Son günlerde Anayasa değişikliği konusu yeniden gündeme gelmiştir ve tartışılmaktadır. Bu konuda çeşitli sorularla karşı karşıya kaldım. Görüşlerimi anlatabilmek için 3 bölümlük bir yazı dizisi hazırladım. Kolay okunabilmesi için yazıyı soru cevap formatında hazırladım. Bilginize sunuyorum.
2. Bölüm
Soru: Anayasadaki bazı maddelerin değişikliği konusunu tartışmaya başlayınca iyi bir Anayasanın nasıl olması gerektiği üzerinde durmamız ve tüm dünyayı tarayarak dünyadaki en iyi Anayasayı bulup örnek almamız gerektiğini söylüyorsunuz. Bu yöntemi izlediğimizi varsayalım. İyi bir Anayasa ile bizim Anayasamız arasında ne gibi farklar ortaya çıkar?
Cevap: İyi Anayasalar veya ülkelerin yaşamında olumlu etkisi olan temel yasaların yapılma yöntemi farklıdır. İnceliği zaman bu yasaların büyük titizlik gösterilerek hazırlandığını görürüz.
Böyle bir yasayı sıradan bir çalışmayla yapmak doğru değildir. Bu metinler daha önce uzman bir ekip tarafından dikkatle hazırlanmalı ve daha sonra siyasi organ tarafından gözden geçirilmelidir.
Amerikan Anayasası ile Türk Medeni Kanununun nasıl yapıldığı üzerinde durdum. İzin verirseniz diğer önemli bir yasaya daha değineyim.
Kod Napolyon diye de anılan 1804 Fransız Medeni Kanunu da tarihte iz bırakmış bir yasadır. Bu yasa kendine özgü bir sistem ortaya çıkarmış ve dünyadaki hukuk sistemlerinin büyük bölümüne örnek olmuştur.
Yasanın nasıl bu kadar başarılı olabildiği sorusunu sorduğumuz zaman bunun nedenini yine yapılış yönteminde buluruz. Fransız imparatoru Napolyon Bonapart yasayı hazırlamak için Fransa’nın en iyi hukukçularından oluşan bir komisyon kurulmasını emretmişti. Napolyon “Önemli olan ehil olmaktır. Komisyonda görev yapacak kişiler benim düşmanım dahi olabilir. Fransa’daki en iyi hukukçuları bulalım ve Komisyonda görev yapmalarını sağlayalım.” demiştir. Komisyon böyle bir bilinç içinde oluşturulduğu ve çalıştığı için sonuç fevkalade olumlu olmuştur.
Napolyon Fransa’nın en iyi hukukçularının bile hata yapabilecekleri ve teknik kelimeler kullanıp halkın anlamadığı bir yasa yapabilecekleri kaygısı içinde idi. Bu nedenle onlara herkesin kolayca anlayabileceği ve tereddüde düşmeden uygulayabileceği bir yasa yapma talimatını vermiştir. Kendisi de o kadar işi arasında vakit ayırarak Komisyon çalışmalarının bir kısmına katılmıştır.
Napolyonu’n komisyonda hazır olmasından çekinen komisyon üyelerinin hukuk terimlerinden uzak durduğu ve en sade vatandaşın bile kolayca anlayabileceği ve uygulayabileceği bir yasa yapmak zorunda kaldığı söylenir. Bu denli büyük bir titizlikle hazırlanan yasa tüm dünyanın takdir ettiği örnek bir yasa olmuştur.
Soru: 1985 Anayasasında yapılmış büyük hatalar nelerdir?
Cevap: En önemli hata detaylı bir Anayasa olması ve yasalarda olması gereken hususları Anayasaya koymasıdır. Bu doğru değildir ve birçok sorun ortaya çıkarır. Çünkü Anayasadan beklediğimiz farklı bir görevdir. Yasaları denetleme görevidir.
Anayasada yasalarda olması gereken düzenlemelerin olması birçok sorunu birlikte getirecektir. Artık Anayasa bir toplumu ileriye götürecek ilkeler topluluğu olmaktan çıkacaktır. Detay konulara giren bir Anayasanın kusursuz ve mükemmel olması mümkün değildir.
1985 Anayasasını kusurlu hale getiren bir taraftan detaylı olması yani yasalarda bulunması gereken hususları düzenlemesi diğer taraftan Anayasa maddelerinde değişiklik yapılmasını imkansız hale getirmesidir.
