bu. Karşında bir müşteri varsa sen fotoğrafı müşteri için çekiyorsun. Mesela beyaz eşya fotoğrafı çekerken ürünü daha iyi satmak için fotoğrafı çekiyorsun” diyen Hasan Hüseyin, müşteri için fotoğraf çekerken işin kalitesinin sanatsal anlamda düşebileceğini de ekliyor.
İki dakikada parfüm reklamı...
Mesleğine ilişkin sıradışı anılarından da bahsediyor Hasan Hüseyin… Bunlardan biri, bir parfüm reklamı için iki dakikada çektiği fotoğraflar.
Belçika’da başından geçen bu olayı şöyle anlatıyor Hasan Hüseyin:
“Bir parfüm reklamının çekimi için Belçika’daki bir film setinde 3 gün bekledim. Çekime ara verdiklerinde ‘iki dakikan var’ dediler. İki asistanla o iki dakikada bir rulo çektim ve işimi yaptım. Düşün, adam seni üç günlüğüne tutuyor, iki dakikada reklam çekmen için... Ben de isterdim tabii bütün gün çalışabileceğim bir set kurmayı. Ama o reklam için şartlar öyleydi.”
“Durup dururken meşhur olamazsınız”
İnsanların bir şeyler başarıp, bir yerlere gelebilmek için azimli olmaları gerektiğini ısrarla vurguluyor Hasan Hüseyin ve şu tavsiyeleri veriyor:
“Durup dururken kimse seni alıp meşhur etmiyor. Bu hayatta bir yerlere gelmek istersen çalışmak zorundasın. Biraz azim göstermen lazım. Ben beklemeyi sevmeyen bir adamım. Gücüm varsa kendim yaparım. Benim bu restoranı açmamın nedenim sırf cappuccino içmek için... Kahve merakım vardı ve Kıbrıs’a geri geldiğimde doğru dürüst kahve içecek yer olmadığı için burayı açtım. İstanbul’da da bir yer açtım. Bunu yapmak istedim ve yaptım.”