Raif DOĞRU-Remzi SAMAR- Çiğdem AYDIN
Dikkatsiz sürüş yaparak 4 genç öğretmenin ölümüne sebebiyet veren Çiğdem Altınfincan’a 5 yıl hapislik cezası verilmesinin yankıları devam ediyor. Diyalog’a konuşan hukukçular, yasada öngörülen en yüksek cezasın 7 yıl olduğuna dikkat çekerek, yargıçların bunun dışına çıkanmayacağını belirtiyor.
Diyalog muhabirlerinin, İngiltere’deki cezalarla ilgili araştırmasının sonuçları ise ibret verici. Dikkatsiz sürüşten kaynaklanan ölümlü bir trafik kazasında suçlu görülen kişiye verilen hapislik cezası 14 yıldan başlıyor.
2003 yılına kadar hapislik cezasının 10 yıldan başladığına dikkat çeken Londra’daki hukukçular, 2004 yılında yasanın değiştirildiğini ve cezanın 14 yılın üzerine çıkarıldığını ifade ediyor. Hapislik cezası alan dikkatsiz sürücü, cezasının sona ermesinden itibaren de 2 yıl araba kullanmaktan men ediliyor.
İngiltere’de ‘dikkatsiz sürüş yaparak tehlike yaratanlar’ için dahi 4 ile 7 yıl arasında değişen hapislik cezası öngörülüyor.
Türkiye’de ise, ölümlü trafik kazalarına 2 ile 15 yıl arasında değişen hapislik cezasının yanı sıra, sadece para cezası da verilebiliyor.
Türkiye’de para cezası daverilebiliyor
Kuzey Kıbrıs, Türkiye ve İngiltere’nin tecrübeli hukukçuları, bir yıl önce meydana gelen ve tüm Kıbrıs’ı yasa boğan 4 genç öğretmenin hayatını kaybettiği trafik kazasının sanığı Çiğdem Altınfincan’a 5 yıllık hapislik cezası verilmesini Diyalog gazetesine değerlendirdi.
Türkiye’nin tanınmış hukukçularından Prof. Dr. Ersan Şen, olayda kasıt olup olmadığına bakmak gerektiğini belirterek, Türkiye’de böyle bir durum yaşanması durumunda fiili gerçekleştiren suçluya,”2 ile 15 yıl arasında kadar varabilen cezanın verilebileceğini ifade etti. Kazada ölü sayısına göre cezanın şekil alabileceğine dikkat çeken Şen, Türkiye’de bu cezaların paraya çevrilebilmesinin kendileri için sıkıntı yarattığına işaret etti.
Şen: Türkiye’de 22 yıla kadar yolu var
Türkiye’deki önemli hukukçulardan Prof. Dr. Ersan Şen, “Eğer bir şahıs ölümlü yaralanmalı bir trafik kazasına karışmışsa ölüm sayısı bir ise 2 yıldan 6 yıla kadar, ölüm sayısı birden fazla ise 1 ölünün yanında yaralı varsa ve yaralı da şikâyetçiyse 2 yıldan 15 yıla kadar ceza verilebilir” dedi. Şen, bu cezanın yanı sıra kişinin bu cezayı işlemede bilinçli olması durumunda Türk Ceza Hukuku’nun 22. maddesinin 3. fıkrasına göre 15 yıla kadar verilebilecek bu cezanın yarısının da eklenme ihtimalinin olduğunu kaydederek, toplamda 22 yıla kadar ceza verilmesi ihtimalinin olduğuna dikkat çekti. Türkiye’deki hukuki süreçlerde birtakım sıkıntılar yaşandığını ifade eden Şen, cezaların paraya çevrilebilmesi ihtimalinden kaynaklanan sorunların bulunduğuna işaret etti.
“15 yıla kadar şahsı cezalandırılması mümkün”
Bu eylemi gerçekleştiren şahsın kusur durumuna bakmak gerektiğini dile getiren Ersan Şen, şöyle dedi: “Mahkemenin kararı doğrudur ya da yanlıştır tespitini yapabilmek için o dosyanın incelenmesi gerektiği belirtmek isterim. Biz de böyle bir durum zuhur etseydi, 4 kişinin ölümü ile gerçekleşen trafik kazasında adi taksir varsa yani bilinçli değilse iki yıldan 15 yıla kadar şahsın cezalandırılabilmesi mümkündür.
“Ölüm sayısına göre artış görülebilir”
O da olayın meydana gelişindeki koşul durumu meydana geldiği zaman ki neticenin ağırlığı ölüm sayısının çokluğu gibi durumlarda tavana giren 10 yıl 12 yıl ceza da verilebilir. Taban da verilebilirdi. Meydana gelen o hadisenin şekline göre… Ama adi taksirle biz de cezanın ağırlığı ne olursa olsun paraya dönüştürülebilmektedir bizim de böyle bir sıkıntımız var. Adi taksir şudur; hareketi bilerek ve isteyerek yapıyorsun bundan doğacak neticeyi ön göremiyorsun ama bu öngörememen senin kusurundur. Bu durumlar olursa bu 15 yıllık cezanın yarı oranda arttırılması ciddi şekilde yükseltilmesi Türkiye’de uygulanmaktadır.”
Sözmener: Esas sorgulanması gereken yollar…
Diyalog’a konuşan Kıbrıslı Türk hukukçularda mahkemelerin var olan yasa çerçevesinde karar verdiğine vurgu yaptı.
Hukukçulardan Barolar Birliği eski Başkanı Hasan Sözmener, dikkat çeken açıklamasında, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu insan öldürmede öldürenin kastı olmadığını kaydetti.