Halbuki toplumun gelişebilmesi için yasaların değişebilmesi gerekir. Hele bu yasalarda yazılım hataları varsa değişememeleri bir felaket demektir. 1985 Anayasası maalesef yasalarda yer alması gereken hususları Anayasaya koymuş ve onları hiç değişemeyen sabit kurallar haline getirmiştir.
Soru: 1985 Anayasasının hatalı olduğunu ve düzeltmenin imkansız olduğunu söylüyorsunuz. Anayasada Anayasa maddelerinin nasıl değişebileceğine ilişkin bir düzenleme yok mu?
Cevap: Evet vardır. 162. maddeye göre Anayasada en küçük bir değişikliğin yapılabilmesi için Yasama Meclisinin 2/3 çoğunluğunun oyu ve bu karardan sonra halkoyu gerekir. Yani halkoyu olmadan herhangi bir değişikliğin yapılması mümkün değildir.
Anayasalar sert (deşiğimi zor) Anayasalar ve yumuşak (değişimi kolay) Anayasalar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Türkiye Anayasası katı Anayasalara örnektir. Ancak bu Anayasa bile devletin yapısı ile ilgili özel değiştirilemez maddelerin dışında olan diğer maddelerinin milletvekillerinin 2/3 oyu ile değiştirilebileceğini belirtir. 2/3 oy sağlanamazsa Anayasa değişikliği için referandum gerekir. KKTC Anayasası ise dünyanın en katı Anayasasıdır. Çünkü en küçük bir değişiklik için referandum gerekir.
Bilindiği gibi halkoyuna başvurmak masraflı bir iştir. Bir tek maddeyi değiştirmek için halkoyuna başvurmaya maddi olanak yoktur. Anayasadaki birkaç maddenin birlikte değiştirilmesi veya bir genel seçimle birlikte yapılması da sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü hangi maddelerin değişeceği konusunda görüş birliği sağlama olasılığı çok az veya hiç yoktur. Dolayısıyla ülkemiz, Anayasa maddeleri teorik olarak değişebilen fakat pratikte değişemeyen bir ülke olmuştur.
Bu nedenle Anayasada yer alan çok basit hukuk hatalarını dahi düzeltmek mümkün olmamıştır. 1985 Anayasasını hazırlayan Kurucu Meclis uzman hukukçuları görevlendirmiş ve onların hazırladığı taslağı tartışmış olsaydı bu durum meydana gelmeyecekti.
Soru: 1985 Anayasasında başka ne gibi hukuk hataları var?
Cevap: Size devletin iki önemli kurumu olan Mahkemeler ve Sayıştay’la ilgili hata örnekleri vereyim.
Soru: Anayasada Mahkemelerle ilgili ne gibi hatalar yapıldı?
Cevap: Hepimizin bildiği ve sık sık tekrarladığı gibi geciken adalet, adalet değildir. Yargıda biriken davalara ve gecikmelere çözüm bulmamız gerekir. Bunu için ilk anda akla gelen çare yargıç sayısını artırmaktır. Dünyanın tüm ülkelerinde yargıç sayısı yasalarla belirlenir. Bizde referandumla belirlenmesi doğru bir yöntem mi? Bu girişim birçok gereksiz tartışmayı birlikte getirecek ve yargının yara almasına neden olacak değil mi? Referandumda yargıç sayısı artırılmak istendiği anda başka kurumlar da kendi sorunlarının niçin çözülmediğini sorgulayacak değiller mi?
Soru: Anayasada Mahkemelerle ilgili sorun sadece yargıç sayısı ile mi ilgilidir?
Cevap: Hayır. Yargının nasıl çalıştığını bilmemekten kaynaklanan başka sorunlar daha vardır.
İyi bir yargı organının iki dereceli olması gerekir. Önce ilk Mahkeme davayı dinleyerek hüküm verir ve bu hükmü beğenmeyen taraf istinaf veya temyiz dediğimiz üst Mahkemeye başvurur. Yargı organının işleyişi konusunda yeterli bilgisi olmayanlar “İki dereceli olmaya ne gerek var, bir dava niçin iki kez dinlenecek, istinaf veya temyiz yolunu kapatalım böylece davalar daha çabuk bitsin” diye düşünebilirler.
