Çiğdem AYDIN
Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Engellemeyen Lefkoşa Birimi tarafından“Otizmde Farkındalık ve Bilinçlendirme” adı altında etkinlik düzenledi.
Türkiye’den misafirlerin de katıldığı farkındalık etkinliklerinde, çarpıcı ve bir o kadar da ibret verici bir kadının otizmle tanışma öyküsü ve otistik bir çocuğun dünya ile tanışması anlatıldı. Diyalog Medya’yı ziyaret eden ana oğulun hikayesi, tam bir hayat dersi idi.
Yüzde 98 oranındaki Otizm’i yüzde 20’ye indiren üvey annenin ve hayata sıkı sıkı tutunan oğlu Ayberk’in hikayesi…
16 aylık bir bebek iken Otizm teşhisi konuluyor
Naciye Torunlar Aksu 2010 yılında evlenmiş ve eşinin ilk evliliğinden dünyaya gelen oğlu Ayberk ile tanışmış. Otizmi hiç tanımayan bilmeyen Naciye hanımın bir önceki eşinden de sağlıklı bir oğlu bulunuyor. Ayberk’e 16 aylık bir bebek iken Otizm teşhisi konuluyor. Bunu öğrenen baba da Otizm ile o zaman tanışıyor ve mücadele başlıyor. Yıllarca süren tedavi şekilleri 13 yıl boyunca terapistler, diyet programları, Otizm kreşleri, yetmedi, tedavi için İsrail’e kadar giderek eğitim alsalar da, Ayberk için uzmanlar tarafından karar verilmiştir. Ayberk otistik bir çocuktu ve hayatının geri kalan kısmını da konuşamayarak, kendi işini kendisi yapamayarak, kimseyle göz teması kurmadan, konuşmadan, kendi tuvaletini yardım almadan yapamayan ve hatta tek başına giyinemeyen birey olarak yaşayıp gidecekti.
Fanozun içerisinde yaşayan bir balık
Bu durum, 13 yıl süren tedavi arayışları ve şekilleriyle raporlanmış ve Ayberk Dünya’da bir fanozun içerisinde yaşayan bir balık olmaya mahkûm edilmişti. Ta ki babası ikinci evliliğini yapıp Ayberk’i meleği ile tanıştırana kadar.
“İlk zamanlar hiç temas kuramadım…”
Naciye Torunlar Aksu hikayenin devamını şu şekilde anlatıyor, “Ayberk %98 oranında otistik bir çocuktu. Annesiyle babası o küçükken ayrılmıştı ve o yalnızca babasıyla iletişim kuruyordu. Annesi hastalığını kabullenmişti. Ayberk’le ilgilenen bakıcıları vardı ama o hastalığından dolayı saçına bile dokundurtmuyordu. Aldığı eğitim ya da gördüğü ilgi; hiçbiri onu kendi dünyasından çıkarmaya yetmiyordu. İlk bir yıl ben de bilgim olmadığından, ona zarar veririm endişesiyle, Ayberk ile hiç temas kurmadım, kuramadım. Çünkü ona nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyordum.”
“İnternetten otizmi araştırmaya başladım…”
Daha önce otizm hakkında fikir sahibi olmayan Naciye Aksu, Ayberk’in durumunu görünce, internetten Otizmi araştırmaya başlamış. Araştırmaları sonucunda Otizmi anlatan birçok veri ile karşılaşmış. Naciye Aksu “ben hem normal hem de bir engelli annesi oldum birden bire. Eskiden, oğluma bir şey olacağına, önce bana olsun derdim. Oysa bir engelli annesi olarak da bana bir şey olursa, çocuk ne yapacak diye korkup, bende önce onun ölmesini dileyebilecek kadar kötü hisler yaşadım. Yani, anlayacağınız, sağlıklı bir çocuk annesi ile bir engelli çocuğu olan anne arasında bu derece üzücü ve acıtıcı farklılıklar var. Ama hayatın gerçeği de bu ne yazık ki” dedi.