Esas sorgulanması gerekenin kullanılamaz halde olan yolların olduğunu ifade eden Sözmener, aile yakınlarına kalsa neredeyse Altınfincan’ı öldürme yoluna gidecekler. “Kasıt olmadığı için intikam almak da doğru değildir” dedi.
Boyra: Cezayı artırmakla olmuyor
Konu ile ilgili olarak Diyalog’a konuşan tecrübeli hukukçulardan Boysan Boyra da kişinin ölümünde verilen karar göreceli bir kavramdır. Yargıçların da eli kolu bağlıdır” dedi. Cezaların önceden daha da az olduğunu hatırlatan Boyra, bu cezaların giderek arttığına dikkat çekti. “Ama bu birden bire olmuyor” diyen Boyra, “ Yasa koyanlar bunu çıkıp da yükseltse bunu anlarım. Bir şekilde yasaların zorlanması lazım… Bana sorarsanız en yüksek ceza suçu önlemiyor. Rum tarafına geçen Türkler neden trafik konusunda çok fazla rapor edilmiyorlar. Türk tarafına geçtiklerinde rapor ediliyorlar. Esas dikkat edilmesi gereken nokta burasıdır” şeklinde konuştu.
“Rum tarafına gidince ayrı Türk tarafına gelince ayrı…”
Kıbrıslı Türklerin ülke polisi ve kurallarından korkmadığını savunan Boysan Boyra, “Cezadan, yakalanmaktan insanlar korkmuyorlar. Nasıl olsa halledilir diyorlar. Bu sebepten ötürü Rum tarafında daha disiplinli, güzel güzel araba kullanırken insanlar, Türk tarafına geçtiklerinde birden bire canavarlaşıyorlar. Ben daha çok cezanın daha caydırıcı olduğuna inanmıyorum. Fakat böyle bir talep varsa bunu yasa koyucuların yapması lazım.
“Meclis yeni bir yasa yapmalı”
Meclis’in yapması gerekir. Bunun dışında en ufak bir hatada polisin işinin yapılmasına izin verilmesi lazım. Bu uygulamalar yürürlüğe girdiği takdirde belki bu kazaların önüne geçilebilir” açıklamalarında bulundu.
Asena: Mahkeme yasaya göre en iyi kararı verdi
Kıbrıslı Türk hukukçulardan Avukat Mustafa Asena ise, Altınfincan hakkındaki 5 yıllık kararın mevcut yasalara göre verildiğini dolayısıyla bu cezai yaptırımların yüksek olması için Meclis’in bir karar alarak yeni bir yasayı hayata geçirmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Mahkemenin verdiği kararı normal karşılayan Asena şunları kaydetti, “Mahkemenin elinde limit olarak 7 yıl var, bunun 5 yılını verdi. Bu mahkeme açısından olumlu bir karardır. Verebileceğinin en iyisini verdi. Başka bir ülkede bu durumla karşılaşılsaydı sonucu ne olurdu bilemiyorum ama bizim gibi böyle her gün trafik kazası ve ölümlü kazaları olan bir ülkede tabii ki daha yüksek cezaların verilmesi gerekir. Bu işin normal bir noktasıdır. Bir de yolların durumu ortadadır. Hiçbir ülkede Bir yerin 50 tane girişi olmaz. Her taraftan o yere girilmez. Yoların bir düzeni nizamı yok.”
“Cezaların yükseltilmesi yetmez”
Cezaların yükseltilmesinin caydırıcılık açısında önemli olduğunu da belirten Asena, şöyle devam etti: “Ama tek başına yetmez. Çünkü sadece caydırıcı olmakla yetmiyor. Ayrıca insanları topluma da kazandırmak gerekiyor. Şimdi mahkeme 7 yılın 7’sini de vermemesinin nedeni 5 yıl verip bir daha buraya gelme amacı mesajı vermekti. Yargıcın görevi sadece ceza yağdırmak değil topluma kazandırmaktır.”
Mamalı: Mahkeme yasa dışına çıkamaz
Diyalog gazetesine konu ile ilgili olarak açıklama yapan Hukukun Üstünlüğü Hareketi Başkanı Avukat Barış Mamalı, yaşanan bu trajik olayın sadece vefat edenlerin yakınları açısından değil tüm toplum genelinde sarsıntıya sebebiyet verdiğini ifade etti.
“Hapislik cezası en fazla 7 yıldır”
“Bu tür suçlar için ayrı bir kanunumuz olmayıp, ceza yasasının ilgili maddelerine temas edilerek karar verilmektedir” diyen Mamalı şunları belirtti, “Ceza yasasının 210. maddesine göre ölümle sonuçlanan bir trafik kazasında sanığa verilebilecek hapislik cezası en fazla 7 yıldır. Mahkeme ise 5 yıllık bir ceza vermiştir. Bu konuda aslında en ağır cezaların verildiği ülkeler içerisinde yer almaktayız. Ama dediğim gibi ateş düştüğü yeri yakmaktadır, yaşamayanın bu acıyı anlaması mümkün değildir.
“Tekrar yaşanmaması için tedbirleri arttırmalıyız”
Cezadan önce bu tip olayların yaşanmaması adına gerekli tedbirleri almayı düşünmeliyiz. Bu cezadan sonraki süreci de takip etmek gerekir. Çünkü birçok suçlu Şartlı Tahliye olmasına rağmen hiçbir şart koymadan bir yerde keyfince suçluları affeden bu kurulun kararlarına da dikkat etmelidir. Mahkemelerin verdiği cezayı affeden bu kurulun arka kapıdan birçok suçluyu gönderdiğini birçoğumuz bilmiyor. Gelişmiş ülkelerde çeşitli koşullar altında tahliye edilebilirken bizdeki bu kurul hiçbir şart olmadan suçluları affedebilmektedir…”