Remzi SAMAR
Kuzey Kıbrıs’ta iki kişinin Deli Dana ön teşhisiyle karantinaya alınması ve bunlardan birinin hayatını kaybetmesi, ülke genelinde paniğe yol açtı.
Diyalog’a konuşan Nöroloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hüseyin İlker İpekdal ile YDÜ Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Senem Mut, Deli Dana hastalığının tedavisinin henüz bulunamadığını belirterek, vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu.
Uzman doktorlar, Kıbrıslılarda salam, sosis, bağırsaklı yiyecek, beyin ve çiğ köfte tüketiminin yaygın olduğu gerçeğinden hareket ederek, bu tür yiyeceklerden kesinlikle kaçınılması gerektiğini söyledi.
Uzmanlar ne dedi?
İpekdal: Maalesef kayıpla sonuçlanıyor
Nöroloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hüseyin İlker İpekdal konu hakkında şunları söyledi: “Bu rahatsızlığın kesin tanısı ancak beyin biopsisi ile konur. Dolayısıyla vefattan sonra konulan bir tanıdır. Fakat bu tanının konulması için bir yöntem vardır ki beyin sıvısı alınır. Beyin sıvısında özel bir hastalıkla ilgili bir protein araştırılır. 14.3.3 adı verilen bir protein. Bu proteinin negatif olması hastalığının olmadığı anlamına gelmez. Beyin görüntüleme yöntemleri örneğin EMAR bu konuda yardımcıdır ama diğer rahatsızlıklarla da karışacağı için yine beyin E-Mar tetkiki ve ya beyin görüntüleme tetkiki bu hastalığın kesin tanısını koydurmaz. Hastalık bir enfeksiyon hastalığıdır. Fakat klasik bakteri ve virüslerle ilgili bir protein yapıdaki bir maddedir.
“İnsanlarda birbirine bulaşmaz…”
Bu madde aslında sığırlarda yani ineklerde hastalık yapar. İneklerde de birbirlerine bulaşır. Ama insanlarda birbirine bulaşması diye bir durum söz konusu değildir. Bir insandan bir insana hastalığın yayılması gibi herhangi bir yolla bulaşması söz konusu değildir. Hastalık merkezi sinir sistemine yerleşir. Orada yıllarca sessiz kalır. Şu an bu vakaların belki de en az 10 yıl öncesine kadar dayanır.
“Tedavisi yok”
Hatalığın bilinen bir tedavisi yok. Maalesef kayıpla sonuçlanıyor. Şu an hastanede yatan veya vefat eden hastanın tanısı kesin değildir. Bunlar bir ön tanıdır. Kuvvetle muhtemel bu rahatsızlıkla olabilir. Fakat ben Nöroloji uzmanı olarak paylaşacağım konu, tıpkı domuz gribinde olduğu gibi bu şekilde yayılan bir durum olmaması önemlidir. Halkımızın aklına acaba bu 3 kişinin ortak bir yönü mü vardır diye soru işareti olabilir. Hayır öyle bir şey yoktur. Her kişide bu farklıdır. Yıllar önceki geçmiş sorgulanmalıdır. Dün alınmış bugün ortaya çıkmış bir rahatsızlık değildir.
“Tıbbi otopsi yapılmasını dilerdim”
Otopsi iki türlü vardır. Adli otopsi vardır tıbbi otopsi vardır. Tıbbi otopside ailenin onayı gerekmez. Tıbbi otopsi çok basittir. Beyinden alınacak bir doku parçası bu tanıyı çok rahat bir şekilde ortaya koydurabilir. Bu standart tanı koyucu bir yöntemdir. Dolayısıyla vefat eden hastamıza tıbbi otopsi yapılmasını dilerdim. Bu karışıklığı ortadan kaldırmak için…”
“Salam sosis ve beef’lere dikkat edin”
Bu hastalıklardan korunma yollarını da açıklayan İpekdal şu açıklamalarda bulundu: “Çiğ et yemek çok tehlikelidir. İçerisinde et konulan çiğ köfte konuluyorsa bu tehlikelidir. Veteriner kontrolünden geçmemiş hayvanların kesilmesi ve iyi pişirilmeden tüketilmesi kesinlikle risklidir. Salam sosis gibi ve ya özellikle bolibeaf… Dolayısıyla hayvanları burada kontrol etmek mümkündür. Deli dana hastalığına yakalanmış bir sığır var mıdır? Benim bildiğim yok… Tenekelenmiş beefler ülkemizde değil yurt dışında üretiliyor. Üretilen yerlerdeki, hayvanların sağlığı hakkında bilgimiz var mı? Yok. Avrupa ülkelerinde görülüyor mu? Evet. İlk İngiltere’de çıktı. Bu beeflerin anavatanlarına bakıldığında Avrupa menşelidir. Bu tarz sosis olsun salam olsun. Sadece bir hayvandan değil birden fazla hayvandan yapıldığını biliyoruz. Özellikle de bunların artık hurdaya çıkmış etlerin işlenmesi ile üretilen gıda ürünleridir. Bunlarda ciddi anlamda kontrolsüzlük olabilir. Bu tarz ürünlere çok dikkat etmek gerekir. Ve uzak durmamız icap ediyor.”
Mut: Hayvanların göz, beyin ve bağırsakları…
“Deli Dana Hastalığı (Creutzfeldt Jacob Hastalığı) ilk kez 1920'lerde tanımlanmıştır. Bu hastalığın nedeni olarak hastalık oluşturacak forma dönüşen ve bu haliyle bir şablon oluşturup normal hücresel proteini kendine benzetmeye başlayıp, çoğalıp biriken ve bulaşabilen bir protein olan prion suçlanmaktadır” diyen YDÜ Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Senem Mut, hastalık ve gelişimi ile ilgili bilgi verdikten sonra şu açıklamalarda bulundu:
“Geçmişi bilinmeyen hayvanlara dikkat”
“Hastalığın etkeni olan prionun insanlara bu hayvanlardan indirekt olarak geçmesiyle beraber yıllar alan bir süreçte hastalık meydana gelmektedir. Bu bulaşma hayvanların etinin yenmesi veya bulaşıcılıktan sorumlu prionların hayvanların dokularından hazırlanmış ve üretilmiş serum, ilaç gibi maddelerin kullanılması ile olmaktadır. Özellikle özgeçmişi bilinmeyen hayvanların göz, beyin, kemik iliği dokusu ile ince bağırsaklarından uzak durulmalıdır. Vücuda girdikten sonra normal protein üretimini etkileyip bozuk bir protein çeşidi üretilmesine neden olmaktadır. Bu anormal proteinlerin beyinde yaptığı etkilerle hastalık şekillenmektedir. Dünya sağlık örgütü (WHO) raporuna göre kırmızı etten bulaşma ihtimali milyarda bir, sakatat ürünlerinden ise yüzde bir-iki civarındadır.”