Halbuki üst Mahkemeler bir davayı ikinci kez dinlemezler. Üst Mahkemelerin fonksiyonu alt Mahkemelerden farklıdır. Alt Mahkeme olguları saptar ve yasayı uygulayarak bir hüküm verir. Üst Mahkeme ise bu hükümde hata olup olmadığını araştırır. Ancak bu hatayı bulmak için ilk Mahkeme yerine geçerek davayı tekrar dinlemez. Bir ilke belirlemek ve ilk Mahkemenin bu ilkeye aykırı hareket edip etmediğini açıklamak zorundadır. İşte bu ilke arayışı hukukun gelişmesini sağlar.
Ayrıca tüm ilk Mahkemeler aynı ilkeyi uygulamak zorunda kalacaklarından bir dava ile birlikte birçok dava daha sonuçlanmış olur. Bu durumda eğer bir kişi ilk Mahkemelerin bu tür davaları dinlemesini önleyelim davalar sadece üst Mahkemede dinlenip fazla uzamadan sonuçlansın diye düşünürse hatalı düşünüyor demektir. Çünkü bu durumda üst Mahkeme ilk Mahkemelerin işini yapacağından ilke koyan Mahkeme kalmayacaktır ve bu nedenle davalar azalmayacak aksine çoğalacaktır.
Soru: KKTC Mahkemeleri tek dereceli mi?
Cevap: 1985 Anayasasını kaleme alanlar yargı konusunda yeterli bilgi sahibi olmadıklarından Yüksek İdare Mahkemesini tek dereceli bir Mahkeme haline getirdiler. Bunu yaparken Yönetsel davaların basitleşip azalacağını zannettiler. Halbuki yönetsel davalar azalacağına arttı. Çelişkili kararlar verilmeye başlandı.
Bu sorunu sona erdirmenin yolu ilk Mahkemelerde yargıç sayısını artırarak yönetsel davaların dinlenmesine fırsat vermek ve Yüksek İdare Mahkemesine istinaf yolu ile başvurulmasını sağlamak olabilirdi. Maalesef Anayasanın 152’inci maddesi böyle bir düzenlemeye olanak vermiyordu. Çünkü bu maddeye kimin hangi amaçla koyduğu belli olmayan Yüksek İdare Mahkemesinin yönetsel davaları dinlemeye "münhasır" yetkisi olduğu kuralı konmuştu. Ancak Anayasamızın en küçük değişikliğin yapılmasına fırsat vermemesi nedeniyle bu hata düzeltilemedi ve yönetsel davalarla ilgili şikayetler arttıkça arttı.
Soru: Sayıştay’la ilgili nasıl bir hata yapıldı?
Cevap: Bildiğiniz gibi Sayıştay devletin mali denetim organıdır. Devlet organlarının yaptığı tüm harcamaları kontrol eder. Usulsüzlük yapılmasına engel olur. Malî denetim yapılmadan bir devletin fonksiyonlarını ifa edebilmesi ve yaşayabilmesi mümkün değildir. Eğer Sayıştay başkan ve üyelerini atama yetkisi hesapları kontrol edilecek bir organa verilirse çelişkili bir durum ortaya çıkacak ve doğru dürüst kontrol yapılamayacak demektir. Sayıştay başkan ve üyelerini seçebilecek en tarafsız ve en güvenilir organ, tüm siyasal partilerin yer aldığı Cumhuriyet Meclisi olabilir. Ancak Anayasamız Yasama Meclisinin yapabileceği işleri sayarken bir hata yapmış ve bunlar arasına Sayıştay başkan ve üyelerinin seçimini koymamıştır.
Anayasadaki bir yazılım hatası nedeniyle ciddi sorunlar yaşandı. Daha sonra Anayasa Mahkemesi farklı bir yorumla Yasama Meclisinin Sayıştay başkan ve üyelerini atayabileceğine karar verdi ve sorun çözüldü. Ancak bu sonuç Anayasayı kusurlu olmaktan çıkarmadı. Çünkü iyi bir Anayasanın farklı yorumlara fırsat vermemesi ve böyle sorunlar çıkarmaması gerekiyordu. Toplumu kutup yıldızı gibi ilerilere taşıması gereken bir Anayasa teknik hatalar nedeniyle sorun üstüne sorun çıkarmış ve herkesi yıllarca boş yere uğraştırmıştır. (Devam edecek)