“Sosyal Medya hesabından ona iyi bir dilek bile yazmıyorlar”
“Bizden sonra Ayberk’e ne olacak?” endişesi, Aksu hanımı çözümler üretmeye teşvik etmiş. Naciye Aksu, hedeflerini belirlemiş ve bu hedeflerden ilki, Ayberk’e hayatının sonuna kadar bir düzen kurmakmış ama parası olsa bile kimsenin onunla ilgilenmeyeceğini de biliyormuş. Naciye Aksu, o anda evinde beslediği kuşu, ve köpeği hatırlayarak, “ben kuşuma 32 kelime öğretmişim. Kuş beyni ile bunu öğretebilmişim. Köpeğime tuvaletini dışarıya yapmasını, oturup kalkmasını öğrettim Ayberk’e mi öğretemeyeceğim dedim ve başladım” diyor
Bill Gates, Arşimet, Beethoven gibi Otizmli insanlar başardıysa…
Daha sonra, Otizmlilerin bir konuya odaklandıklarında çok başarılı olduğunu fark etmişler. Bunun üzerine de otizmli insanların başarı hikâyelerini okumaya başlamış Naciye Kasu… “Bill Gates, Arşimet, Beethoven gibi Otizmli insanlar başardıysa, Ayberk neden yapamasın?” düşüncesiyle. Ayberk’in odasına gidip, geceler boyu Ayberk’in yanından ayrılmadan gözünü ona dikip beklemiş, ta ki Ayberk tepki verene kadar. İlk olarak göz teması kurmuşlar, ardından ona yavaşça dokunuş. Bu durum 3 gün sürmüş. Daha sonra Ayberk de ona dokunmaya başlayınca, önce güvenini kazanmış. Önceleri Ayberk’i sokakta gören insanlar karşı kaldırıma geçerek yollarına devam ettikleri için Ayberk hep kendisinin korkulan biri olduğunu hissetmiş. “Dokunmak, konuşmak, hissetmek oldukça önemli” diyor Aksu hanım.
Dansın, şarkı söylemenin ciddi bir rolü var
Naciye Aksu; her şeyde empati yaparak onun ne hissettiğini anlamaya çalışmış. Daha sonra spor ve sosyalleşme faaliyetlerini eklemiş programlarına. Onun kendi dünyasında (cam fanoz) kalmasına asla izin vermemiş. İlk 15 gün boyunca yapmıyor diye, pes etmemiş. Çünkü o, Ayberk’i Otizmli değil de çok zeki ve yetenekli biri olarak görüyormuş.
Sonra her şeyin ismini ve nasıl kullanacağını defalarca tekrarlayarak öğretmiş Ayberk’e. İlk kelimeyi günde en az 500 kez tekrar ediyormuş, ilkini öğrenince ise diğerlerini öğrenmesi daha kolay oluyormuş. İşte asla konuşamaz dedikleri Ayberk’e bu sayede öğretmiş konuşmayı “annesi”. Örneğin, eline bir bardak almış ve Ayberk’e defalarca bardak diye tekrarlamış. Ayberk, bir bardak suyu nasıl isteyeceğini kısa sürede öğrenmiş ve üçüncü günün sonunda Ayberk annesine su getirmiş.
Onların bu yolculuğunda sporun, dansın, şarkı söylemenin ciddi bir rolü var; Ayberk, sadece iki ayda hafta sonu birer saat ders alarak, Tekirdağ yüzme birincisi olmuş. Ardından, Ayberk’le yalnız olma kararı alıp bakıcıları evden gönderen Naciye Aksu, kısa zaman içinde onun sevgisini ve güvenini kazanmış. Sonra da onun keyif aldığı şeyleri keşfederek onları art arda sıralamış. Tüm bunlar sayesinde Ayberk’in kendine güveni gelmiş, yürümesi bile değişmiş.
İnsanlarla göz teması kurarak tüm tabuları yıktı
Ve birgün Kığılı’nın sahibi Abdullah Kığılı, sosyal sorumluluk kampanyası çerçevesinde Ayberk’i kullanmak istemiş. Böylelikle ilk defa otistik bir çocuk katalog çekimlerinde kullanılmış oldu. Ayberk, Otistik çocukların aksine, insanlarla göz teması kurarak tüm tabuları yıktı. Ayberk, Otistik bir genç olarak çalışmaya hayatında da yerini aldı. Garsonluk deneyimi de olan Ayberk, hayata artık daha faklı bakıyor.
Naciye Aksu, “Ayberk bugün artık 16 yaşında. Her insan gibi, sabah kalkıp kahvaltısını hazırlıyor; sofrasını topluyor. Hayalleri ve hedefleri var, herkes gibi. “Ben inanıyorum ki, Ayberk gibi her bireyin başarmaması için hiçbir sebep yoktur. Başarının yolu önce inanmaktır, sonrası zaten gelir. Bu işin para ile hiç ilgisi yok. Tüm yaptıklarım için hiç para harcamadım. Ama zamanımı verdim, tam odaklandım, hiç vazgeçmedim, yılmadım. Azimle üzerinde çalıştım. En önemli şey sabır, sabır, sabır…” dedi.
Bu arada, Ayberk’in Kıbrıs’ı çok sevdiğini ve ileride Kıbrıs’ta bir pizza dükkanı açmak istediğini de belirtti.